İlimizin, Devletin kalkınma hamlelerinden yeterince faydalanamadığında hepimiz şikâyet ederiz. İlimizde idarecilik yapan birçok resmi zevattan da bu görüşe katıldıklarına bizzat şahit oldum.
İlimizin kalkınmasını sadece idarecilerden beklemek doğru mu? Artık dünya sadece resmi zevatların amirane davranışlarıyla idare edilmiyor. Vatandaşların sesine kulak veriliyor, kanunlar bile görüşler alınarak çıkarılıyor. Elbette her vatandaşa tek tek sorularak yol almak mümkün olmaz. Günümüz meslek kuruluşu odalar, dernekler vakıflar var. Onların onlarca, yüzlerce, binlerce üyeleri bulunuyor. Adı geçen kuruluşlar üyelerinin görüşlerine, ihtiyaçlarına uygun hareket ederek ilgililerine bildirir.
Her il kendisini geliştirmek istiyorsa oda, vakıf, derneklere kendisini hakkıyla temsil edebilme kabiliyetinde kimseleri seçmeli. İstenen nitelikteki kimseler görev başına getirilmezse istenen verim alınmaz.
Ayeti kerimede “Allah size, mutlaka emanetleri (işleri) ehli olanlara vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle davranmamızı emreder” buyuruyor.
Yine Peygamber Efendimiz (S.A) “Emanet zayi edildiğinde kıyametin kopmasını bekleyin” Efendimiz bir başka hadisinde “Emanete riayet etmeyenin imanı yoktur. Onun namazı da, zekâtı da kabul olmaz” diyor.
Son yıllarda “Nasıl marka şehir oluruz? Nasıl bir il olmayı istersiniz? Hayal-et” gibi toplantılar yapıldı. Sonuçta faydalı olmaya başladı ve uygun çalışmalar yapıldığını düşünüyorum.
Bahsettiğim gibi sivil toplum kuruluşları illerin gelişmelerinde büyük rol oynuyor. Kuruluşların başına liyakatli kişileri, halkımızı temsil kabiliyetine sahip olmayanları üyeleri seçerse ilimiz bırakın kazanmayı kaybedenlerden olur. Sonunda devleti temsil edenlerden, devletin hazinesinden gerekli destekleri alamadığımızdan kimsenin şikâyet etmeye hakkı olmaz.
Allah bizleri, cümle âlemi ayet ve hadislere uygun davranmayı nasip etsin.