Hüküm (Arapça, çoğulu ahkâm); karar, yargı, sonuç… Hukuktaki hükümler (ahkâm), bize haklar ve yükümlülükler getirir; ancak ahlâkta, bize sadece yükümlülükler getirir… Ahlâkî kurallara uymamanın yaptırımı manevîdir, hukuk kurallarına uymamanın yaptırımı ise maddîdir… Görgü kurallarının hukuk kuralları hâline dönüşmesi mümkün… Meselâ, askerlerin birbirlerine selam verme mecburiyetinin kanunla düzenlenmiş olması… Hosteslerin belli bir kıyafet giyme mecburiyetlerinin olması… Kamu Görevlileri Etik Kurulunun, 25.5.2004 tarihli ve 5176 sayılı Kanunla kurulmuş… Kamu Görevlileri Etik Kurulu: Bakanlık görevi yapmış olanlar arasından bir üye, il belediye başkanlığı yapmış olanlar arasından bir üye, Yargıtay, Danıştay, Sayıştay üyeliği görevlerinden emekliye ayrılanlar arasından üç üye, müsteşarlık, büyükelçilik, valilik, bağımsız ve düzenleyici kurul başkanlığı görevlerinde bulunmuş veya bu görevlerden emekliye ayrılanlar arasından üç üye, üniversitelerde rektörlük veya dekanlık görevlerinde bulunmuş öğretim üyeleri veya bunların emeklileri arasından iki üye… Bu Kanun, genel bütçeye dâhil daireler, katma bütçeli idareler, kamu iktisadî teşebbüsleri, döner sermayeli kuruluşlar, mahallî idareler ve bunların birlikleri, kamu tüzel kişiliğini haiz olarak kurul, üst kurul, kurum, enstitü, teşebbüs, teşekkül, fon ve sair adlarla kurulmuş olan bütün kamu kurum ve kuruluşlarında çalışan; yönetim ve denetim kurulu ile kurul, üst kurul başkan ve üyeleri dâhil tüm personeli kapsamakta... Görevleri gereği, bu kanunda; Cumhurbaşkanı, Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri, Cumhurbaşkanı Yardımcıları ve Bakanlar, Türk Silahlı Kuvvetleri ve yargı mensupları ve üniversiteler hakkında bu Kanun hükümlerinin uygulanmayacağı belirtilmiş…
Hükümlerin geçerliliği, hükümlerin uygulanmasında etik değerlerin herkes tarafından uygulamasına bağlı… Görevini yerine getiren her bir görevli, yasaların kendine tanıdığı istisnaları etik değerler gereği kötüye kullanmamalı elbette… Kanunlarda, hassas kamu görevlerinin yerine getirilmesi süreçlerinde/vetirelerinde, ayrıcalıklar ve dokunulmazlıklar olabilir… Etik kurallar, birilerine ayrıcalık getirdiğinde ise; uyulacak hükümler; hükümsüz olur… Etik değerlerin ilk hükmü: Kanunlar önünde herkesin eşit olması ve hükümlerin her bir ferdi yükümlü kılması ve yaptırımlara tâbi tutmasıdır… Bu, olmazsa olmaz hüküm! Mantıkta hüküm; iki şey, iki düşünce arasında olumlu veya olumsuz bir bağlantı kurmak ve onu idrak etmek… Kelâm ilminde hükümler: ahkâm-ı şer‘iyye, ahkâm-ı ilâhiyye, ahkâm-ı dîniyye… Dinî (itikadî, amelî, ahlâkî) hükümler… Aklî hükümler, aklın varlıklar ve kavramlar hakkındaki bütün değerlendirmeleri…
Hükümsüz; hüküm taşımayan, kararsız, yargısız, sonuçsuz… Hükümsüz, yürürlükten çıkarılmış, yürürlükten kaldırılmış, geçersiz, hükmü kalmamış… Hükümsüz kılmak, bir şeyin etkisini yok etmek, geçersiz saymak… Hüküm vermek kolay, lâkin doğru hüküm vermek zor… “Hüküm vermeden önce dinle; dinlemeden önce anla; anlamadan önce düşün; düşünmeden önce hisset.” (Hz Mevlana)… Hüküm Allah’a ait… Karar vermede yapılan hata ve yanlış, bilgisizlikten beslenir… Böylesi hüküm, hükümsüzdür… Zanlı, hakkında hüküm verilene kadar mâsum… Zanlının suçu sabitleşip hakkında kesin hüküm verildiğinde, hükümlü… Zan ile suçlamak hükümsüz… Hüküm, delile dayanmadıkça ve suç kanıtlanmadıkça, hükümsüz… Bir konu ya da kişi hakkında hüküm verirken, acele edilmemeli; iyice araştırılmalı ve bütün veriler dikkate alınmalı… “Hüküm verirken adaletten ayrılmayın ve kin tutmayın… Hükümlerinizde merhametli olun. Merhamet edenlere Allah da merhamet eder.” (Hadis-i Şerif)… “Hükümlerinizde acele etmeyin. Acele ederseniz yanılırsınız.” (Hz. Ali)… Bilmemiz gereken ölçüt: Kendi aralarında hükmederken hakkaniyetle davranmayanların hükümleri geçersiz ve yok hükmündedir, hükümsüzdür… “Siz Allah’ı bırakıp; sadece sizin ve atalarınızın taktığı birtakım isimlere (düzmece ilâhlara) tapıyorsunuz. Allah, onlar hakkında hiçbir delil indirmemiştir. Hüküm ancak Allah’a aittir. O, kendisinden başka hiçbir şeye tapmamanızı emretmiştir. İşte en doğru din budur. Fakat insanların çoğu bilmezler.” (Yûsuf, 40)…
