(edebaliyurdu.com) sitesine girip de ilk haberi görünce gözlerime inanamadım… Site, bir İstanbul gazetesine atfen, “Bilecik Üniversitesi” adının “Bilecik Şeyh Edebâli Üniversitesi” olarak değiştirilmesi için kanun teklifi verildiğini bildiriyor. Değişik kaynaklara baktım… Aynı haber, başka haber sitelerinde ve çeşitli yayın organlarında da yer almış. Evet, Milletvekili Fahrettin Poyraz, bu hususta bir kanun teklifi vermiş. Bir Bilecik sitesine göre, her iki milletvekili de değişiklik için kanun teklifi vermiş.
“Şeyh Edebâli” ismi, başlangıçta verilmeliydi. Münasip olan oydu. Değiştirmek için sivil toplum kuruluşları az uğraşmadı. İçinde bulunduğum o faaliyetlerden bir netice alınmayınca, artık ümit kesildi demiştim. Sanırım herkes de ümidini kesmişti. Neyse yanlış hesap Bağdat’tan dönüyor. Galiba bu sıralar Ankara’da üniversite ismi değiştirme hareketliliği var. Rize üniversitesine, başbakanın adının verilmesi için de bir kanun teklifi verilmiş.
Üniversitemize “Şeyh Edebâli” adının eklenecek olması, bende bir iyimserlik meydana getirdi. Kimse tarihî değerlere sahip çıkmıyor karamsarlığının fazlaca bir bedbinlik olduğunu düşünmeye başladım. Demek ki sonradan da olsa, Karacaoğlan’ın “Sular hendeğine akar” dediği gibi, olması gereken zamanı gelince gerçekleşiyormuş. Aynı böyle karamsarlığa düştüğüm bir başka hususta da, bu sayede, bir ümit ışığı yandı.
Hatırlarsınız, üniversitemizin değerli hocalarından Yrd. Doç. Dr. Halim Demiryürek, Bilecik’te ismi de cismi de kaybolmuş bir camimizin varlığını belgelerle ortaya çıkardı. En büyük devletimizin kurulduğu memleketimizde, tarihî eserlerin kaybolup gitmiş olmasına hep üzülmez miyiz? Bilecik’e ilk defa gelenlerin bu yöndeki hayal kırıklığı ile biz daha çok yıkılmaz mıyız? O zaman, Hocamızın keşfine dikkati çekerek, kaybolmuş da olsa, böyle bir eseri kamuoyuna mal etmek yönünden yapılacak bir şeyler mutlaka vardır, demiştim ve Kültür Müdürlüğü’nü işaret etmiştim. Benden başka da bu konuda yazanlar, aynı makamı işaret edenler oldu. Ama ne onların yazılarına ne benim “Kimse yok mu?” soruma aldırış edildi. Kış uykusuna yatanlar, “Bilecik’e Kültür Müdürlüğü kurulması unutulmuş” ve “bir rivayete göre müdürlük kurulmuş da, müdür tayini unutulmuş” şeklindeki istihzalarıma bile aldırmadılar. Ne demiş şair:
“Hasmın sitemin anlamamak, hasma sitemdir.”
“Şeyh Edebâli” isminin üniversitemize verilme ihtimali; üzerimde öyle bir iyimserlik meydana getirdi ki, sanki bir bahar sabahı uyanmışım… Gaflet ve uyuşukluk karlarının altında kış uykusuna yatanları uyandırıp, görevini yaptıracak poyrazın esebileceğini ümit edebiliyorum.