Hikaye bu ya, yeni imamlığa başlayan imam efendi heyecandan sık sık hata edermiş. Cemaatinden okumuş ehli birisi hoca efendiyi uyarırmış. İmam efendi bu cemaatine “sık sık hata yaptığımı biliyorum Cuma günü yine hutbede yanlışlık yaparsam aramıza bir ip çekelim, hata yaptığım zaman ipi çekiver ben hatamı düzelteyim” demiş.
İp çekilmiş, hocaefendi hutbeye başlamış, konuştukça devamlı ip çekiliyormuş. Namazdan sonra Hoca efendi okumuş ehli cemaatine “hep mi hatalı konuştum devamlı ipi çektin durdun” demiş. Adam “İpin ucu puştun eline geçti. Bizim konuştuklarımızı duyan puşta benden evvel ipin ucunun olduğu yere oturmuş devamlı ipi çekerek puştluğunu yaptı” demiş.
Çözüm süreci dediğimiz süreci devlet kiminle yapıyor? Kırk bin kişinin katili apo ve avanesiyle, ipin ucu bir tane puştun elinde de değil. ABD, İngiltere, Fransa, Rusya, İran, İsrail, Almanya say sayabildiğin kadar. Hangisinin nasırına basarsa o ipi çekiyor. Hainler kendilerini satmışlar ne istediklerinin farkında bile değiller. Sahibinin sesini çıkarıyorlar.
Bundan 10 yıl evvel istedikleri bugün serbest. Şimdi istediklerine evet diyelim, yarın yine başka isteklerle karşımıza çıkacaklar. Çünkü ipin ucunu tutan puşt ağababalarının hedeflerini Türkiye Cumhuriyeti Devletini bölmek ve yok etmek. Yani muhatap devletine ihanet edenler değil ki! Ortada yola gelen yok, ihanetin zamana göre eğitilenleri var.
Hakkari Yüksekova’da üç askerimiz şehit edildi. Süreçte verilen tavizlerin faturasını ödüyoruz. Silahsız Pazar ortasında alış veriş yapan askerimizi şehid edenler yakalandığında bu caniler bir kavga sırasında hasmını öldüren katiller gibi yargılanacak. İndirimden, kaldırımdan, mahkemedeki iyi halinden faydalanıp üç beş sene sonra çıkacaklar.
Vatan bekliyen askerimizi öldüren, yaralayanlara ağır cezalar ve idam kararı getirilmeli. Kasıtla askerimizi şehit edenler idam edilmeli. Yaralayanlar ömür boyu hapis ve hiçbir aftan faydalandırılmamalı.
İpin ucunu puştların elinde tutanlardan koparmadıkça çözüm zor.