İPEK BÖCEKÇİLİĞİ, KEŞFİ VE BİLECİK’TEKİ YERİ

UMUT ÖZDEMİR

Değerli okuyucularım;

Bu haftaki yazımızda, her vesile ile; ''Taşı mermer, toprağı seramik, yaprağı ipek, kuruluş ve kurtuluşun şehri'' olarak tanıttığımız Bilecik'imizin güzel değerlerinden biri olan ve ''Yaprağı İpek'' şeklinde ifade ettiğimiz ''İpek böcekçilği'nin keşfi, tarihi ve günümüzdeki durumu hakkında bildiklerimi aktaracağım.

19. yüzyılın yarısında Bilecik'te temel uğraş kaynaklarından biri olan ve günümüzde maalesef bu özelliği yitirilmiş olan ancak tarihteki yeri ve önemine kavuşması için az da olsa çaba harcanılan, İpek böcekçiliği; Uygarlığın eski devirlerinden beri, doğal yapısı, parlaklığı, inceliği, yumuşaklığı, dayanıklılığı ve esnekliği ile en kıymetli tekstil hammaddesi olan ipek, ipekböceğinin ördüğü ipek kozasından elde edilmektedir. İpek, kolay boyanabilen, yumuşak ve dayanıklı bir ip olması nedeniyle tarih boyunca çok kıymetli bir dokuma hammaddesi olmuştur.

İpek, dut yaprağı yiyerek beslenen ipek böceğini bir tırtıldan kanatlı ipek böceğine dönüşmek üzere kendisini hapsettiği kozasından elde edilir. Bir kozadan 800-1200 m arasında ipek ipliği, 3kg kozadan 1kg ipek üretilmektedir. İpek böceğinin ortalama ömrü altı haftadır. Bu süre boyunca 24-42 saatlik uyku dönemi geçirir ve beş kez deri değiştirir. Beşinci hafta sonunda ipek böceği kozasını örebilecek olgunluğa erişir. 

İpek böceği, üst dudağındaki delikten iplik halinde zamk gibi bir sıvı çıkararak kozasını örmeye başlar. Koza örme işlemi ortalama üç gün sürer. Eğer kendi haline bırakılırsa iki üç hafta içerisinde kelebek haline gelerek ördüğü kozayı parçalar ve dışarı çıkar. Bu yüzden kozayı parçalamadan kozalar sıcak suya atılır veya sıcak su buharına tutulur. Böylece ipek kozaları elde edilir. Bu kozalardan da tel şeklindeki lifleri çıkarılıp ham ipek üretilir. Böceğin neslinin devamı için bir kısım kozanın parçalanıp kelebeğin çıkmasına müsaade edilir.

İpek, ipek böceği larvalarının koza örmek için salgıladıkları, parlak ve çok ince bir teldir. Bu teller bir araya getirilerek ipek iplikleri elde edilir. 

İPEK BÖCEKÇİLİĞİNİN KEŞFİ

İpek böceğinin keşfi, Milâttan 2600 yıl önce Çin İmparatoru Hoang-Ti zamanında saray bahçesinde bir tırtılın dut yaprağı yediği ve sonra koza ördüğünün görülmesiyle başlamıştır. İmparator, bu tırtılın hayatının incelenmesini emretmiş ve bu görevi eşi She-Ling-She’ye vermiştir. Kraliçe uzun zaman yaptığı tetkikler sonunda bu kozadan ipek çekilebileceğini ve bunun da dokumacılıkta kullanılabileceğini tespit etmiştir.

