İRTİCÂLEN

MUZAFFER ÇEVEN

Karıştırılan kavramlar… İrtica, iltica, irticâl, irticâlen… İrtica; dinden sapmak, tekrar cehâlet ve şirk hayatına dönmek… İrtica; dinin özünden uzaklaşmak ve dini, temel ilkelerine aykırı olarak algılamak ve yorumlamak… İrticâ; geleneksel normlara veya değerlere aykırı bir şekilde davranma veya düşünme… İrticâ, bir konuyu gereğinden fazla işleme veya aşırı derecede detaylandırma… İrticâ, geriye dönüş yapılması, bir toplumun ya da bir ülkenin daha muhafazakâr bir yöne doğru dönüş yapması… İltica; bir ülkenin başka bir devletin vatandaşına uluslararası hukukun kabul ettiği sığınma hakkı tanıması… İltica hakkı kazanan kişi, talepte bulunduğu ülkenin koruması altına girmekte… Demokrasi ve ekonomik alanda gelişmiş ülkelere daha çok iltica talebi olmakta… İrtical, ‘ön hazırlık yapmadan’ anlamında… İrticâlen, içten geldiği gibi, vecd halindeyken şiirlerin okunması... İrticâlen (doğaçlama), bedaheten, aniden, anlık olarak, planlama veya önceden hazırlık yapma olmaksızın gerçekleştirilen… İrticalen; aniden veya düşünülmeden gerçekleştirilen bir eylem veya konuşma, planlama veya önceden hazırlık yapma olmaksızın gerçekleştirilen şeyler…

İrticâlen konuşabilmek, yazabilmek; bilgi birikimine, ezberimizde verilerin olmasına ve aldığımız diksiyon (konuşmada, kelimenin seçilmesi, imlasına ve veznine göre söylenmesi ve ifadenin rahatlıkla anlatılması, fesahat, belagat, telaffuz ve natıka kelimelerinin ifade ettiği manaların toplamı) eğitimine bağlı… Metne bağlı kalmadan konuşabilmek, böyle bir şey… İrticâlen konuşmanın olumsuz yansımaları da var aslında… Konuşma sırasında irticalen söylediğimiz sözler, bizim gerçek duygularımızı yansıtmayabilir, meselâ… Konuşma sırasında irticalen söylediğimiz sözler, tehlikeli olabilir ve maksadını aşabilir… Ani bir öfke patlaması sonucu, irticâlen tepki verebiliriz ve sonrasında pişmanlık duyabiliriz… Âşık ve tekke edebiyatında, kalbe bir anda doğan ilhâm ile söylenen koşuk türündeki şiirlere doğaç denmekte… ‘İrticâl, irticâlen’ yerine kullanılan ‘doğaçlama’, ‘doğaç’ sözcüğünden türetilmiş… Doğaçlama, herhangi bir plana bağlı kalmaksızın, ansızın gelişen olayları tanımlamak için kullanılmakta… İrticâl (irticâlen, doğaçlama), önceden düşünmeksizin birdenbire çok güzel söz veya şiir söyleme… Bu mânâda; irticâlen, bi’l-irticâl, bedâheten, bi’l-bedâhe ve füc’eten sözcükleri de kullanılmakta… Bu tür şiirlere irticâlî veya bedîhe denmekte… İrticâl, gönle birdenbire doğan bir düşüncenin en güzel şekilde ifadesi… ‘İrticâl’, daha çok şiir için kullanılmakta… Kıt’a ve müfred gibi şiir parçaları irticâlen söylenmekte… Söz ustaları tarafından, manzumelerdeki matla’lar (bir şiirin kendi arasında kafiyeli ilk beyti) irticâlen söylenip, sonra manzume şekline dönüştürülmekte… Mâzide, beklenmedik olaylar karşısında birçok şair tarafından, irticâlen nükteli beyitler ve kıt’alar dillendirilmiş… İrticâl geleneği, âşık ve tekke edebiyatında çok gelişmiş… İrticâlen şiir söyleme yeteneği bulunan âşıkların atışmaları ve lebdeğmezleri (dudakdeğmezleri, halk edebiyatında, atışmada icra edilen söz sanatı, dudakların birbirine değmesiyle çıkan harfleri kullanmadan yapılan atışmaları), Konya’da düzenlenen âşıklar bayramında gelenek olarak hâlen sürdürülmekte…

