Önceki yazımızda Kayılar’ın yaklaşık 80 yıl süren ve Söğüt’te noktalanan uzun yolculuğundan bahsetmiştik. En son bıraktığımızda Ertuğrul Bey, Söğüt’ü kılıç hakkıyla alıp, bu bölgede uç beyliği görevine devam ediyordu. Biraz zaman atlayarak devam edelim. Ertuğrul Bey vefat ettikten sonra yerine en küçük oğlu olan Osman Bey, obanın lideri seçildi. Osman Bey liderliğinde Kayılar Söğüt’ün etrafına düzenledikleri akınlarla bölgelerinde güçlenerek söz sahibi oldular. Süreç içerisinde civarda bulunan Bizans Tekfurları ile de karşı karşıya gelmek işin tabiatı haline gelmişti.
Burada bir parantez açarak şu bilgiyi vermemiz gerekir. 13. Yüzyıl Anadolu’sunda söz sahibi iki büyük devletten bahsedebiliriz. Bunlardan ilki Konya merkezli Selçuklu yani Türk devleti, diğeri ise İstanbul merkezli Bizans yani Rum devleti… Ancak dönemin şartları düşünüldüğünde her iki devletin de katı merkezi devletler olduğunu söyleyemeyiz. Yani Selçuklu devletine bağlı Kayılar gibi uç beylikleri, otonom yapılar olup, çeşitli konularda inisiyatif alarak hareket ettikleri gibi, Bizans’a bağlı şehir valileri olan Tekfurlar da aynı Türk uç beylikleri gibi otonom karakterler gösterip münferiden hareket edebilmekteydiler. Yani her iki ana devlet için de merkez teşkilatları ile taşra arasında sıkı bir emir-komuta bağının bulunmadığını söyleyebiliriz.
Bu bakımdan Osman Bey’in aşireti adına düzenlemiş olduğu seferler elbette Selçuklu Devleti adına olsa da, Osman Bey bu seferleri ve fetihleri kendi adına yapmakta idi. Aynı şekilde Tekfurların savunma ve yönetim stratejileri de, merkezden ayrı, münferiden tek başına veya bölgedeki diğer tekfurlar ile kurdukları ittifaklar neticesinde ortaya çıkmaktaydı.
Osmanlı Devletinin kurulduğu bu yıllar, Türkler bakımından henüz yazılı kaynakların olmadığı bir döneme rast geldiği için, Osman Bey’in fetih ve savaş stratejilerinin çoğu Bizans kaynaklarına dayanmaktadır. Osmanlı kaynakları ise doğrudan doğruya rivayetler üzerine yazılmıştır. Bu sebeple devletin kuruluş kronolojisi üzerindeki tartışmalar halen devam etmektedir.
Osman Bey’in uç beyliğinin başına geçmesinden sonra takip etmiş olduğu fetih ve genişleme stratejisinin temelinde tekfurlar arasındaki ihtilafları kullanma, yerel halkla iyi ilişkiler kurma ve adil bir yönetim stratejisi geliştirme bulunmaktadır. Osman Bey’in bu stratejisi sayesinde Harmankaya Tekfuru olan (Mihail Kosses) ile yakın ilişkiler kurduğunu ve Mihail’in Osman Bey’in müttefiki olduğunu söyleyebiliriz.
Uç beyliğinin hızlı bir şekilde güçlenmesi ve genişlemesi ile Kayılar bir yandan Harmankaya Tekfurluğu ile komşu olmuş iken diğer yandan da Bilecik, Yarhisar ve İnegöl Tekfurları ile de kuzey-kuzeybatı hattında komşu olmuşlardı. Bu durumdan rahatsız olan tekfurlar Osman Bey’i öldürmek için bir plan kurarlar.
Bu plana göre Bilecik Tekfurunun oğlu ile Yarhisar Tekfurunun kızı (Holorifa) arasında yapılacak olan düğüne Osman Bey de davet edilecek ve bu düğünde civardan gelecek bütün tekfurların işbirliği ile Osman Bey’e suikast düzenlenerek öldürülecek ve beyliği de ortadan kaldırılacaktı. Yapılan plandan Osman Bey’in Harmankaya Tekfuru (Mihail) vasıtasıyla haberi oldu.
Ezelden beri Kayılar ile Bilecik Tekfurluğu arasında bir sulh bulunmakta idi. Buna göre Kayılar her sene yazın Domaniç dağlarına yaylalarına çıkarken Söğüt’te kalan değerli eşyalarını Bilecik Tekfuru’na emanet eder ve yayla dönüşünde de çeşitli hediyeler sunarak bu eşyalarını geri alırlardı.
