HERKES MUHASEBESİNİ YAPMALI! -3- “BU DİL BURANIN DEĞİL”

Ali ERDAL - KÖŞE YAZISI

Gülen ve ‘HEMPALARI’ ile… Bu hareketle bir şekilde irtibatı olanları, ayrı tutmak lâzım.

HEMPA?..

“Kötü işlerde aynı amaçla ve birlikte hareket eden kimse, ayaktaş, omuzdaş”...

Bunlar başlangıçta yavaş yavaş, Şefleri, Amerika’ya gittikten sonra hızla, hormonlu bitki gibi geliştiler. Ve öyle müesseseleştiler ki, sivil toplum olmaktan, “cemaat” olmaktan çıktılar. Örgüt haline getirildiler.

Hempalar, devlet memuru gibi “tayin” ediliyor, maaş alıyor. Bağlılar maaşlarından bir miktarını “himmet” adı ile veriyor. Okullarında okuyanlar, istedikleri okullara ve işlere girebiliyor... Sanki devlet… Vergi alıyor, tayin yapıyor… İstihdam ediyor, maaş ödüyor… İlde ileri gelenleri, sanki protokola dâhil… Ziyaretlerde bulunuyorlar, dâvetlere katılıyorlar. Kendileri de tayin, yeni göreve başlama gibi vesilelerle her fırsatta dâvetler veriyorlar.

Devlet, kendisi gibi memurları ve âmirleri olan, tayinler yapan, vergi alan, resmî tavırlarla temsil edilen, hattâ mensuplarını birbirleriyle evlendiren böyle bir topluluğa nasıl müsaade ediyor diye hayret ediyordum, her şeyin sisler ardında olduğu dönemde… Devletin içine nüfuz ettiğinin, “sızıntı” yaptığının farkında değildim.

Bu hempalardan karşılaştıklarım oldu. Devlet memurları gibi belli sürelerde değişiyorlar. Allah’a şükür, hiç biri ile dost olmadım. Dilleri yakınlık izhar etti, gözleri şüpheyle baktı; benim de onlara gönlüm ısınmadı.

Ama iyi niyetleri sebebiyle, setredilenlerden habersiz, görünenlere bakarak Gülen’e yakınlık duyan, hattâ ona bel bağlayanlar arasında dostlarım vardı. Bu “sağlam itikatlı” dostlara ve ilgi gösteren herkese Gülen ve hempaları hakkındaki şüphelerimi, fark ettiğim itikat arızalarını anlattım; bazı kişilere ve olaylara dikkatlerini çektim.

Dershanelerin kapatılması söz konusu olana kadar, Gülen’e yakınlık duyanlarla, ona karşı olanlar, yarı şaka yarı ciddî tartışabiliyorlar, şakalaşabiliyorlardı. Ben de sorarak, sorgulayarak, bilhassa itikat üzerinde düşündürmeye çalıştım. Dershanelerin gündeme gelişinden sonra, hele 17-25 Aralık darbe girişiminden sonra bazı şeyler gün ışığına çıktı; darbe ihanetinden sonra her şey faş oldu… Daha doğrusu, kendilerini açık ettiler. Allah’ın lütfu.

Bu hareket yönünden muhasebemi yaptığıma göre, her şeyin faş olmasından önceki şüphelerimi, sorduklarımı, sorguladıklarımı beyan etmeliyim:

 

Maalesef en mühim husus, gözlerden kaçıyor… İşin başından beri Gülen, yeni bir literatür ortaya koyuyor… İslâm’ın; Kur’ân ve sünnete dayalı, muhkem, herkesçe bilinen ve anlaşılan, yıllar içinde gelişen, İslâm’ın ortak kavramlarını, mecbur kalmadıkça kullanmıyor. Yeni kavramlar söylüyor.