İpek böceği Dünya’da ilk olarak Çin’de keşfedilmiştir. Değerli bir ürün olduğu anlaşılan ipek kozası, Çin sınırları dışına ancak MS.419 yıllarında çıkabilmiş, ipek böcekçiliği Çin’de uzun zaman gizli bir sanat halinde kalmıştır. İpekçiliğin uzun yıllar burada yapılmasından sonra Çin sınırlarından batıya doğru geniş toprakları ve ticaret yollarını elinde bulunduran Türk devletleri, ipekçiliğin dünyaya yayılmasında önemli rol oynamışlardır. İpek böceğinin, Çin sınırlarından dışarı çıkması MS.419 senesinde gerçekleşmiştir. Bu tarihte Türkistan’da bulunan Hotan Eyaleti hakanına gelin giden bir Çin prensesinin saçları arasına sakladığı ipek böceği ve dut tohumları sayesinde Hotan’da da ipek böceği yetiştirilmeye başlanır. Dünya’da ipek böceği yetiştiren önemli ülkeler Çin, Hindistan, Türkmenistan, Brezilya, Özbekistan, Tayland ve İran’dır. Özellikle Çin ham ipek üreticiliği ve pazarlamasında dünyada ilk sırada yer alırken,  İpekböcekçiliğinin Türkiye’deki yeri ve önemi de çok büyüktür. 

ANADOLU’DA İPEK BÖCEKÇİLİĞİ

İpek böcekçiliği, dut ağacının yetiştiği her yerde yapılabilmektedir. Ülkemizde bilimsel olarak ipek böcekçiliği Bursa İpek böcekçiliği Araştırma Enstitüsünün kuruluş tarihi olan 1888 yılı ile başlamıştır. Bu başlangıcın mimarı ise Fransa’ya tarım eğitimi için giden Kevork Torkomyan’dır. Torkomyan eğitimi sonrası Bursa’ya gelerek İpek böcekçiliği Enstitüsünü kurmuştur. 

İpek böceğinin Anadolu’ya girişi, MS.552 yılında olmuştur. Bu dönemde Anadolu’da hüküm süren Bizans İmparatorluğu’nun hükümdarı Jüstinyen ipek böcekçiliğini İstanbul’a getirtmek için, Çin’e iki papaz gönderir. Din kisvesi altında, Çin’de iki yıl kalan papazlar, bastonlarının altına deldikleri deliklere, dut ve ipek böceği tohumlarını saklayarak İstanbul’a getirirler. Bu şekilde Bizans’ta ipek böcekçiliği ve ipekli dokumacılığı hızla gelişmiştir. 9. ve 10. yüzyıldan itibaren ise Akdeniz’den İspanya, İtalya ve Yunanistan’a yayılmaya başlamıştır.

BİLECİK’TE İPEK BÖCEKÇİLİĞİ 

İpek, tarih sayfasında çok önemli bir ticaret yolu olan “İpek Yolu”na da ismini vermiştir.  Bilecik, önemli ipek üretim merkeziydi. Birinci Dünya Harbi’ne kadar ki süreçte ortaya çıkardığı mamül bakımından hatırı sayılır bir mevki elde etmişti. İpekçiliğin Bilecik ve çevresinde gelişmiş olmasında en temel etken bölgedeki geniş dutluk alanlardı. 15. ve 16. yüzyıl belgelerinde Bursa, Bilecik, Eskişehir (Sultanönü Sancağı), Alaşehir, Alanya (Alâiye), Diyarbakır, Tokat çevrelerinde ipek böcekçiliği ve ipek işlemeciliği yapıldığına dair bilgilere rastlandığından bahsedilmektedir. Günümüzde de bu yerlerin bazı bazı kesimlerinde ipekböcekçiliği faaliyeti devam etmektedir.        