Osman Bey kendisine düğün teklifi geldiğinde bunu memnuniyetle karşıladığını, düğünden sonra da yaylaya çıkma zamanı geldiğinden aşiretin değerli eşyalarını yine Bilecik Kalesi’ne getirmek istediğini bildirdi. Bu durum tekfurlar tarafından “Bir taşla iki kuş” olarak değerlendirildi ve kabul edildi. Düğün Bilecik’in kuzeyinde Çakırpınar denilen mevkide yapılacaktı. Osman Bey maiyetinde çok az sayıda alp ile bu düğüne katıldı. Aynı zamanda kadın kılığına giren Alpler bir kervan ile Bilecik Kalesi’ne doğru yola çıktılar. Kervanda at sırtında bulunan küfe ve sepetlerde de silahlı Alpler bulunmaktaydı. Bilecik Kalesi’nden içeriye giren Alpler silahlanarak düğün sebebiyle çok az askerin bulunduğu kaleyi kısa zamanda zaptettiler.
Kayılar’ın asıl silahlı gücü ise iki koldan Yarhisar ve İnegöl Kaleleri’ni almak için hareket halindeydi. Bir yandan Bilecik Kalesi fethedilirken, diğer yandan bu iki kol ile Yarhisar ve İnegöl kalelerine de saldırıldı. Çakırpınar’da ise Osman Bey’e beklediği haber Bilecik’ten ulaşmıştı. Bu haber üzerine düğün alanında bulunan silahlı güçleri de derdest eden Kayılar; buradan öncelikle Yarhisar’a yardıma gittiler. Yarhisar Kalesi’nin fethinden sonra da İnegöl Kalesi’nin düştüğü haberi geldi. İnegöl Kalesi’ni düşüren Osman Bey’in büyük savaşçılarından Turgut Alp idi…
İşte kralın kızının düğünü bahane edilerek Osman Bey’e kurulan bu tuzak Kayılar’ın isimlerine yaraşır cengaverlikleri ve özellikle Osman Bey’in dost edindiği Harmankaya Tekfuru (Mihail Kosses)’in bu hileyi haber vermesi ile tersine dönmüş oldu ve fethedilen yerler ile Anadolu’da yeni bir hükümranlığın ilk temelleri de böylece atıldı.
Rivayetlere göre (Mihail Kosses) henüz Kayılar Anadolu’ya gelmeden yıllar önce Karadeniz’in Kuzey’inden Balkanlara göç eden ve buradan zaman içerisinde asimile olan bir Türk ailesinden gelmekteydi. Zaman içerisinde Bizans Devleti’nin o dönemler pek yaygın olan paralı askeri olan bu aile daha sonradan Anadolu’ya geçmiş ve şimdiki İnhisar İlçesi’ne bağlı Harmankaya Köyü’nün bulunduğu yeri kendisine merkez edinerek buranın hâkimi olmuştu. Kayılarla kurduğu yakınlık sonrasında önce Kayılar’a ısınmış ardından da Müslüman olarak adını Mihal olarak değiştirmişti. İşte Osmanlı’nın ilk döneminde göstermiş olduğu bu sadakat ile Mihaloğulları 16. Yüzyıla kadar yaşamışlar ve bir akıncı kolu olarak özellikle Balkanlar ve Doğu Avrupa’nın fethedilmesinde çok büyük yararlılıklar göstermişlerdi.
Peki tekfurlar bakımından bunca yıkıma ve mağlubiyete sebep olan Çakırpınar düğününün gelini, Kralın Kızı (Holorifa) kimdi?.. Yarhisar Kalesi’nin fethinden sonra kalede esir edilen bu gelin, yine rivayetlere göre, Osman Bey’e sunulduğunda Osman Bey bu kızı çok sevmiş ve yönetim stratejisi gereği, bölgede yaşayan yerel halkı da tabiiyetine almak amacıyla Kralın Kızı’nı savaşta büyük kahramanlıklar gösteren oğlu Orhan Bey’e nikâhlamıştır.
Bu nikahtan sonra, Kralın Kızı (Holorifa), Beyin Hanımı Nilüfer Hatun olup çıkmıştır.
Osman Bey’in Bilecik Kalesi’ni fethi artık ayak sesleri duyulan büyük imparatorluğun da ilk kazançlarından ve ilk büyük zaferlerinden biri olarak tarihe geçmiştir.