Konumuza kaldığımız yerden devam edersek Kurtuluş savaşı sonrasında milli kalkınmanın sağlanabilmesi için etkin ve verimli bir örgütsel yapının kurulması gerekmektedir. Finans, işletme kurma ve yönetme işlerinin tek bir örgütsel yapıda toplanması ve girişimci açığının da kapatılması gerekliydi. Sonradan kurulan holdinglerin öncüsü olacak İş Bankası bu amaçla kuruldu.
İş Bankası 26 Ağustos 1924 tarihinde Ankara’da kuruldu. Kuruluş sermayesi 1.000.000 TL’dir. Kuruluş sermayesinin 250.000 TL’lik kısmı ATATÜRK tarafından karşılanmıştır. Paranın ilgin bir hikayesi vardır. Dünya Müslümanları 1200 yıldır inançlarının önderliğini ve koruyuculuğunu yapan Türklerin tarih sahnesinden silinmemesi için aralarında yardım toplamışlar ve bunları kurtarıcı olarak gördükleri Ankara’ya göndermişlerdir. Kurtuluş Savaşı’nın önemli finans kaynaklarından birisi budur. Parayı doğrudan Ankara’ya göndermek mümkün olmadığı için Rusya’ya göndermişler, Ruslar da bir kısmını silah, cephane bir kısmını da nakit olarak göndermişlerdir. (Geçen yıl gördüğüm bir belgede İstanbul işgal altında iken iki tüccar arasında yapılacak 250 TL’lik havale işleminin gerçekleşebilmesi Fransız bir yarbayın onayı ve imzası ile gerçekleşmiş. İşgal işte böyle bir şey.) Atatürk savaşın en zor koşullarında bile gelen yaklaşık 1.000.000 TL’nin 250.000 TL’sine hiç dokunmamış, bankaya yatırmıştır. Savaş sonrası İş Bankası’nın ilk kuruluş sermayesi işte bu paradır. İleri görüşlü olmak, lider olabilmek kolay değil.
İş Bankası’nın banka mı yoksa bir işletme grubu mu olduğunun anlaşılabilmesi için kuruluş sözleşmesine bakılmalıdır. İş Bankası’nın kuruluş sözleşmesinin ikinci maddesi kuruluş amaçları hakkındadır. 2. madde 4 alt maddeden oluşmaktadır. 2. maddenin ilk alt maddesi bankacılık ve finansal işlemler ile ilgilidir. Kalan 3 madde tamamen işletmecilik hakkındadır. İşletmecilik ile ilgili diğer maddeleri şu şekilde sıralamaktadır: Tarım, sanayi, madencilik, enerji üretimi ve dağıtımı, bayındırlık işleri, nakliyecilik, sigortacılık, turizm, dışsatım alanlarında her türlü teşebbüsü kurmak ve iştirak etmek, malların üretim ve tedariki için ortaklık kurmak veya bu maksatla kurulan ortaklıklara katılmak ve sınaî ve ticari işlemleri gerek kendi nam ve hesabına ve gerek yerli ve yabancı kuruluşlarla birlikte veya bu kuruluşlar nam ve hesabına üstlenerek yapmak. Kuruluş sözleşmesi bankaya kapsamlı bir girişimcilik sorumluluğu yüklemiştir. Sözleşmede sıralanan sektörler toplumsal temel ihtiyaçların karşılanmasını sağlamanın yanında hedeflenen milli kalkınmanın gerçekleşmesi için girişilmesi gereken sektörlerdir. Kısacası, İş Bankası sıradan bir bankanın işlevlerinden öte amaçların gerçekleşmesi için kurulmuştur.
Değerli bir hocamın güzel bir sözü vardır: “Niyet bir hareket tarzı değildir”. Bir kimse, özellikle de bir işten sorumlu bir kimse cümlesini-meli, -malı şeklinde bitiriyorsa sorumluluğu almaktan çok etrafına yaymaya çalışıyor demektir. Konumuza dönersek İş Bankası bir iyi niyet girişimi midir yoksa bir başarı hikayesi mi?
