Yıl içinde öyle haftalar ve günler var ki, etkilenmemek, duyarlı olmamak mümkün değil. Geçtiğimiz günlerde Çanakkale zaferinin yıl dönümünü ve şehitler haftasını kutladık. Çanakkale anlatılamaz, yaşanır. O duyguyu hissetmeyen insanların kanından bile şüphe etmek lâzım.
Şimdi de yaşlılar haftasını kutluyoruz. Yaşlılar ve huzur evleri ziyaretleri ile onların yanında olduğumuzu anlatmaya çalışıyoruz. Yaşlanmamak elimizde değil, bir gün mutlaka bizler de yaşlanacak ve birilerinin bakımına muhtaç olacağız.
Bu gün ne yapmamız gerektiğini, Cenab-ı Hak (cc) yüce Peygamberimize gönderdiği Kur’anı Keriminin, İsra suresi 23. Ayetinde şöyle beyan ediyor: “Rabbin, kendisinden başkasına asla ibadet etmemenizi, ana-babaya iyi davranmanızı kesin olarak emretti. Eğer onlardan biri, ya da her ikisi senin yanında ihtiyarlık çağına ulaşırsa, sakın onlara “öf !” bile deme; Onları azarlama; Onlara tatlı ve güzel söz söyle.” Elbette ki yaşlılık zor, yaşlanan için zorluklar olduğu gibi, bakanlar, yaşlı kahrı çekenler için de zorluklar var. Zaten zorluklar olmasaydı, hakkında ayet-i kerime nazil olmazdı.
Önce Allah korkusu, sonra vicdan duygusu bizleri bu yönde çaba sarf etmeye yönlendiriyor. Ayrıca toplum psikolojisinin de etkileri var. Belediye Başkanı olarak görev yaptığım Pazaryeri ilçemizde, uygun bir bina satın alarak, yaşlılar evi yaptık. Bakıma muhtaç insanlarımızı oraya kabul ederek, ömürlerinin son günlerini rahat ve huzur içinde geçirmelerini sağladık. Zaman zaman, ilçedeki yaşlıları yanıma alarak, arkadaşlarını görmeye, evimizi ziyarete götürüyordum. Hemen hemen hepsinden duyduğum söz: “- Başkan, Allah senden razı olsun. Bizim elimizi çocuklarımıza karşı güçlendirdin. Eğer bakıma muhtaç duruma düşersem, oğlumu-kızımı yanıma oturturum, “evlâdım, ben artık kendi kendime bakacak durumda değilim, bana bakarsanız, malım mülküm, maaşım sizin, bakmayacak olursanız, giderim Belediyeye, malımı mülkümü, maaşımı verir, kendime baktırırım” diyorlardı. Ayrıca yaşlılar evinde kaç kişinin kalmakta olması da önemli değil, varlığı ile caydırıcı rolü de olmaktadır. Toplum karşısında, ana babasına bakmadılar, onlar da huzur evine gitti dedirtmemek için yaşlısına sahip çıkan insanlarımız da var.
Ne acıdır ki, bir baba-anne, birkaç evladını büyütür, bakar, ömrünü onlara adar, ama maalesef evlâtlar, onlar yaşlandığında bakmakta aciz kalırlar. “Allah kimseye muhtaç etmeden canımı alsın” duasını çok kişiden duymuşsunuzdur. Belki en son söylenecek bir söz. Allah hepimize merhametli evlâtlar, eğer bizlerinde bakacak anne ve babamız varsa, onlara bakma gücü, tahammül ve sabır versin diye dua etmek belki de en güzeli.