Bilgi üretme, aktarma ve anlamlandırma sürecine ‘iletişim’ denir. Dolayısıyla pek çok etkinlik, faaliyet aynı zamanda iletişimi de gösterir. İletişim kişi içi, kişiler arası, kitle iletişimi gibi çeşitlere ayrılabilir. İnsanın kendi kendisiyle iç-gözlem sonucu yaptığı iletişim kişi içi, diğer insanlarla yapılan iletişim kişiler arası ve kitle iletişim araçları ve geniş toplumsal katılımla ilişkisi de kitle iletişimi olarak tanımlanabilir. İnsanın gündelik hayatı bir ilişkiler ve iletişim yumağıdır. Bu düzenekte insanı belirleyen faktörler olduğu gibi insanın etkilediği faktörler de bulanabilir. İnsanı belirleyen faktörleri din, aile ve sosyal çevresi, insanın etkilediği faktörleri de ‘karşı duruş, muhalefet’ olarak ifade edebiliriz.
İnsan ilişkilerinde iletişim, eylemlerde veya ortak ilişkilerdeki uyumu ve başarıyı gösterir. Başarılı olabilmek için öncelikle karşılıklı iletişimi gerçekleştirmek şarttır. Bunun için de söylenenleri dinlemek, anlamak ve olumlu bir şekilde yorumlamak gerektir. Bu anlamda iletişim sadece karşılıklı ilişki değil, bu ilişkiden çıkan bilgi ve sonuç olmaktadır. Sonucun olumlu olması da kişilerin iletişimdeki başarılarına bağlıdır.
Dinî açıdan ele alındığında olumlu iletişim biçimi gerçeklerin ifadesi olan Kur’an ve buna olumlu ve de samimi cevap veren ‘mümin’ olarak tanımlanabilir. İnsanın dünya ve âhiret hayatında yaşayacaklarını en genel hatlarıyla, geçmiş ümmetleri de örnek vererek aktaran Kur’anı Kerim bu açıdan insan için bulunmaz bir nimettir. Nitekim Kur’an: “Bu Kur’an insanlara kurtuluş yollarını gösteren belgeler sunmaktadır. Kesin olarak inananlara kılavuz ve rahmettir” şeklinde ve birçok ayette de bu gibi tanımlarla kendini inanan ve inanmayan herkese anlatmaktadır. Onu okuyan, aklı kadarıyla anlar ve istifade eder. O, hep çağları ve çağların fikirlerini peşinden sürüklemiş ve sonsuza dek peşinden sürükleyecektir. Dünya ihtiyarladıkça o daima gençleşecektir. O zaman Kur’an ölçeğinde ‘mümin;’ ilâhî mesajı kesinlikle dosdoğru anlayan, algılayan, hazmeden ve bu bilgiyi her türlü davranışlarına nokta nokta, gündelik hayatına zerre zerre yansıtarak tatbik eden, sonrasında da etrafına irşadın kuralları çerçevesinde anlatan ve yayan kişidir. Bırakın anlatmayı, o, sükûtuyla bile, müessirdir, müfessirdir, muallimdir ve de mürşittir. Onu gören gözler ona hayran, ona meftun ve ona meclûp olur, onun gibi olmayı, onun gibi yaşamayı arzular. Onun için denir ki, mümin olmayan biri, mümini görüp mümin olamıyorsa, o mümin ‘imanını’ tekrar bir gözden geçirmelidir…
İletişimde öncelikli olan, mesajın mahiyeti ve doğru iletilmesidir. Bu bağlamda Kur’an gerçekliği en iyi tanımlayan ve doğru bir şekilde müntesiplerine ileten konumundadır. İnsana düşen bu mesajı kendine rehber edinmesidir. “Onlara Kur’an okunduğu zaman, Ona inandık, o Rabbimizden gelen gerçektir... Zaten biz ondan önce de Müslümanlardan idik derler... Onlar kötülüğü iyilikle savarlar ve kendilerine verdiğimiz rızıktan harcarlar. Boş söz işittikleri zaman ondan yüz çevirirler ve bizim işlerimiz bize, sizin işleriniz size. Selam olsun. Biz cahillerle sohbet etmeyi istemeyiz derler.”
İnsanın Rabbiyle olan iletişiminde belli bir “estetik” düzen bulunmaktadır. Yaratıcı karşısında saygıyla eğilmesi, secde etmesi, Kur’an kelamıyla “işittik ve itaat ettik” demesi bu konuyu ifade eden davranış biçimlerinden sadece bir kaçıdır. İnsanlar arası iletişimde de güzel olanın esas alınması gerekir. “Boş söz işitildiğinde, yüz çevirmek, sözü dinleyip güzeline uymak” gibi pek çok ilkeler / ayet de bize bu konuda ışık tutmakta, düstur öğretmekte ve sırat-ı müstakimi / doğru yolu göstermektedir.
İnsan ilişkilerinde mesajın mahiyeti kadar mesaj karşısında takınılan tutum da önemli olmaktadır. Bu durumda insana düşen dinlemek, değerlendirmek ve sonuçlandırmaktır. İletişimde başarı, ortak paydalarda uzlaşma oluşturmak ve karşılıklı ilişkilerde olumlu sonuçlara ulaşmakla mümkündür. Bu gün ileri ülkeler idarecilerini, siyasetçilerini ve hatta top yekûn cins, yaş, tahsil, sınıf ve meslek farkı gözetmeksizin bütün insanlarını ‘iletişim ve estetik’ konusunda dünya çapındaki uzmanlarca eğitmekte ve bu fona bütçeden hatırı sayılacak ödenekler koymaktadır. Artık herkesçe bilinmektedir ki, eskisi gibi sahra savaşları olmayacak, atlar kişneyip, toplar patlamayacak, kılıçlar çekilmeyecek, ülkelerin şekli işgal edilse bile ruhu fethedilemeyecektir. Çünkü geometrik masalar daha sihirli, diplomasi daha gizemli, hatipler, nutuklar daha zarif, lobiler, hobiler, fobiler daha kesif, hem çok daha latif...