Israrla yeni kavramlar kullanmak; gün gün itikat, iman ve amel yönünden ayrılıklara yol açmaz mı? Yeni bir din anlayışına götürmez mi? Yoksa bu hareket, sinsi bir, KÖKLERDEN KOPARMA HAREKETİ mi? Baştan değildiyse bile, Amerika’ya gidişten (daha doğrusu götürülüşten) sonra mı bu hale geldi? Kolay anlaşılacak birkaç tanesini belirtelim:

●“Kutsîler” diye isimlendirdiği, tepesinde Gülen’in olduğu yeni bir zümre ihdas etme gayreti... Önceki yazıda bahsetmiştik. Hem de “İKİNCİ KUTSÎLER” denilerek… Birincisi sahabe…

Sahabeye nazire mi? Sahabeyle yarış mı? Bağlılarını överek, kendini sahabe ayarında insan yetiştirebilecek vasıfta gösteriyor. En azından ne dediğini bilmemek… Haddini aşmak…

●“Işık evleri”…

Nur, dememek için mi? Nur demekten kaçınılıyor, mason literatüründeki ışık alınıyor…

●“Himmet”…

Neden “sadaka” değil…

●Bağlılar, sempatizanlar, âbiler ve ablalar, imamlar… Ve… Kâinat imamı… Yeni bir hiyerarşi… Bir çeşit ruhbanlık ve yeni rütbe sistemi… “Hizmet” neferliğinden militanlığa… Cemaatten örgüte… Değeri, “Hizmet Hareketi”ine yapılan “himmet” ve gayret belirliyor… Bunlara da YENİ BİR İSİM: “Muhabbet fedaileri”…

“Üstünlük takva ile” ölçüsüne itiraz mı?

●Kimin kiminle evleneceğine varana kadar sıkı kontrol ve takip, içine kapanıklık ve baskı… Sadece şefin kitapları okutuluyor, kasetleri dinletiliyor. Sadece Zaman alınıyor… Militanlaştırma eğitimi… Sanki ayrı bir gezeğende yaşıyorlar…

En büyük “hizmetin” yapılacağı güne kadar… O günün, darbe olduğunu 15 Temmuz teşebbüsünde anlıyoruz… En büyük “hizmetin” yapılacağı güne kadar kendilerini gizlemeleri için her günaha cevaz… Ayetle emredilen başörtüsüne teferruat demek…

Emir ve yasaklara muhalefet… Emir ve yasakların da delinebileceğini mi gösterme çalışıyor?

●Masonlardan fazla gizlilik… İstihbarat örgütlerinden üstün dinleme ve haber alma…

“Tecessüs etmeyin” emrine rağmen… “Dosdoğru, istikamet üzere olun” emrine rağmen… Müslüman kimseye zarar vermez, ölçüsüne rağmen…

●İlk insan ve Peygamber’den itibaren din tek: İslâm!.. Bu kesin itikata rağmen “Dinler arası diyalog”, “Üç semavî din” ve “İbrahimî dinler” hezeyanları… Kelime-i Tevhid üzerinde oynanmak istenen oyun…

●Kâinatın Efendisi’ne (sav) nazire edepsizliği: “Kâinat imamlığı” iddiası… Belli mekân ve zamanın peygamberlerine de açıkça üstünlük taslamak… Ve şimdi faş olan, o zamanlar söylentileri dolaşan Allah’la konuşma, peygamberle halleşme herzeleri… Tasavvufsuz tarikat… Kerameti kendinden menkul, mürşitsiz evliyalık… Hocasız ilim ve âlimlik… Aşksız gözyaşı… Buna rağmen evliyalığın üzerinde iddialar… Bugün nelerin faş olduğunu görüyoruz.

Her şey sislerin ardındayken, şüphe ediyordum… Nihayet ihanet hareketinden sonra, ne mal olduğunu herkes anladı… Baştan beri şöyle diyordum:

“Bu dil buranın değil!”

Şimdi ikinci mısrayı şöyle yakıştırıyorum:

“Siyonizm’in kargası!”

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (2)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.

Sakarya Gazetesi Haberleri