Kıyâmetin ne zaman kopacağı Peygamber dâhil, yaratılmış hiç kimseye bildirilmediği için, hangi alâmetlerin hangi zamanda kıyâmetin kopacağına delil olarak değerlendirilebileceğini söylemek de mümkün değildir. Dünyanın sonunu hazırlayan sebepler olmadan kıyâmet kopmayacaktır. Kopmayacaktır, çünkü bütün oluşlar mutlak bir sebebe bağlanmıştır. Bu keyfiyet, Allah’ın değişmez kanunlarındandır. Kıyâmetle nasıl ki evrenin sonu gelecekse, ideolojilerin, idârelerin, cemiyetlerin, fertlerin ve hatta uzuvların hayâtiyetleri de küçük kıyâmetle son bulacaktır. İdeologların sergiledikleri ve zaman içinde kaybolan, izinden eser kalmayan ideolojiler, her kemâlin bir zevâli vardır kaidesinden hareketle ömürleri bitip yiten idâreler, tarih rüzgârı önünde diz çöken ve hatta hiç yaşanmamış gibi savrulan cemiyetler, ahsen-i takvim derecesinden esfel-i safilin derekesine müncer olan meyyit-i müteharrikler ve Allah’ın nazargâhına mazhar olmuşken şeytanlara karargâh olmanın bahtsızlığına dûçâr olan kalplerin kuraklaşması, çoraklaşması, bin bir faaliyetin faili uzuvların fıtratlarına muhalefetle sırtlanlaşması, her an nefes nefes teneffüs edilen bireysel kıyâmetlerin canhıraş uğultularıdır ve homurtularıdır.
Müjdeleyici, şefkat, şefâat, rahmet ve merhamet edici, uyarıcı ve korkutucu sıfatlarıyla bütün Peygamberin en uç hasletlerini de cem eden Peygamber efendimiz hayatta iken, ister inansınlar isterse inanmasınlar, bütün insanların hidâyetleri için kendisini helak edercesine hep çırpınmış, ağlamış, Mevlâsına ısrarla nâz ve niyaz eylemiş, kendisinden sonra gelecek insanların ve toplumların huzur ve süruru için onları derdest edecek acıtıcı, düşündürücü, ibret ve hikmet bahşedici misaller ve meseller vaaz etmiştir. Bunların en çarpıcı olanları, hadis kitaplarında “Kargaşa, bela, sıkıntıya düşmek, imtihan edilmek ve sınanmak” mânâlarına gelen ve çoğulu “Fiten” olan “Fitne” ile ilgili hadisi şeriflerdir. Cennet gibi dünyamızı cehenneme çevirenlerin, işleri-güçleri fitne ve fesat olan fesatçıların, fitne ekip fesat biçenlerin ihyasına, iflahına ve ıslahına vesile olabilecek, fitne ve fesat gayyasının kenarında ecel terleri döken aldatılanların, kandırılanların, gaflet uykusuna dalanların intibahına ve intizarına medar olabilecek hadis-i şeriflerden bazılarını, gönlümüzün kasırgalarına emân, günümüzün dertlerine derman olur mülahazasıyla arz etmek istedim:
—Şiddetli bir şekilde yaklaşan fitne sebebiyle vay insanların hâline. İnsanlar mümin olarak sabahlar da akşam kâfir oluverirler. Mümin olarak akşamlar da sabaha kâfir çıkıverirler. İnsanlar dinlerini küçük dünya menfaati uğruna değiştirirler. İşte o zaman dinlerinde sâbit kalabilenler ellerinde kor ateşi tutanlar gibidirler.
—Gençlerinizin günaha düştüğü, kadınlarınızın azdığı zaman haliniz ne olur? Olur mu bu demeyin, daha fenası olacak: İyiliği emretmediğiniz, kötülüğü reddetmediğiniz zaman haliniz nice olur? Olur mu böyle şey demeyin, daha acısı olacak: Kötülüğü emredip, iyiliği yasakladığınız zaman haliniz nasıl olur? Bu da olur mu demeyin, daha şiddetlisi olacak: İyiliği kötü, kötülüğü de iyi addettiğiniz zaman vay halinize! Bu kadarı da olur mu demeyin. Evet, olacak ve daha da beteri olacak...
—Birisi, Peygamberimize: Ey Allah’ın Resulü! Kıyâmet ne zaman kopacak dedi. Peygamberimiz de: Emânet zâyi edildiği zaman kıyâmeti bekleyin! Adam: Emânet nasıl zâyi edilir diye sorunca, Peygamberimiz: İş, ehil olmayana verildi mi kıyâmeti bekleyin!
—Ümmetler, milletler, insanların birbirlerini sofraya dâvet etmeleri gibi birbirlerini sizin üzerinize dâvet edecek ve üzerinize üşüşecekler. Birisi sordu: Bizim azlığımızdan mı? Allah Resulü: Hayır, aksine siz o gün çok olacaksınız. Fakat selin sürüklediği çer-çöp gibi... Allah, düşmanlarınızın kalbinden size karşı duydukları korkuyu kaldıracak ve sizin kalbinize “Vehen” atacak. Vehen nedir yâ Resûlallah? Denilince, Peygamberimiz: Dünya sevgisi ve ölüm korkusudur.
—Siz öyle bir zamanda yaşıyorsunuz ki sizden biriniz emrolunduğu şeylerin onda birini terk etse helak olur. Sonra öyle bir zaman gelecek ki sizden kim emrolunduğu şeyin onda birini yapsa kurtulur. Çünkü İslâm’ı yaşamak, avuçlarda ateşten kor tutmak gibi zor olacaktır.