İrticâlen konuşmak, toplumun kabul ettiği normlara ters düşen konular hakkında konuşmaya kapı açmak… İrticâlen konuşmak, tartışmaya mahâl vermekte ve toplumda farklı tepkilere neden olabilmekte… İrticâlen yazmak, aşırı detaycılığı, gereksiz ayrıntıları ya da uzun cümleleri kullanarak yazıyı gereksiz yere uzatmaya zemin hazırlamak… İrticâlen yazılan bir metin, okuyucunun ilgisini kaybetmesine ve iletişimin zayıflamasına sebep… İrticâlen yazmak, taslak olarak yararlı; ancak, ana fikir belirlenip gereksiz detaylar çıkarılarak yazıya son şekli verilmeli… İrticâlen konuşmak ya da irticâlen yazmak, rastgele yapıldığında, iletişimi kesintiye uğratan, iletişimi felç eden büyük tehlike… İrticâlen yapılan her ne ise, donanımlı olunduğunda anlamlı ve doğru… İrticâlen yapılan her eylem, revize edildiğinde, geliştirildiğinde ve sürdürülebilir hâle getirildiğinde, kalıcı eserler hâline dönüştürülebilir… İrticâlen ‘ben söyledim, ben yazdım, düdüğü ben çaldım’ anlayışıyla yapıldığında bir iş; sadece kılıfına uydurulmak durumunda kalır… Esas olan, irticâlen yerine getirilen işler ve işlemlerde, planlı olmamak lüksüne kimse sahip değil… İşler rutine bağlanmadan, büyük düşünülerek hareket edildiğinde sorun olmaz…

Siyasî kimliklerin irticâlen konuşabilmeleri ve yazabilmeleri önemli… Gerçek yüzlerin görünümüdür aslında, irticâlen yapılan her bir şey… Eline bir metin tutuşturulan veya (tele)prompter (ışın yayıcı cam, gölgelik, sufle monitörü ve sufle metninden oluşan elektronik suflör) vb. teknolojik cihaz kullanan bir siyasî, metin okunamaz hâle geldiğinde veya teknoloji kazasına uğradığında, şayet irticâlen, durumu kurtaracak beceriye sahip değilse, çok zorlanabilir, bir çuval inciri mahvedebilir, politik geleceğini bir anda bitirebilir… Seçim konuşmalarında prompter’ın bir süreliğine çalışmaması, politikacının duraksamasına neden olur… Bu, irticâlen konuşmaya devam edilememesinin göstergesidir… Ya da hayâl edelim, konuşmacının önündeki metnin bulunduğu kâğıdı rüzgâr alıp götürdü! İrticâlen konuşamayan, hitâbeti kötü olan birinin düşeceği hâl, ne kadar vahim olurdu… Basmakalıp tiplerin başlar olduğu bir toplumda, sallabaş olanların farkına varamayacağı böylesi ahvâl, toplumbilimcilerin üzerinde kafa patlatması gereken çok önemli husus… Suspus olmuş, her şeyde bir hayır vardır ucuz yaklaşımıyla, kalabalıklarda böylesi iletişim kazalarının, farkına bile varılamamakta… Konuşmacının ne dediği anlaşılmadan, sadece bilinçsizce alkış yapılan platformlarda, algı operasyonları, oldukça başarılı olabilmekte, maalesef… Toplumun gaza getirildiği, konuşmacının gaza geldiği, sömürünün artarak devam ettiği hengâmedir bu…

İrticâlen yapılan bir konuşma, prompter yardımıyla yapılan konuşmaya nazaran daha etkili ve kalıcı olsa gerek… Başkasından yardım almadan, irticâlen ve etkili konuşabilmek herkesin harcı değil! Kişi; sözlerinden, ne söylediğinden ziyade, nasıl söylediği ile hatırlanır… “Üslubumuz kimliğimizdir.” (Cemil Meriç)…”Testinin içinde ne varsa, dışına o sızar” (Hz. Mevlana)… “Beyan, söz/fikir; üslûp ise, tarzdır. Kişinin sözü, özünün aynasıdır.” (Üslubu beyan ayniyle insan!) (Fransız fikir adamı Georges-Louis Leclerc Comte de Buffon,1707-1788)… Önceden birileri tarafından tasarlanmamış, irticâlen yapılan bir konuşma; konuşanın ne bildiğinin, nelerden anladığının veya anlamadığının, mantık, muhakeme, vizyon sahibi olup olmadığının göstergesidir… Konuşma, konuşmacının; yazı, yazanın çapını gösterir… Gerçekten, bazıları suflöre, promptere ihtiyaç duyarlar… Bazıları, birilerinin yazdığını konuşur gibi okumaya ihtiyaç hissederler… Samimiyet, irticâlen yapıldığında ayan beyan görülür… Sözden ne anladığımız, ne kadar eğitimli olduğumuzla ve nasıl etkilendiğimizle ilintili… Sözün gerçek değeri, söz erbabınca mâlum…

Aslında, en etkili konuşma ve yazı, irticâlen yapılanın da ötesinde olmalı… Her ne söylenirse söylensin ya da yazılırsa yazılsın, içerik ve içtenlik önemli… Söylenip de yapılmayan, yazılıp da gereği uygulanmayan; etkisiz kalmaya mahkûm… Selam, sevgi ve saygılarımla.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.