Ulusal bir gazetemizin 24 Ocak Cumartesi nüshasının ilk sayfası… Altta vefat eden Suudi Arabistan Kralı Abdullah bin Abdülaziz’in cenazesinden bir fotoğraf… Güvenlik görevlileri hariç hemen hepsi geleneksel Arap kıyafetleri içinde Suud yetkililer ve takım elbisesi ile aralarından kolaylıkla seçilen Sayın Cumhurbaşkanımız… Ve gazetenin manşeti: “İşte Farkımız”... Manşetin alt yazısı ise şöyle: “Riyad İmam Turki bin Abdullah Camii’ndeki törende Erdoğan neredeyse modern giyimli tek liderdi”.
Modern kelimesi 16. yüzyılda kullanılmaya başlanmış bir kavram… Latince modo kelimesinden veya Fransızca modernus kelimelerinden türetildiği yazıyor kaynaklarda... Bu kelimeler “şimdi”, “hemen” anlamlarına geliyorlar. Günümüzde ise “modern” kelimesinin karşılığı olarak “çağdaş” ve “bugünkü” kelimeleri kullanılıyor.
Manşetinden bahsettiğimiz gazete, takım elbise giyene “modern giyimli” diyerek, bir anlamda bu şekilde giyinmeyen Araplar’ın kıyafetlerinin çağdışı olduğunu söylüyor. Ülke olarak yabancı olduğumuz bir durum değil bu. Şubat rüzgarları ile kulağımıza gelen “Bu devirde böyle mi giyinilir”, “Arabistan’a gitsinler” sözlerini hatırlıyor musunuz?
Modernlik kıyafet ile olmaz. Araplar o kıyafetleri Batı’ya muhalif olalım diye giymiyorlar. Bu giyim tarzı iklim koşullarına göre belirlenmiş, insanların kendilerini rahat ve sağlıklı hissettikleri bir giyim şekli... Arabistan sıcak bir memleket, o sıcaklarda takım elbise, dar pantolon ile belki bir gün, iki gün durulur ama sonrasında pişik yaraları başınıza bela olabilir. Bu nedenle Araplar ve aynı iklimde yaşayan diğer insanlar bu şekilde bir giyim tarzı belirlemişler. Ayrıca bu ihtiyaç zamanla bir kültür haline de gelmiş. Klimanın bulunması veya iklimin değişmesi bu kıyafetlerin dolaplara kaldırılmasına neden olmamış, Araplar kimlik haline gelmiş bu kültüre sahip çıkmışlar.
Günümüzde modernlik diye yutturulmaya çalışılan tek argüman kıyafet değil. Elektronik aletler, ulaşım araçları gibi son iki yüzyılın icatları da modernlik olarak gösterilebiliyor. Bugün modernlik olarak gösterilen şeyler, insanın daha az iş yapması, daha az yorulması için yapılan icatlardır. Eskiden dere başında sopa ile vura, vura çamaşır yıkanırken şimdi düğmeye basarak çamaşır yıkanıyor. Bu elbette çok büyük bir katkıdır. Aman bunlara karşı olduğum gibi bir yanlış anlama olmasın. Uçaklar, ısınma teknolojileri, çamaşır/bulaşık makineleri, tarım aletleri, baskı makineleri… Daha nicesi insanın hayatını kolaylaştırıcı icatlardır.
Burada önemli olan şudur, insanoğlu kendisine sağlanan bu kolaylıktan doğan rahatlığını veya boş vaktini insanlığa ne gibi bir katkıda bulunarak doldurmuştur? Şöyle diyelim, Hz. Mevlâna Mesnevî’sini kandil ışığı altında yazmıştır, bugün envâi çeşit aydınlatma araçları varken ikinci bir Mesnevî yazılabilmiş midir? Yunus Emre gibi sözler söylenebilmekte midir?
Hani bir hikaye vardır; gideceği yere bisikleti ile bir haftada gidecek olan adama yeni işletmeye giren tren ile gitmesini, böylece seyahat süresinin 7 gün yerine 1 güne ineceğini söylemişler, planlarını 7 günlük yolculuğa göre yapan adam cevap vermiş: “Peki, kalan altı günde ne yapacağım?”
Modernlik, kelime anlamı ile içinde bulunan zamana uygunluk demektir. Tasavvufda “ibnü’l vakt” kavramı vardır. İçinde bulunulan zamana en uygun işi yapana İbnü’l Vakt yani vaktin oğlu derler. Bu tanıma göre en modern kişiler dervişler olmuyor mu sizce de?
Hülâsa, önemli olan kıyafet gibi insanoğlunun kullandığı araçlar değil, o araçlarla yaptıklarıdır. Araca değil amaca bakmak lazımdır.
twitter.com/mkinikoglu
mkinikoglu@gmail.com