Verilen hüküm, içeriğine hile rüşvet iltimas girmedikçe ve doğru kıstaslar dikkate alındıkça kabul görür… Yoksa hüküm kadük (düşmüş, değerini, önemini yitirmiş, eskimiş) hâle dönüşür. “Hükümlerinizde insanları görünüşleriyle değil, karakterleriyle değerlendirin.” (Shakespeare)… “Hükümlerinizde kendi menfaatinizi değil, hakikati gözetin.” (Sokrates)… “Hükümlerinizde başkalarına nasıl davranılmasını istiyorsanız, siz de öyle davranın.” (Kant)… Hüküm ve hükümsüz… Bunu güzel dillendiren bir fıkra… Bir gün bir tutuklu (hükümsüz), mahkeme salonuna getirilmiş… Hâkim, ona suçunu sormuş… Hükümsüz: “Ben bir banka soydum, ama yakalandım.” demiş… Hâkim, neden banka soyduğunu sormuş… Hükümsüz, çok fakir olduğunu, borçları olduğunu ve ailesini geçindiremediğini söylemiş… Hâkim, bankadan niye sadece 100 lira para aldığını ve 100 lira için neden büyük bir riske girdiğini sormuş… Hükümsüz, bankada daha fazla para olmadığını söylemiş… Hâkim, neden bankada daha fazla para olmadığını sormuş… Hükümsüz, kendisinin bankayı soymadan önce, başka bir hükümsüzün de aynı bankayı soyduğunu söylemiş… Aynı minval üzere devam konuşma üzerine, hâkim konuşmayı kesmek zorunda kalmış… Hükümsüz, bankayı soyan hükümsüz sayısının 100’ün üzerinde olduğunu belirtmiş… Hâkim, sinirlenerek bu kadar çok hükümsüzün nasıl aynı bankayı soyduğunu sormuş… Hükümsüz, bütün soyguncuların hep aynı avukatın müvekkilleri olduğunu ve bu fikri ona avukatlarının verdiğini açıklamış… Yasaları delenin, soygunculardan farkı ne olabilir ki? Hakkında hüküm verilecek olan, sadece soyguncu mu olmalı? Yasalar önünde; yasa yapanlar, yasayı uygulayanlar ve yasaya tâbi olanlar eşit olmalı… Yoksa her hüküm, hükümsüz olmaya mahkûm… Hukuk eğilip bükülmemeli, siyasî çıkarlara kurban edilmemeli, herkese eşit uygulanmalı… “Hukukta iki kere iki her zaman dört etmez.” hükmü, hükümsüz… Hükümde, mantık olmadan merhamet de doğru ve yerinde uygulanamaz… Hukukta; merhamet, mantıkla çatışmamalı. Evrensel değerler, kadim medeniyet değerlerimiz ve normlar; hukukun temel taşları olmalı… Hukuk; herkese, yönetene ve yönetilene bu anlayışla dokunmalı… Hukuk olmadan, güvenlik olmadan, sağlık olmadan ve eğitim olmadan her şey hükümsüz!
Topluma rağmen, evrensel hukuk dikkate alınmadan, birilerinin düdük çalıp, ellerindeki silahları millete doğrultarak ve yasaları askıya alarak, vesayete dayanarak hüküm vermesi ne kadar doğru? Hükümsüzlüğün hüküm hâline gelmesidir bu… Bürokrasinin, vesayetin, dayatmaların; halkın iradesini hükümsüz kılarak hükümler oluşturulmamalı… Hukuka, işimize geldiği zaman başvurulmamalı… Hukuk herkese lâzım! Yalnızca insanlara değil; doğaya, kurda kuşa, her bir şeye… Hukuk, içimizin rahatlaması adına değil; hakkaniyetin yerine gelmesi için gerekli… Mesele, aslında ne kadar insan olduğumuz ve ne kadar insan kalabildiğimiz ile alâkalı… İnsan olamayınca, ne hukuk olur ne insan, insan kalabilir… Bu, bilinmesi gereken kesin hüküm! Sözümüz, yeryüzünde tek yüzü olanlara… Yazılı olmayan hüküm, insan olamamanın hâlâ hükümsüz kalmaya devam etmesi hükmü… Biz yine de, aslında birçok kişi tarafından hükümsüz olan, bilindik bir hüküm koyalım… Her birimizin dilimize pelesenk ettiği, fakat uygulamada bir türlü çözümünü göremediğimiz gerçek: Geciken adâlet, adâlet değildir… Selam, sevgi ve saygılarımla.