Dünyada sayıları az ama sesleri yüksek çıkan ve etkileri geniş olan bir kesim; amansız İslâm düşmanıdır ve İslâm´dan nefreti, –İslâm ülkelerinde bile– yaygınlaştırmak için, gizli açık her imkânı devletler çapında kullanmakta; oluk gibi paralar harcamakta ve gece gündüz çalışmaktadır. Provokasyonlarla meydana getirilen nefret iklimine de (İslâmofobi) denilmekte. Sanki İslâm´dan nefret eden ve öfkeleri zor zaptedilen kitleler var… Bizde de (İslâmofobi) ifadesine İslâm´ı müdafaa sadedinde mal bulmuş gibi dört elle sarılanlar az değil.
Ne olacak; ha (İslâmofobi), ha İslâm nefreti denilemez. İfade yanlış kullanılırsa, olaylara –istemeden ve farkında olmadan– İslâm düşmanları açısından bakılmış ve onların dümen suyuna girilmiş olur. Zaten bu maksatla (İslâmofobi)nin, oturmuş ve kabul edilmiş ‘BİR TERİM GİBİ´ kullanılması istenmektedir. İslâm nefreti, İslâm´a haksız olarak duyulan tepkiyi ifade ediyor… (İslâmofobi) ise, ‘tehdit unsuru kabul edilen İslâm´a tepkiyi… Taban tabana zıt…
(Fobi), Yunanca (Phobos)´dan gelir. (Phobos), Yunan mitolojisinde korku tanrısı… (Fobi) de, bir şeye duyulan korkunun, kişinin hayatını olumsuz yönde etkilemesi… Her canlı, hayatını tehdit eden ve edebilecek olan varlık ve durumlardan tabiî olarak kaçınır. İnsan bunu korku olarak algılar... Bu mânâda korku; hayatın devam ettirilmesine hizmet eden savunma sistemlerinin bir uyarı mekanizmasıdır; yani gereklidir. Ağrı sayesinde hastalıkların teşhis edilebildiği gibi… (Fobi) ise bu korkuda aşırıya gitme ve mantıksızlığa düşme hali… Aşırıya gidilmese ve mantıksızlığa düşülmese, zararı olmaz; faydalı bile olur. Sayfalar dolduran örnekten biri, meselâ yükseklik korkusu… Tıbbî ifadesi ile “Akrofobi”… Ölüme sebep olabilecek bir tehlike olarak yüksekten korkmak olağandır, hattâ gereklidir. Gerekli olduğu için de bu seviyede korku, hastalık sayılamaz. Hattâ tedbir almayı mümkün kılacak bir alârm görevi yapar. (İslâmofobi) dediğinizde, İslâm´ın kaçınılması gereken bir tehlike (hastalık) olduğunu zımnen kabul etmiş oluyorsunuz. Haliyle bu “hastalığa” karşı dikkatli olmak –yani “İslâm´ın aşırısına” (!) yakalanmamak– için tedbir almanın şart olduğunu da –kastınız bu olmasa da ve İslâm´ı övseniz de– kabul etmiş olursunuz. Farkında olmaksızın, İSPATI YAPILMIŞ VE TIP LİTERATÜRÜNE GİRMİŞ BİR (FOBİ) olarak ele alıyorsunuz İslâm´dan korkmayı… ‘İslâm´dan korkmak hastalıktır´ dermiş gibi görünürken; özünde kaçınılması gereken bir tehlike olduğunu kabul ediyorsunuz. Görüyor musunuz hinliği…
Bu kadar da değil… İnsanlar, (fobi)leri değil ama (fobi)si olanları anlayışla karşılar. Sayısız (fobi)den biri, meselâ böcek korkusu (entomophobia)… Tabiî görülür… Hattâ mânâsız (fobi)ler bile tebessümle karşılanır… Ayvaya, şeftaliye, havluya dokunamamak gibi… Böyle (fobi)leri olanlara karşı bir tavır alınmaz. (İslâmofobi) demekte, ‘İslâm düşmanlığının tabiî karışlanması gerektiği´ telkini olduğuna dikkat buyurunuz. Görüyor musunuz sinsiliği… İslâm´dan korkmak, anlayışla karşılanabilir mi? İslâm böcek gibi tiksinilecek bir şey midir; Müslüman olmak, ayvaya dokunamamak gibi tuhaf bir şey mi?.. Adı duyulunca bile, can havliyle sandalyelerin masaların üzerine kaçılacak fare midir İslâm? Hâşâ!..
Bitmedi… (İslâmofobi) dediğinizde, İslâm´ı; sizin dışınızda işleyen, sizi aşan, sizi çaktırmadan an be an felâkete götürebilecek bir mekanizma olarak görmüş olursunuz. Başı, küçükken ezilecek yılan… Hayatın rahat yaşanmasına engel maraz… İnsanlığın üzerine hırçın dalgalar halinde saldırmaya hazırlanan sel… Kafesinden bir kaçarsa bütün canlıları parçalayacak ilkel canavar… Kendisini ifade için ne söylerse söylesin, zatında, özünde, aslında, mayasında dehşete düşürme vasfı olan ve bu haline bir çözüm bulunması mümkün olmayan bir sistem olarak görmüş olursunuz… Fikirle karşısına çıkamadıkları nuru; sinsi ve hain taktiklerle lâğım olarak görme ve gösterme oyununa dikkat etmek lâzım… Üstelik bu, hilelerinden biri…
Düşünmek lâzım… Başta medya olmak üzere tesir mekanizmaları ile insanları gizli ve açık telkinlerle, hipnozlara, tekrarlarla, beyin yıkamalarla güdenler; neden Yahudi düşmanlığını “semitofobi” veya “yahudifobi” olarak değil de, “antisemitizm” olarak ifade ediyorlar? Neden İslâm düşmanlığı “İslâmofobi” oluyor da, Yahudi düşmanlığı “antisemitizm” oluyor? Düşünmek lâzım…
Milleti sevmek fikrî değil, psikolojiktir; fikir değil, sevgi... Öyleyse bir milleti sevmek “TEZ” olamaz; dolayısıyla “ANTİTEZİ” de olamaz. (Semitizm) ve (antisemitizm) bir yutturmacadır. Buna rağmen tarihin en zalim milleti; karşı çıkılamaz, (anti)si olunamaz bir tez; ilk insandan son insana kadar iki cihan saadeti kazandıran, ilk insandan bugüne kadar en büyük “TEZ” olan İslâm “fobi” öyle mi? Yuh!..