Nice canlar verilerek alınmış ülkemin her karış toprağı birbirinden değerli. Yurt dışına çıkıp değişik ülkeler görmek güzeldir elbette ama önce kendi vatanımızı gezip görmek gerek. Eşimle birlikte i defa Karadeniz turuna çıkmak nasip oldu.
Karadeniz hakkındaki bilgilerim seyrettiklerim, dinlediklerim ve okuduklarımdan ibaretti. Farklı il ve ilçelerden katılan, çocuğundan yaşlısına bir otobüs dolusu yolculuğa başladık. Usta şoförümüz ve deneyimli rehberimiz sayesinde rahat ve zevkli bir hafta geçirdik.
İlk durağımız olan Samsun’da Onur Anıtı ve Bandırma Vapuru vardı. Ordu’nun muhteşem manzarasını teleferikle çıktığımız Boztepe’den seyrettik. Küçük küçük dükkanlarda hoş hediyelik eşyalar satılıyor. Deniz seviyesinden 530 metre yüksekte olduğumuzu söylüyor rehberimiz. Masmavi denizin kenarına kurulmuş büyük bir şehir Ordu. Etrafı fındık bahçeleriyle süslenmiş tam bir görsel şölen içerisinde seyrediyoruz. Ters evi de gezdikten sonra Ordu’dan ayrılıyoruz.
İkinci gün Trabzon’dayız. Dağların yüksekliği, ormanların sıklığı dikkatimizi çekiyor. Sümela Manastırı’na gidiyoruz. Biz giderken yorulduk, kayaların üzerine o ihtişamlı yapıyı nasıl yapmışlar hayretler içerisindeyiz. Fatih Sultan Mehmet Han Trabzon’u fethettiğinde Sümela Manastırı’na hiç dokunmadığı gibi Manastırın arazi ve mallarının rahiplere ait olduğunu bildirmiş. Rahipleri de vergiden muaf kılmış. Şehzadeliğini Trabzon’da geçiren ve daha sonrada valiliğini yapan Yavuz Sultan Selim Han’da Sümela’ya beş tane kandil göndermiş. Kandillerin üzeri değerli mücevherlerle süslüymüş.
Aracımızla Uzungöl’e ulaşıyoruz. Yıllar öncesi çekilmiş fotoğraflardaki Uzungöl maalesef betonlara ve binalara teslim olmuş. Arap turistler çoğunlukta. Tabelalara ve fiyatlarda onlara göre ayarlanmış. Şairin dediği gibi “Öz yurdumuzda garibiz, öz vatanımızda parya.” Oteller ve pansiyonlarla etrafı çevrilmiş Uzungöl’ü daha yukarıdan seyretmek için minibüslerle yola çıktık. Bir tarafımız yüksek dağ diğer tarafımızda uçurum ve ormanlık olan tek gidişli yoldan Kerester Yaylası’na çıktık. Oldukça ürkütücü yolculukla 2400 metre yukarıdan etrafı seyrettik. Bizim bir defa çıkmaya korktuğumuz yerlere köylerin kurulmuş olması Karadeniz halkının cesaretini gösteriyor. Dik yamaçlar zorlu tabiat şartlarında yaşam sürüyorlar ve hallerinden oldukça memnunlar. Kapıdan çıkınca mahallemizde her daim görüştüğümüz komşumuz gibi sohbet ediyoruz. Sıcakkanlı dostlukları yoldaki korkularımızı unutturuyor.
Yolculuğumuz devam edecek.