İKİ SORU? İKİ CEVAP

Cumadan Gönüllere

SORU: Nikah esnasında kocanın, karısının boş olmasını bir şarta bağlayıp bu şartın gerçekleşmesi durumunda hukuken nasıl bir sonuç oluşur?

CEVAP: Bir kimse nikah esnasında eşinin talakını bir şarta bağlar da bu şart daha sonra gerçekleşirse talak meydana gelir. Mesela erkeğin “eğer sen bundan sonra beni sigara içerken görürsen sen boşsun” ve benzeri bir şey demesi, boşamanın şarta bağlanmasıdır. Şartın gerçekleşmesi durumunda boşanma gerçekleşir ((Serahsî, el-Mebsût, VI, 111; Kâsânî, Bedâi, III, 29 vd. ; Haddâdî, el-Cevheretü’n‐Neyyira, İstanbul 1321, II, 38)

Bu boşanma, birleşmeden önce meydana gelmiş ise, taraflar isterlerse usulüne uygun olarak yapacakları yeni bir nikah akdiyle evlenebilirler. Zira birleşmeden önce yapılan boşama bir bâin talak olup, evliliğe devam için yeni bir nikah gerekir (Mevsılî, el-İhtiyâr, Beyrut, III, 131). Böyle bir boşama birleşmeden sonra vukû bulmuş ise, her ne kadar boşama gerçekleşmiş ise de, erkeğin tek taraflı iradesiyle evlilik iki nikah bağıyla devam eder. Çünkü bu, ric’î talak olup, erkek, iddet süresi içinde eşine dönerek evliliği kalan iki nikah bağıyla devam ettirebilir (Mevsılî, el-İhtiyâr, Beyrut, III, 147).

SORU: Dinen gerçekleşen boşamadan sonra mahkemede verilen boşanma kararı yeni bir talak sayılır mı?

CEVAP: Dinen gerçekleşen bir boşamadan sonra aynı gerekçeyle başvurulan mahkemenin verdiği boşanma kararı, önceki boşamanın teyit ve tescilidir; ayrı bir boşama sayılmaz. Fakat önceki boşamayı takip eden ikinci temizlik devresinde başka bir nedenle yapılan müracaat sonucunda mahkemece verilen boşanma kararı yeni ve ayrı bir boşama anlamına gelir.

Dinen geçerli bir talaka bağlı olan iddet bittikten sonra mahkemenin vereceği boşanma kararı, o sırada eşler ararsında evliliğe ilişkin herhangi bir bağ kalmamış olduğundan, dinen boşama sayılmaz.

Kaynak: DİB Fetvalar                                                                                                                      Hazırlayan: Ayşe GÜREL- Bilecik Müftülüğü -İl Vaizesi

    Zaman, vakit kavramları ve gençlik

Gençlik dönemini yaşayan insanların en önemli sorunlarından birisi zaman yönetimi konusudur. Çocukluk çağından itibaren ‘zamanı yönetebilme ‘becerisine sahip yetişkinlere rastlamamış bir gençte bu becerinin oluşması ya epeyce uzun zaman almakta veya pek mümkün olmamaktadır. Tabi ki burada unutulmaması gereken bir diğer mesele de gence zamanı yönetmesini ve başarılı şekilde kullanmasını değil de ÖZGÜRCE harcamasını telkin eden bir dünya var gencin muhatabı olan.

İşte bu anda başka bir kavram giriyor araya. Bağımlılık… geçmişte alkol, madde ve sigara kullanımıyla örneklendirilirken bugün Teknoloji Bağımlılığı gibi hem yeni hem de etki düzeyi oldukça yüksek bir kavramdan da söz edilir hale geldi. Artık gençlerin çoğu için hayatlarını (ömürlerini) gece gibi uykuyla geçirilen gündüzler ve gündüz misali sabaha eklenen gecelerden oluşan bir zaman diliminde tükettiklerinden söz etmek maalesef mümkündür.

Teknolojinin buzdolabını ve derin dondurucuları icat edecek kadar gelişmediği zamanlarda, dağların yükseklerinden buza dönüşen kar parçaları kesilir ve pazarlarda satılırmış. Sıcak bir yaz günü Bağdat Çarşısında bir adam dağlardan getirdiği karları satmaya çalışır. Ne var ki pek satış yapamaz ve kar parçaları da öğle sıcağında erimeye başlar. Geçimini bu yolla temin etmeye çalışan şahıs; “sermayesi eriyip giden bu adama acıyın, merhamet edin, bu fakirden buz alan yok mu?” diye canhıraş bağırmaya başlar. O sırada öğrencileriyle oradan geçmekte olan bir büyük âlim, buzlarını satmaya çalışan adamın feryadını duyunca, olduğu yere çöker, başını ellerinin arasına alarak düşünmeye başlar. Bu durum karşısından telaşlanarak ne olduğunu soran öğrencilerine büyük âlim şöyle der; “Buzlarını satmaya çalışan adamın sözlerine dikkat edin. Eriyip giden sadece buzlar değil zaman eriyor ve ömrümüz tükeniyor. Yaz sıcağının buzları erittiği gibi zaman da hayatımızı tüketiyor. Adamın buzları için endişelendiği gibi zamanın akıp gitmesine endişe etmeyen ziyandadır.

Zaman, yerine konması, geri döndürülmesi, yenilenmesi, depolanması, satın alınması mümkün olmayan bir kaynaktır. Zaman hayatın kendisidir. Allah’tan başka bütün varlıklar zamanla sınırlıdır. İnsan da zamanın içinde yaratılmış bir varlıktır. Hayaller, ödevler, beklentiler, acılar, hüzünler, hasretler, bekleyişler, çabalar, koşuşturmalar, okullar, sınavlar, günahlar, pişmanlıklar...Hepsi zamanın içinde yaşanır. Zaman insana, zamanın sahibi olan Allah tarafından verilmiş bir nimettir.  Vakit ise tespit edilmiş veya bir iş için ayrılmış zaman demektir. Zamanın içerisinde insanın yaşadığı dilime ömür veya hayat denir. Zaman insanoğlunun en büyük sermayesidir. Bize emanet edilen bu kıymetli sermayeyi Rabbimizin rızası doğrultusunda kullanarak dünyada da ahirette de mutlu olabiliriz. Elmaslar, yakutlar, altınlar, mücevherler zamanla satın alınabilir ama zamanı satın alabilecek, geçen ânı geriye getirebilecek hiçbir güç, kuvvet ve değer yoktur.

Kaynak: DİB Yayınları            

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.