Kur’an-ı Kerim’in temel amaçlarından biri, ahlaklı, dürüst, Allah’a, insanlara ve diğer varlıklara karşı sorumluluklarının bilinci içinde davranan insanları yetiştirmek ve bu ilkelere bağlı toplumun kurulmasını gerçekleştirmektir. “Sizden, hayra çağıran, iyiliği emreden ve kötülükten men eden bir topluluk bulunsun. İşte kurtuluşa erenler onlardır.” (Al-i İmran, 104) ayeti bu toplumu oluşturacak müessesenin varlığına işaret etmektedir. Bu davet, günümüzde kamu spotları ve devlet aracılığı ile yapılabileceği gibi, fertler eğitilerek sorumluluk sahibi edilmesi ile de yapılabilir. Kur’an, içerdiği emir, tavsiye ve prensiplerle böyle bir toplumun nasıl oluşacağının yolunu bize göstermektedir. Emr-i bi’l-ma’ruf ve nehy-i ani’l münker bu yolun başlangıç noktasıdır. Bu prensip, esasında toplumsal hayatın kaçınılmaz gereklerindendir. Kur’an, Müslümanları insanlık için çıkarılmış en hayırlı ümmet olarak nitelerken, bu ümmetin ayırıcı özelliğinin imanın yanında, iyiliği emretme kötülükten sakındırma olduğunu vurgulamıştır. Model insanın en önemli karakteristik özelliklerinden birisi tabii ki, gerek tavır ve davranışları, gerekse söylemleri ile iyi olanı insanlar içinde yayma, kötü ve insanlığın zararına olan şeylere de engel olmaktır.
Kur'ân’da “ma’rûf” olarak zikredilen iyilik, kelime olarak “bilinen, tanınan, benimsenen şey” demektir. Münker olarak zikredilen kötülük ise; tasvip edilmeyen, yadırganan, görülmesinden veya yapılmasından sıkıntı duyulan şey demektir. İslam alimleri ma’rufu, Allah’a itaat olarak kabul edilen, ona yakın olmayı sağlayan, insanların geneli için iyi olarak kabul edilen ve dinimizce değer verilen bütün güzel tutum ve davranışlar olarak açıklamışlardır. İmam-i Gazali ise, İslam dininin insanlardan yapılmasını istediği ve emrettiği hayat tarzına, görgü kurallarına uygun olan söz ve davranışlar maruf; bunun aksi olan davranışları da münker olarak açıklamıştır. İmam-ı Gazali’nin bu açıklamasına göre maruf (iyilik), Allah’ın emir ve tavsiye ettiği söz, fiil ve davranışlar olarak farz, vâcip, nafile ve mendup olan her ameli içine almaktadır.
Ma’ruf (İyilik) genel anlamda gerek dinen, gerek insanların örf ve adetlerinde kötü olmayan, güzel olduğu için kabul edilen, insan benliğinin reddetmediği, kabul edip huzur bulduğu söz ve davranış, iman, taat, ibadet ve sosyal hayata yansıyan her şeydir. Namaz kılmak, oruç tutmak, zekat-sadaka vermek, anaya babaya iyi davranmak, alışverişi dürüst yapmak, verdiği sözde durmak, zinadan, içkiden, kumardan dedikodudan, yalandan, insanlara zarar vermekten kaçınmak, insanlar arasında barışın sağlanmasına aracı olmak, insanlara eziyet verecek davranışları yapmamak, başkalarının hak ve hukukuna dikkat etmek, ihlal etmemek gibi sayılarını çoğaltabileceğimiz birçok Kur’an prensibi maruf-iyilik anlamının içindedir. Aksi olarak yapılması yasaklanan, insan tabiatının hoş karşılamayacağı, toplumun ve bireylerin huzur ve sükununa zarar verecek her türlü söz, davranış ve işler ise münker-kötülük kavramı içindedir. Müslüman bunları söylemde değil, hayata yansıtarak göstermelidir. Hz. Peygamberin müflis hadisi bunu en güzel şekilde açıklamaktadır. “Şüphesiz ki ümmetimin iflas edenleri, kıyamet günü namaz, oruç ve zekat sevabıyla gelip, fakat şuna sövüp, buna zina isnat ve iftirası yapıp, şunun malını yiyip, bunun kanını döküp, şunu dövüp, bu sebeple iyiliklerinin sevabı şuna buna verilen ve üzerindeki kul hakları bitmeden sevapları biterse, hak sahiplerinin günahları kendisine yükletilip sonra da cehenneme atılan kimsedir.”
Kur’an bu prensibi bizlere emrederken, bu ilkeye uymayan, toplumları yanlış ve isyan içinde yuvarlanıp giderken, bunlara bulaşmayalım mantığı ile hareket eden neme lazımcıların karşı karşıya kaldıkları durum hakkında bize hatırlatmalarda bulunmuştur; “Sizden önceki devirlerde (insanları) yeryüzünde fesat (çıkarmak)tan vazgeçirmeye çalışacak (bu suretle onları helakten kurtaracak) fazilet sahipleri bulunmalı değil miydi?" (Hûd 11/116). Hz peygamber de bu konuda bizleri ikaz ederek şöyle buyurmaktadır: “Nefsimi kudret elinde bulunduran Allah’a yemin ederim ki, ya iyiyi (marufu) emreder ve kötüden (münkerden) nehy edersiniz, yahut Allah size açık azap gönderir, sonra Allah’a yalvarırsınız, fakat o zaman duanız da kabul edilmez.”
Kur’an’ın bizim için belirlediği model insan görevinin ilk ilkesi olarak kendi nefsimizden başlayarak, ailemize, yakınlarımıza, toplumumuza ve içinde yasadığımız topluma, yaşantımızla, davranışlarımızla iyi olanları göstermeli, hayata geçirilmesini sağlamalıyız.