İş Bankası bir başarı hikayesidir. İş Bankası kuruluşunun ilk 10 yılında, cumhuriyetin ilk yıllarındaki olumsuz koşullar yanında 1929 Büyük Buhranı’da yaşamıştır. Bu dönemde güçlü holdinglerden daha fazla şirket kurmuş ve yönetmiştir. Kurduğu şirketlerin çoğu günümüzde bile sektörlerinin öncü şirketleridir. Detaylara biraz girecek olursak sektör ve şirket sayıları şu şekildedir: İş Bankasının, 1924-1929 tarihleri arasında 36 iştiraki vardı. 1930-1931 tarihleri arasında 8 yeni iştirake sahip olmuştur. Bu dönemde 9 eski iştiraki tasfiye etti. İş Bankasının 1931 yılı sonunda ülke için hayati öneme sahip 35 iştiraki bulunmaktadır.
İş Bankası iştirakleri kar elde etmek amacıyla kurulmuş şirketler olmaktan öte milli kalkınmayı sağlayacak sektörlere yapılmıştır. İş Bankası milli kalkınma hamlesine hammadde ve ara mallar üreten şirketler kurarak veya kurulan şirketlere iştirak ederek katkıda bulunmuştur. Hatta bu faaliyeti ile milli kalkınmanın lokomotifi olmuştur. Söz konusu sektörler; finans, şeker ve cam sanayi dokumacılık, tekstil, madencilik vb.dir.
Banka Merkezli İşletme Grubu Modeli” Türk işletme ve yönetim bilimi kadar dünya işletme ve yönetim bilimi için de özgün bir model ve konudur. İş Bankası tek başına kalmış bir model değildir. Ülkemizde hemen bir yıl sonra aynı modelde yeni bir işletme kurulmuştur. Konunun bütünlüğü açısından gelecek yazımız aynı modelin ikinci örneği hakkında olacaktır.
Peki dünyada aynı model yok mu diye düşündüğümüzde yapılan çalışmalarda İş Bankası’ndan önce Batı ülkelerinin güçlü bankalarının işletme bazı iletmeler kurduğu, satın aldığı veya iştirak ettiği tespit edilmiştir. Ancak bu bankalar bunları kar amaçlı finansal işlemler olarak yapmışlar, ana bankacılık faaliyetlerinden ayrılmamışlardır. Modelin benzer karşılıklarını ise yine yıkıcı savaşlar yaşayan Japonya ve Güney Kore savaştan hemen sonra tamamen aynı olmasa da benzer işletme grubu kurarak hızla kalkınmışlardır. Günümüzde bilinen güçlü Japon ve Güney Koreli şirketler bu işletme gruplarının iştirakleridir.
Sonuç olarak değerli okurlarımız eğitimi ve mesleki yaşantısı bambaşka olan bir lider sahip olduğu bilişsel yapısı ile kurduğu işletme ileride dünyaya örnek olacaktır. İş Bankası Türk dili ve tarihi çalışmaları için çok önemli bir destek unsuru olmuştur. Her iki kurum da banka tarafından sağlanan finansal destek ile bugünlere gelebilmiştir. Banka özel bir girişim olarak kurulmuştur. İzmir İktisat Kongresi kararlarına baktığımızda özel girişimin teşvik edildiği, öncelik verildiği görülmektedir. Banka öyle sağlam bir örgütsel yapı modeli ve buna bağlı işleyişle kurulmuştur ki hala aynı esaslar ile ülkemizin milli sermaye yapısının liderlerinden, iştirakleri de sektörlerinin önderlerindendir. Sadece kurulduğu dönemde değil günümüzde de milli kalkınmanın temel yapılarından biri olmaya devam etmektedir. Saygılarımla değerli okurlarımız.