Değerli okuyucularım bu hafta sizlere yine yeni ve az bilinen bir konuda bilgi sunacağım. İmparatorlukların temel özelliklerinden birisi çok ulusluluk ve kültürlülüktür. Genişleyen topraklar yeni komşular, yeni devletler demektir. Hem imparatorluk yönetiminin hem de diğer ülkelerin yönetici ve tüccarları/iş insanlarının karşılıklı ilişki kurabilmeleri için ilk yapmaları gereken dil sorununu çözmek olmuştur. Diplomatik ve ekonomik ilişkilerin kurulması için iki tarafın birbirini iyi anlamaları hatta ilave olarak ortak bir dilde de çalışma yapabilmeleri gerekmektedir. Bunun için ya dil bilenlerden yararlanacaksınız ya da siz dil bilen bir ekip yaratacaksınız. Eğer sorunu birilerinin aracılığıyla çözme yolunu seçerseniz onların inisiyatifine tabi olursunuz. O halde geriye tek seçenek kalmaktadır. Kendi ekibini yetiştirmek.
Konunun öneminin farkında olan güçlü devletler doğrusunu yani ikinci yolu seçmişlerdir. Bu maksatla batılı devletler imparatorluk topraklarında dil okulları açıp personel yetiştirmeye başladılar. Bunun ilk örneği en küçük topraklara sahip olmasına rağmen dönemin en zengin devletlerinden olan Venedik’ten gelmiştir. Venedik Cumhuriyeti, 1551 tarihinde İstanbul’da “giovani della lingua” adlı kendi dil okulunu kurmuştur. Venedikliler, Türkçe bilen tercümanlar yetiştirmek amacıyla İstanbul’daki elçiliği içinde dil oğlanları okulunu açtılar. Kendi uyruğundaki çocukları bu okulda, küçük yaşlardan itibaren eğiten Venedikliler sadece dil öğretmemişler, devletin hukuku, gelenekleri konusunda da yetiştirmişlerdir. Sadakatin ilk kural olduğu bu eğitimler en az 10 yıl sürmekteydi.
İlerleyen dönemde uygulamada temel bazı değişiklikler gidilmiştir. Osmanlı topraklarında çocuk yaşlardan itibaren yetişme bazı güven sorunları yaratmaya başlamıştır. Küçük yaştan itibaren hedef ülkede yetişen bireylerin yaşadıkları ülkenin kültüründen etkilenmemeleri mümkün değildir. Kaynak ülkenin dininden, kültüründen uzaklaşma ihtimaline karşı yeni çözüm arayışlarına gidilmeye başlandı. Çözüm olarak İstanbul’da açılan okul sonrasında faaliyetine Venedik’te devam etti.
Dil öğrenimi yanında kültür ve inançlarını muhafaza, ülkesine bağlılığının öneminin farkında olan Fransızlar da 1699 yılında Venedik okulunu örnek alarak Paris’te kendi okullarını kurdular. Başlangıçta “Enfants de langue/Jeunes de langue” adıyla açılan dil oğlanları okulu daha sonra “Louis-le-Grand” adıyla anılmıştır. Paris’teki okulda başlayan teorik eğitimin pratiği yine yerinde, İstanbul’da yapılmıştır. Çocuk yaşta başlayan 7 yıl süren Türkçe, Arapça, Farsça ve Latince dilleri eğitimi sonrasında İstanbul’daki elçilikte bulunan Kapüsen Koleji’nde devam etmiştir. Kraliyet bursu ile desteklenen bu eğitim okulu dönemin en prestijli okullarından birisidir. Bu okulda eğitim alan Osmanlı uyruklu kişiler de vardır. Dil oğlanları okulu sadece Venedik ve Fransızlar ile sınırlı değildir. 1754 yılında Avusturya, 1766 yılında Polonya ve son olarak 1814 yılında İngiltere kendi dil okullarını açmışlardır.
Konuyu çarpıcı bir örnek üzerinden devam edelim. Habsburg Hanedanı Osmanlı İmparatorluğu ile ilişkilerini sağlıklı bir şekilde yürütebilmek için seçtiği gençleri İstanbul’a göndermiştir. Başlangıçta girişimin çok başarılı olamadığını gören Avusturyalılar Fransızlara benzer şekilde sorunu çözmüştür. Habsburglular, 1 Ocak 1753 tarihinde İmparatoriçe Maria Theresia’nın desteğiyle başkent Viyana’da “İmparatorluk Doğu Dilleri Akademisi” kurulmasını planladılar. Avusturya tarihinde ayrıcalıklı bir yeri olan İmparatoriçe Maria Theresia tarafından bizzat seçilen sekiz öğrenci Ocak 1754 tarihinde Viyana’da açılan Doğu Dilleri Akademisi’nde eğitimlerine başladılar. Başlangıçta bu akademide hedeflenen doğu dilleri eğitimi konusunda bekleneni tam sağlayamadı. İlerleyen dönemde akademi ders içeriklerini ve müfredatının geliştirilmesi sonucu hatırı sayılı tarihi şahsiyetler bu akademide yetişti ve eserler bıraktılar.
İşte bu akademide yetişen ve bizim tarihimizde hala ayrıcalıklı bir yeri olan şahsiyetlerden birisi de Josef von Hammer-Purgstall’dır. Josef von Hammer-Purgstall, tarihte “Dil Oğlanları” olarak anılan uygulamanın mensuplarından birisidir. Hammer 1789-1799 yılları arasında Viyana’da Şarkiyat Akademisi/Orientalische Akademie’de eğitim almıştır. Hammer mezun olduktan sonra ve yaşamı süresinde öğrendiği toplam dil sayısı 10’dur.
Josef von Hammer-Purgstall, Osmanlı tarihinde ayrıcalıklı yeri olan birisidir. Yaşamının neredeyse yaşamının tamamı Osmanlı İmparatorluğu ve Türklerle iç içe geçen Hammer’in hayatı ve eserleri konusuna ilerleyen haftalarda devam edeceğiz. Tanımayanlar için aydınlatıcı olacağını şimdiden söyleyebiliriz. Gelecek yazımızda görüşmek dileğiyle.