İnsani Yardım Vakfı (İHH) Bilecik Şube Başkanı Şemsettin Yıldırım, Suriye'nin İdlib vilayetine bağlı Han Şeyhun bölgesine rejim unsurları tarafından düzenlenen ve çoğu çocuk onlarca masumun hayatını kaybetmesine yol açan saldırıyla ilgili yazılı basın açıklaması yaptı.
İHH Başkanı Yıldırım; "Bu görüntüler ilk değildir. Maalesef Dünya Devletlerinin şu an ki tutumlarına bakılırsa son da olmayacaktır. Obama döneminde kırmızı çizgi ilan edilen Kimyasal saldırı, 2013 yılında gerçekleştirilmiş, ancak ne kırmızıçizgi kalmış ne de zulme engel olunmuştur." dedi.
İnsani Yardım Vakfı (İHH) Bilecik Şube Başkanı Şemsettin Yıldırım açıklamasında şunları dile getirdi: "Suriye’de 7. Yılına giren zalim Esed rejimi ve destekçileri katliam ve saldırılarına bu günde yenilerini eklemiştir. Bu sabah İdlib ‘in Han Şeyhun beldesine düzenlenen kimyasal silah saldırısında çoğunluğunu çocukların oluşturduğu 100'den fazla sivil ölmüş, yine çoğu çocuk 500 sivil yaralanmıştır. Ardından yaralıların tedavi edildiği Rahma hastanesi ve yine yaralılara müdahale eden sivil savunma merkezlerine 5 defa saldırıda bulunulmuştur.
Yine İdlib’de Maret Numan bölgesinde Hastane vurulmuş, tedavi gören onlarca sivil yaralanmış, hastane kullanılamaz hale getirilmiştir. Şamda kuşatma altında bulunan Doğu Guta Kabun mahallesinde çok sayıda hava saldırısı olmuş, Duma da ise engelli sağlık merkezi vurulmuş, Hama’da birçok noktaya aynı anda hava saldırıları düzenlenmiş, İHH İnsani Yardım vakfı tarafından desteklenen ekmek fırını dahi vurulmuştur.
Bu görüntüler ilk değildir. Maalesef Dünya Devletlerinin şu an ki tutumlarına bakılırsa son da olmayacaktır. Obama döneminde kırmızıçizgi ilan edilen Kimyasal saldırı, 2013 yılında gerçekleştirilmiş, ancak ne kırmızıçizgi kalmış ne de zulme engel olunmuştur.
Dünya devletlerinin oynadığı barış tiyatrosunun kurbanı maalesef yine Suriyeli masum siviller, kadınlar çocuklar oluyor. Halep işgalinden sonra Batı adeta tüm Suriye muhalefetini terör örgütü olarak kabul etmeye başlamış; PYD/PKK gibi terör örgütlerini ise özgürlük savaşçısı ve terörle mücadelede müttefik olarak kabul etmekte ve Karadan havaya füzeler dahil olmak üzere her türlü ağır silahla donatmaya hız vermiştir.
Türkiye’nin Daeş ve PYD/PKK terör örgütlerine karşı mücadelesinde ise ABD-Rus ittifakı ve onlara eklemlenen mezhepçi çetelerin Türkiye’ye karşı ittifak oluşturduklarını görmekteyiz.
Cenevre de başlayan güya Barış Görüşmeleri müzakereci devletler ve yetkililerinin tatil yapmalarından başka bir işe yaramamıştır. Aynı şekilde büyük umut olarak sunulan Astana Barış görüşmelerinde de Türkiye oyalanmaya çalışılmış ve iç gündemin yoğunluğundan dolayı mazlumların durumu kamuoyuna yansıtılamamıştır.
Türkiye’nin tüm iyi niyetli çabalarına, barış görüşmelerinin yürümesi için gösterdiği samimi ve yoğun çalışmalara rağmen Suriye de barış için bir yol alınamamaktadır. Dünya devletleri bu gayretli barış çalışmalarını adeta sabote etmektedir.
Basın açıklamasını hazırladığımız esnada, maalesef Gabar dağında, hain teröristlerin askerlerimizi pusuya düşürmek suretiyle; 3 askerimizi şehit verdiğimizi üzülerek öğrenmiş bulunmaktayız. Tetikçi ve taşeron terör örgütleri ve arkalarındaki işbirlikçilerine rağmen, aziz milletimiz zalime boyun eğmeyecek ve mazlumun yanında olmaya devam edecektir. Kendi sınırları dışında insiyatif almaya başlayan büyük Türkiye, içimizdeki ve dışımızdaki hainlerin galiz öfkelerini iyice artırmaktadır.
Şehit askerlerimizi öldürenlerin de mazlum Suriyeli bebekleri kimyasal silahlarla boğarak canlarını alanların da aynı el olduğunu biliyoruz. Şehitlerimize Allah'tan rahmet, ailelerine sabrı cemil diliyor; mazlumların her zaman yanında, zalimlerin karşısında olacağımızı bir kez daha kamuoyu önünde açıklıyoruz." dedi.