Belediye Başkan Vekili Mızrak Subaşı’nın geçtiğimiz hafta yaptığı basın toplantısında yardımcısı ve aynı zamanda Kayı A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Vedat Kazıcı, Kayı A.Ş.’nin battığını açıkladı.
KAYI A.Ş.’nin yönetim kurulu başkanlığını rüşvet iddiaları yüzünden tutuklanan Selçuk Erdağı yapıyordu. Kazıcı, Melek Mızrak Subaşı seçildikten sonra Kayı A.Ş.’nin başına getirildi. Yani Kayı A.Ş.’nin batmasından sorumlu tutamayız.
28 Ocak 2020 tarihli “İŞÇİ ÇIKARMALAR BAHANE” başlıklı yazımın ikinci paragrafında “Bolu'da belediyeyi CHP kazandı, seçimin hemen ardından işçiler çıkartıldı. Bilecik Belediyesi tam tersini yaptı. Önce CHP'ye çalışan 150 işçi işe alındı, 9 ay sonra 32 işçi işten atıldı. Bilgi Evi'ne erken gelenlerin sandalye kaptığı, diğerlerinin işsiz güçsüz vakit geçirdiğini günlük konuşulan vaka-ı adiyeden. Bu 150 kişiden her birinin maliyetinin aylık 5 bin lira olduğunu düşünelim. 150x5000=750 bin TL'lik belediyeye bir yük getirdi. İş olarak faydaları meçhul.” demiştim.
Bilecik Belediyesi’ne alınan işçiler Kayı A.Ş. üzerinden alındı, neticede belediyeyi CHP kazandıktan 3 yıl sonra Kayı A.Ş.’nin iflasına sebep oldu. Bunlar iktidarı devralsalar devleti batırırlar.
“Ermenilere soykırım uygulandı”, “Katil devlet” diyen Canan Kaftancıoğlu, veya “Azerbaycan’dan cihatçılar gönderildi”, “Bazı PKK’lılar Finlandiya’ya kaçmış olabilir. Bu konuyu gündeme getirmek doğru değil…” diyen isimler Dışişleri Bakanlığı koltuğuna oturursa başımıza gelecekleri düşünelim.
İktidara geldiklerinde SİHA’ların üretimini durduracakların yazan Sezgin Tanrıkulu’nun Milli Savunma Bakanı olduğunu tasavvur edelim.
Bir şirketi yönetemeyenler ülkeyi yönetmeye kalkıyor. Atalarımız ne güzel söylemiş “Kendi başını bağlayamayanlar gelin başı bağlamaya kalkıyor” diye. Kayı A.Ş. bağırıyor, “Battık ey halkım.”