HİPOKONDRİAZİS (HASTALIK HASTALIĞI)

DİDEM UÇAK

Halk dilinde hastalık hastalığı ya da hastalık hastası diye adlandırılan sorunda kişi herhangi bir hastalığa sahip olmamasına rağmen herhangi bir hastalığa sahip olduğunu düşünür. Vücutlarında herhangi bir belirtiyi büyük bir hastalık olarak algılarlar ve buna inanırlar. Örneğin; vücuttaki bir belirtiyi; kalp çarpıntısı, kızarıklık, midede yaşanan küçük sıkıntıları ben mide kanseriyim, ben deri kanseriyim, ben kalp hastasıyım, ben beyin tümörüyüm şeklinde yorumlarlar. Kapı kapı , çeşit çeşit doktor branşlarını gezerler. Doktorlar , sizde herhangi bir kanser durumu , beyin tümörü , kalp hastalığı yok demesine karşılık ya da yapılan tüm tahliller temiz çıkmasına karşılık sorunu yaşayan kişi yine de herhangi bir hastalığının olduğuna inanır, hatta ve hatta doktorun sizde herhangi bir hastalık yok sözüne karşılık kişi doktorun bu konuda bilgisiz olduğunu düşünerek başka doktorlara gider çünkü bende bir şey, bir sorun, bir hastalık bulamadı bu doktor der. İnternette sayfa sayfa gezip ,çok fazla belirtiler okuyup işte bende bu belirtiler var dıyıp kendilerine hızlı bır sekılde hastalık/ hastalıklar yapıştırırlar ,yani kendilerine teşhis koyarlar. Dolayısıyla kendilerine bu tür ağır teşhisler koyarak kişilerin ölüm korkuları da başlayabilir. Bazen kendilerine koydukları teşhise öyle cok inanırlar ki evlerini bile hastane yakınından tutabilirler, en hızlı şekilde doktora yetişeyim diye. Sürekli etrafına herhangi bir hastalığının olduğunu söylerler fakat o kadar çok hasta olduğundan bahseder, o kadar cok bu konu zihinlerini meşgul eder , o kadar cok bu konuyu etrafına anlatırlar ve o kadar çok doktor doktor gezerler ki her halukarda istedikleri sonuçları alamazlar sonunda depresyona girebilir ve/ veya anksiyete (kaygı) bozukluğu yaşayabilirler. Hastalık hastası sorununa sahip olan kişiler yakınlarını (çevresindeki kişileri de) depresyona sokabilirler. Erkek ve kadınlarda görülme olasılığı eşit orandadır. Daha çok 20 ‘li / 30’ lu yaşlarda başlar fakat yaşlı insanlarımızda da çok fazla sayıda görülmektedir.
Sebepleri;
Genetik değildir.
Bilinçdışında yaratılan çatışmalar.
Az gelişmiş toplumlarda ya da baskı kurulan ailelerde kişiler kendilerini ifade edemedikleri için .
Herhangi bir stresör faktör; maddi sıkıntı, ölümler, boşanma, çocuklar arasında yaşanan çatışmalar.
Sosyal öğrenme modeli.
Düşük sosyoekonomik durum.
Takıntılı, nörotik, narsistik kişilik özellikleri sergileyen kişilikler.
Öneriler;
Takma kafana geçer, azcık daha sabret, bol bol dinlen geçer gibi cümleler kişilere söylenmemeli. Bu sözler aksine kişiyi daha çok öfkelendirir. Hatta ve hatta kısının yasadığı soruna karşılık ailesi, sosyal çevresi kişiye hiçbir yönerge vermemelidir. Bu kadar kolay olsaydı hepimiz hayatta küçük sözlerle, ifadelerle, yönergelerle hastalıklardan kurtulurduk. Soruna karşılık yapılan her yorumun , her sözün ve her yönergenin ,sorunu yaşayan kişiyi daha kötü yapabilme olasığı çok yüksektir.
Gereksiz ilaç içmemeleri için uyarılmalıdır. Çünkü kişiler hem yaşadığı sorun ,hemde ilaçlar konusunda hiçbir bilgi sahibi olmadığı halde kendi isteklerine göre ilaç kullanabiliyorlar.
Doktora gitsinler. Doktordan sorunu hakkında herhangi bir fizyolojik hastalığının olmadığı sonucunu görsünler. Sonuç olarak bu hastalık hastalığı fizyolojik değil , psikolojik bir sorundur. Bu sebeple bu sorun doktor doktor gezerek değil, uzman klinik psikologla psikoterapi ile çalışılarak geçer.

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.