Ağlamaktan çoğu kez neden kaçarız veya korkarız? Ağlamak zayıf olduğumuzu mu gösterir, yahut korkak olduğumuzu mu sorunlardan, hayattan kaçmak için sığındığımız çözüm müdür?
Nihayetinde insanız ve dünya 4 mevsimi yaşarken bizde ruhumuzda 4 mevsim yaşarız; can yanması, inkar etme, kabulleniş ve teslim oluştur. Hangisini yaşarken insanın göz pınarları dolu olur sürekli? Elbette kişiden kişiye göre değişir. Ağlamanın iki evresi vardır; birincisi fiziksel ağlama, ikincisi yüreğe ağlama. Birincisini çoğunlukla çocukken yaparız ; masum ve korkmuş halde yaşar herkes bunu. Ama ikincisi hayatın veya insanların size yaşattıkları , söyledikleri yüzünden bir tokat misali yüze vurup tepkisiz kalmak zorunda olduğunuz anlarda o gözyaşlarınız damla damla, yüreğinize akar insan bunu hisseder bir şekilde. Çocukken ağlamaktan nefret eder her bir insan domates gibi kızarıyorum diye , çirkin oldun bak yaramaz oldun derlerdi. Bunu bir suç gibi yansıttılar. Ama büyüdükçe, hayattan ve insanlardan imtihana tabii tutulduğum için-her insan gibi- bunları yaşamanın suç değil de iyi bir şey olduğunun farkına vardım. Gözümden düşen her bir damlada, arındığımı ve hafiflediğimi düşünürüm hep. Çünkü hayat da acımasız, insanlar da acımasız. Bunu kabullendim. Belki gençliğimin baharında olabilirim, ama tabii tutulacağım her imtihan için kendimi hazır tutmalıyım darbenin nereden nasıl geleceğini bilemem. Elbette kimse bilemez. O yüzden ağlarken herkes bir şekilde yanınızda durup destek olur ve sırt sıvazlar. Ama önemli nokta şudur, siz gülerken kim sizin yanınızda bu önemlidir. Her insan birbirinin gözyaşını ''destekle'' kurutabilir bir şekilde. Ancak her insan birbirinin gülüşünü ''daha güzel '' hale getiremez. Her bir galakside sonsuz sayıda yıldız olduğunu varsayarsak, her yıldız tek başınayken asıl güzelliğini ve parlaklığını gösterir.
Topluluk halindeyken parıltı daha azdır. O tek yıldız aslında hayatınız, parlayan kısmı da benliğiniz, kendinize olan inanç ve güven. Çünkü bu şeyler ne kadar çok ruhunuzda olursa, o kadar çok parlarsınız. Ve gözbebeklerinizin içindeki beliren o parıltıyı kimsenin söndürmeye gücü yetmez. Geceleri gökyüzüne her bakışta önce ruhunuzda bir kıvılcım çıkarın, kalbinizde bir ateş yakın ve gözlerinizde bir parıltı belirsin. Ve hayat bizim için daha şarkı söylemeyi bırakmadı, her an yüreğimizde çalacak şarkılara ve ruhumuzun dans edeceği günlere..