İSLAM VE CUMHURİYET
Fert fert her bireyin istek ve iradesinin yönetime yansımasına, bu esas üzerine bina edilen yönetim biçimine Cumhuriyet diyoruz. Kuran’ın temel verilerine baktığımızda Cumhuriyet rejiminin İslam ile yakından ilgili olduğunu, hatta kuranın bizden bir beklentisi olduğunu görürüz. Bu bağlamda Kuranın yanı sıra peygamberin uygulamalarında, onun sünnetinde de bireyin iradesinin yönetime etkisini, bunun misallerini görmek mümkündür.
Şurasını hemen ifade etmek gerekir ki her hangi bir mesele hakkında, Kuranın bir hükmü, Yaratıcının açık bir beyanı varsa; orada insanların görüşüne ya da fikrine başvurmanın bir anlamı yoktur. Ancak dünya işlerinin düzene konması, insanların yararına işler yapılması ve insanları ilgilendiren konularda karar verilirken; çoğunluğun görüşünün esas alınması, ona göre bir neticeye varılması İslam’ın da emrettiği bir husustur. Kuran bu konuda şöyle der:
“İş konusunda onlarla müşavere et. (Fikir alış verişi yap).Bir kere de karar verip azmettin mi, artık Allah’a tevekkül et, (O’na dayanıp güven). Şüphesiz Allah tevekkül edenleri sever.” Ali İmran 159
“Onlar işlerini aralarında müşâvere ile yürütürler İslâm dini, bir kişinin fikirlerinin herkes tarafından sorgusuz benimsenmesini hoş gören bir din değildir. Kuran ve Hz. Peygamber’in, ısrarla özgür düşüncenin üzerinde durduğunu, öyle ki, Ashab-ı Kiram’dan Hz. Peygamber’e karşı çıkanların, korkmadan ve çekinmeden fikrini söyleyenlerin olduğunu, kararların ortaklaşa alındığını biliyoruz. Hz. Peygamber (sa) Bir ticaret toplumu olan Mekke’den bir tarım toplumu olan Medine’ye geldiğinde, o zamana kadar bilmediği bir durumla karşılaşır, insanların hurmaları aşıladıklarını görür ve: "Ne yapıyor bu insanlar?" diye sorar. "Erkek çiçekleri alıp dişilerini onunla aşılıyorlar" derler."Yapmasanız belki de sizin için daha hayırlı olur, bunun bir fayda sağlayacağını sanmıyorum" buyurur. Bunun üzerine insanlar da aşılama işini bırakırlar. O sene hurmalar gerçekten kötü olunca durumu Peygamber"e arz ederler, o da şöyle söyler: "Ben de bir beşerim. Size dininizden bir şey söylersem onu uygulayın. Ama bir görüş bildirirsem, ben de bir beşerim. Siz, dünya işlerini benden iyi bilirsiniz." Bu olayın, bir Müslümanın hayatına yön vermesi konusunda çok ciddi bir yol göstericiliği vardır. Zira, Hz. Peygamber, kendisinin ve aracılığıyla gelen dinin, insanın tüm hayatına etki etmekle birlikte, dünyevi konuları insana ve onun özgür düşüncesine, bilimine bıraktığını göstermiştir. Sık sık duyduğum bir soru var. Bana diyorlar ki: Müslüman adamın, ayrı olarak bir liberal kimliğe ihtiyacı olur mu? “İslâm tek başına bize yeter” mantığına sığınıp, düşünmeyi unutmanın tehlikesini, İslâm peygamberi hurma ağaçlarının dökülmesine sebep olarak nasıl da güzel anlatmıştır oysa. Hz. Peygamber (s.a.s) her işinde istişareyi gözetirdi. O, dünya ile ilgili işlerde ashabı ile istişare eder, onların görüş ve düşüncelerine büyük değer verirdi. Nitekim Bedir, Uhud ve Hendek savaşları gibi pek çok önemli konularda ashabıyla istişare ederek umumiyetle çoğunluğun düşüncesine göre karar vermiş ve bu konuda da insanlığa örnek olmuştur. Ebû Hüreyre (r.a): “Ben, arkadaşları ile Peygamberimiz (s.a.s)’den daha fazla istişare eden birini görmedim” diyerek onun istişare hususundaki duyarlılığını gayet açık bir şekilde ifade etmiştir. Peygamberimizin vefatından önce hastalığı sırasında devlet başkanlığı için yerine vekil bırakmaması, atama yapmamış olması böyle önemli bir konunun çözümünü Müslümanlara ve onların istişarelerine bırakması, devleti idare edecek kişinin seçimle işbaşına gelmesine çok açık bir teşvik ve işarettir. Her konuda Peygamberimizi örnek alan ashap ile dört büyük halife, Kitap ve Sünnette bulunmayan dünyevî meselelerde genellikle istişareye başvurmuşlardır. İşte Cumhuriyet de bu uygulamayı merkezine alan bir idare şeklidir.