Gecelerin gecesi, en kutlu gece, bu gece idrak edeceğimiz Kadir gecesidir. Gecelerin şâhı olan “Kadir Gecesi”, Kur’an ifadesiyle “Bin aydan hayırlı” bir gecedir. Bu gece, Yaratan’ın yaratıklara rahmet, merhamet ve mağfiret saçtığı bir gecedir. Geçen muazzez gecelerden ve aylardan süzülerek, pişerek, olgunlaşarak gelen insan, Kadir gecesinde Mevlâ’sına kul olmanın sevdâsına erecektir. Bu öyle bir sevda ki, ruhları, duyguları, düşünceleri, amelleri, emelleri, niyetleri melekleştiren bir sevda, evrensel bütün güzellikleri, iyilikleri, doğrulukları bir seher yeli ürpertisiyle hayatımızın ufkuna serpiştiren bir sevda, gönül dünyamızı huzur ve sürur okyanusunda ulvîleştiren bir sevda, bir kara sevda...
İslam’ın doğuşundan kıyamete kadar bütün hayırları, kıymetleri, bereketleri, ihsanları sinesinde taşıyan ve taşıyacak olan tek gece, Kadir gecesidir. Çünkü Kur’an ilk defa bu gece indirilmeğe başlamıştır. Onun için kâinatta en büyük ihtilal ve inkılâp Kur’anın indirilişidir. Kadir gecesinin şerefi de, bu kutlu indirilişe mutlu sahne oluşundandır. Bu gerçeği bir batılı düşünür bakınız nasıl değerlendiriyor: “Eğer insanlık kendini tanısaydı, Kur’anın indirildiği kadir gecesini müşterek bayram ilan ederlerdi.” Elhak doğru söylemiş. Keşke bu gece, bin bir çeşit şeker külahının, gülsuyunun, kandil simidinin dağıtımı, kupkuru tebrikleşmelerin, dirilişi ve uyanışı sağlayamayan göz yaşlarının yerine, âh kadir gecesinin bir mânâsı kutlansaydı ve âh bu gecenin Kur’andaki hikmetlerine erişilebilseydi...
Evet, bu gece duâların, niyazların, yalvarışların ve yakarışların ulu eşiğe kavuşmasında, perdelerin yırtıldığı, engellerin kaldırıldığı gecedir. Bu gecenin nûr atmosferine hayrandır gökyüzü, medyundur kainat, meftundur felekler, mecluptur melekler... Cihan Nebi’sinin nefesiyle, “Bu gece, semâ arza gıpta eder.” Çünkü “Bu gece kadri yüce bir Kitap, kadri yüce bir melek diliyle, kadri yüce bir Peygamber eliyle, kadri yüce bir ümmete gönderilmiştir.”
İşte bu gece için Peygamberimizin dedikleri: “Kim inanarak ve sevabını Allah’tan bekleyerek Kadir gecesini ihyâ ederse, geçmiş günahlarından arınmış olur.” Rahmet ve merhamet gecesi olan bu gece, ilâhî bir hikmetle gizli tutulmakla birlikte, ekseri ülemaya göre Kadir gecesi, Ramazanın yirmi yedinci gecesidir. Bu gecenin “g i z l i” tutulmasının iki sebebini büyük müfessir Fahruddin Râzi şöyle anlatır. Birinci sebep: Mevlâ, itaatlerin sevaplarını gizli tutmuştur, hepsine rağbet edilsin diye. İsyanlara karşı gazabını gizli tutmuştur, isyanların hepsinden sakınılsın diye. Dostlarını gizli tutmuştur, herkes dost olsun diye. Kabul ettiği duaları gizli tutmuştur, çok duâ edilsin diye. Tövbenin kabulünü gizli tutmuştur, devamlı tövbe edilsin diye. Ölüm ânını gizli tutmuştur, herkes her an ölüme hazır olsun diye. Kadir gecesini gizli tutmuştur, herkes her gecenin kadrini bilsin diye. İkinci sebep: Kadir gecesi gizli tutulmuştur ki, ifrata sapılarak o gece kutsîleştirilmesin, o geceye tapılmasın, o gecede tevhit inancını zedeleyecek hareketlere ve düşüncelere tevessül edilmesin diye.
Bu gecenin en güzel duâsını Peygamberimiz, Hz.Âişe’ye öğretmiştir: “Allah’ım! Sen affedicisin, affı seversin, beni de affet.” İşte bu gecenin Kur’andaki anlatımı: “Doğrusu, Biz, Kur’anı Kadir gecesinde indirmişizdir. Kadir gecesinin ne olduğunu sen bilir misin? Kadir gecesi bin aydan hayırlıdır. Melekler ve Cebrail o gecede Rablerinin izniyle her türlü iş için inerler. O gece, tan yerinin ağarmasına kadar bir esenliktir.” Kadrini bilenler için bütün zaman kadir gecesidir... Ne mutlu, kısa ömrünün kadrini bilenlere... Ölmeden önce ölenlere... Geceniz mübârek olsun...