       19. yüzyılın ikinci yarısında Bilecik’te sanayinin temeli, üretimini yaptığı mahsulâtın işlenmesi ve satılması üzerine kurulduğundan Bilecik ve çevresinde koza yetiştiriciliği önemli bir yere sahipti. Bu nedenle Bilecik ve çevresinde sanayinin çekirdeğini, ipek böceği kozalarının harir (ipek) fabrikalarında işlenmesiyle elde edilen ipek oluşturmaktaydı. Fabrikalarda elde edilen ipek, yurt içinde satıldığı gibi, başta Avrupa ülkeleri olmak üzere pek çok yere de ihraç edilmekteydi. Ayrıca elde edilen ipeğin dokuma alanında kullanılmasıyla çeşitli ürünler üretilmekteydi. 65 atölyede elde edilen ipek ve yine aynı yörede üretilen pamuktan eğrilen iplik, tüccarlar vasıtasıyla İstanbul, Bursa ve diğer yerlere nakil olunup satılmaktaydı. Hâsıl olan ipekten mendil, çarşaf ve başörtüsü de yapılmaktaydı.

BİLECİK'TEKİ İPEK BÖCEKÇİLİĞİ FABRİKALARI

19. yüzyıl sonlarına doğru Ertuğrul Sancağı kurulduğunda, sancağa bağlı Bilecik merkez kazası genelinde 26 ipek (harir) fabrikası bulunmakta, bu fabrikaların yarısından fazlası (%61,6) Bilecik kasabasında, 5 tanesi Küplü kasabasında, 3 tanesi Lefke (Osmaneli) nahiyesinde, 2 tanesi de Söğüt nahiyesinde bulunmaktaydı.

1906’da Ertuğrul Sancağının merkezi olan Bilecik’te 11, Aşağıköy’de 3, Pelitözü köyünde 2, Vezirhan köyünde 1, Küplü nahiyesinde 10, Lefke nahiyesinde 3, Söğüt kazasında 4, ve İnegöl’e bağlı Cerrah köyünde ise 6 adet ipek fabrikası vardı. Sancak içinde ipek fabrikaları daha çok Bilecik merkezi ile bağlı köy ve nahiyelerde yoğunlaşmıştı.

20. yüzyıl başlarında Osmanlı Devleti’nin 44 vilayetinde ipek böceği yetiştirilmekteydi. Üretilen ipek koza miktarı 15478 ton kadardı. Bilecik vilayeti koza üretimi 3436 ton ile Bursa Vilayeti koza üretim miktarı olan 5052 tondan sonra ikinci sırada gelmekteydi. Bu koza üretim miktarı ile Bilecik vilayeti koza üretimi Osmanlı Devleti’nin tamamında üretilen koza miktarının 1/5’inden fazlasını (",2) oluşturmaktaydı.

1912 ve 1914 yıllarında patlak veren Balkan savaşları ve I. Dünya Savaşı’nın etkisiyle Osmanlı Devleti’nde karışıklıkların yaşandığı yıllarda koza üretimi azalmıştır. 1913 yılında Anadolu genelinde koza üretimi 8387 tona düşmüş, bu üretimin 1209 tonu Bilecik’te gerçekleştirilmiştir.

1914 yılında I. Dünya Savaşı’nın başlaması Anadolu’da koza üretimini 4578 tona düşmesine sebep olmuş, Bilecik’te gerçekleştirilen koza üretimi Anadolu genelinden daha fazla oranda azalmıştır. 1913 yılında Bilecik’te koza üretimi 1209 ton iken, 1914 yılında 419 tona kadar düşmüştür. Yani bir yıl içerisinde üretim 1/3’e gerilemiştir. Bilecik ve çevresindeki ipek fabrikaları, savaşın getirdiği olumsuz koşullardan dolayı etkilendi ve faaliyet gösteremez duruma geldi.

 Kaynakça

Yrd.Doç.Tr. Zafer BAŞKAYA, Gelişimi ve Dağılışı Bakımından Türkiye İpekböcekçiliğinde Bilecik İlinin Yeri, Sorunları ve Çözüm Önerileri

Burak Serdar ACAR, Kırsal Kalkınma Bağlamında İpek Böcekçiliği yetiştiriciliği Kursu, Ankara, 2014

Halim DEMİRYÜREK,  Ertuğrul Sancağı, Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi Yayınları, Bilecik 2015

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.