Yaşadığımız çağda insanlar arasındaki uçurum maalesef gittikçe artmaktadır. Özellikle üçüncü dünya ülkelerinin maruz kaldığı açlık ve kıtlık felaketleri karşısında, bu biçarelerin göz göre göre kitleler hâlinde ölmelerine seyirci kalan dünyanın servetine servetler katan "zenginler kulübü" üyeleri, ciddi manada bir sorumluluk içerisindedirler.
Özellikle diyar-ı İslamda akan kan ve gözyaşı bize bir şeyler anlatmıyor mu? Bir yanda mali servetinin hesabını bilmeyenler, diğer yanda haksız yere yapılan işgaller, silahlarla, bombalarla acımasızca bir sinek kadar kıymet verilmeksizin öldürülenler, açlık ve sefalete terk edilenler… İnsanlık ve insani değerler tahayyül dahi edilemeyecek derecede ayaklar altına alınmış ve alınmaya devam ediyor.
Cenab-ı Zülcelal Tekasür suresinde;”dünya hayatının zevk ve sefahatine dalıp Rabb’ini ve O’nun mesajını unutan insanın; daha çok mal, servet, makâm ve şöhret elde etme tutkusuna kapıldığını, dünyanın gelip geçici zevklerini çoğaltma yarışına ve yek diğerine karşı üstünlük taslama hastalığı içerisine girdiğini, bu durumun da insanı derin bir gaflete sürükleyerek insânî ve ahlâkî değerlerden uzaklaştırdığını ve ölüm gelip çatıncaya kadar bu gaflet uykusundan uyanamadığını” hatırlatarak; dünya hayatının ve onun metaının geçici olduğuna dikkatlerimizi çeker.
Bu konudaki Gönüllerimizin Sultanı Nebiler Nebisi (A.S) da ahiretteki cenneti unutup, dünyada cennet kurmak isteyenleri ihtar ediyor: Sahabeden Kâb bin Iyâz (R.A) Hz. Peygamber (A.S.) mın şöyle buyurduğunu rivayet eder. “Gerçek şu ki, her ümmetin zor bir imtihanı vardır. Benim ümmetimin en ağır, en çetin imtihanı, dünya malı ve servetidir. Ben ümmetimin küfre girmesinden değil, dünya malına dalıp Allah’ı ve ahireti unutmasından korkuyorum.”(Tirmizî, Zühd, 26)
Ebu Saîd el–Hudrî (R:A) da Kutlu Nebi’den şu mesajı aktartırır bizlere: “Dünya nimetleri gelip geçici olmasına rağmen, tatlı ve çekicidir. Dikkat edin, Allah onu sizin emrinize verecek ve bu nimetler karşısında nasıl davranacağınıza bakacaktır. O halde, dünyanın bu yalancı cazibesine kapılıp aldanmaktan sakının! (Müslim, Zikir 99. Tirmizî, Fiten 26)
Asrımızda bütün insanlığın ortak mirası olan tabii kaynaklardan tutunda, insanlığın ve insan olmanın müşterek değerleri olan ortak kültürel mirasa varıncaya kadar her şeyin talan edildiği bir zulüm dalgasıyla karşı karşıya kaldığımız realite olarak karşımızda durmaktadır. Bunun neticesi olarak da; maalesef günümüz insanı “ben” merkezli maddeciliği ve bireyselliği ön planda tutarak çıkarcı bir anlayışla hareket ettiğinden adalet, hak, haram ve helal kavramları göz ardı edebilmektedir. Tüketim toplumu olma yolunda hızla ilerleyen insanlık adeta bu konuda birbiriyle yarışmaktadır. Bu çerçevede asrımızın en önemli maraziyetlerinden birisi şüphesiz “ihtiyaç ve isteklerin sınırsızlığı” dır. İnsan fıtraten açgözlülüğe temayüllüdür. Sınırlı ve sonlu bir varlık olan insanın sınırsızlığa ve sonsuzluğa talip olması onu içinden çıkılmaz gayyalara sürükleyebilmektedir.
Bunun içindir ki Mevlamız İsra Suresinde “Ve harcama yaparken, ölçülü ve dengeli davranmayı unutma: Ne öyle ellerini boynuna kelepçeyle bağlamış gibi cimri ol, ne de bir savurgan; yoksa ya cimriliğinden dolayı kınanmış bir halde, ya da savurganlığından dolayı pişmanlık ve üzüntü içerisinde oturup kalırsın” mealindeki uyarısıyla bizi harcama ve tüketim konusunda iktisatlı davranmaya ve sonucu düşünmeden şuursuzca ve bilgisizce harcama yapmaktan kaçınmaya çağırır.
Diğer yandan Furkan suresinde de; “(O Kullar) harcadıklarında ne israf ne de cimrilik ederler; ikisi arasında orta bir yol tutarlar” ilahi mesajıyla bu konuda nasıl davranmamız hususunda kesin ölçüyü koymuştur.
Esasen kanaat Allah’a şükretmenin en güzel ifadelerinden birisidir. Hz. Peygamber; “İktisada riayet eden fakir olmaz” mesajıyla kanaat etmenin, ayağımızı yorganımıza göre uzatmanın, israftan kaçınmanın, muhteris olmamanın, Rabbimizce bize verilen nasibimize rıza göstermenin adresini veriyor. Gün geçmiyor ki gazetelerde televizyonlarda ihtiras uğruna işlenen cinayetlerin, yaralamaların, kavgaların yer aldığı haber ve görüntüleri okumayalım ve izlemeyelim.
Mutluluğun kaynağı ve büyük bir hazinedir kanaat. Hayatımızın her safhasında bizlere rehber ve pusula olan Efendimiz (A.S) mın şu kutlu mesajındaki inceliği ve esrarı düşünerek meseleyi noktalayalım.
Abdullah bin Abbas ve Enes bin Malik (R.A)’dan rivayet edildiğine göre, Efendimiz (A.S) şöyle buyurmuştur: “İnsanoğlunun bir vadi dolusu altını olsa, bir o kadarını daha ister. Onun ağzını topraktan başka bir şey doldurmaz. Allah tövbe edenlerin tövbesini kabul eder” (Buhari- Rikak)