Değerli okuyucularımız kuantum konusuna bıraktığımız yerden devam edelim. Geçen yazımızda kuantum kuramının bize farklı gerçeklik anlayışı sağladığı ve bilişsel yapımızı beş duyumuzun ötesine taşıdığını yazmıştık. Kuantum kuramına göre her insan hem sonlu hem de sonsuz hem sınırlı hem de sınırsız karmaşık bir yapıda varlık göstermektedir. Beş duyu ile dış dünyayı tanımlamaya çalışan birçok insan varlığını sürdürmeye çalışmaktadır. Beş duyuya aşırı önem veren azami çoğunluk ise insan olmanın gerçek boyutundan uzaklaşmaktadır. Kendisine ait olmayan bir gerçek yaşam içerisindeki günümüz insanı asıl tümel boyuttan da uzaklaşmaya çabalamaktadır. Gerçekte evrendeki tüm nesne ve olgular tek bir enerjinin içindeki bütünsel bir dalga durumundadır.
Kısa hatırlatmadan sonra konuya kaldığımız yerden devam edelim. Fiziksel boyutta maddenin erişebileceği hız sınırı ışık hızıdır. Görelilik kuramında Einstein’in formülleştirdiği gibi kütle bir enerjidir. Kurama göre ışık hızına erişebilmek için nesnelere sonsuz enerji verilmelidir. Yine formüle göre maddeyi sürekli olarak hızlandırarak ışık hızına ulaşmak da imkansızdır. Bu kapsamda ışık hızını aşmak istiyorsak süreksiz ani değişim, dönüşüm gerekmektedir. Bunun basit örneklerinden birisi maddenin ısıtılarak enerjinin ışık formuna dönüşümüdür. Bu noktada olayı görelilik kuramı açıklayamamaktadır. Çözüm kuantum kuramından gelmektedir. Kuantum kuramına göre, madde veya parçacık ani ve süreksiz sıçramalar ile farklı durumlara geçebilmektedir. Yani ani sıçramalar ile maddenin süreksiz olarak ışık hızı ötesine geçmesi mümkündür. Aslında bunu bizler de fark etmeden yaşıyoruz. Tabi beş duyu ile düşündüğümüzde bunu kavramak zor. Örneğin güneşten çıkan bir ışık ışınının dünyaya ulaşması 8 dakika 20 saniye sürüyor. Eğer ışık hızına çıkarsak güneşe ulaşmamız da aynı zamanı alacak. Ama güneşe ulaşmamız saniye altı zamanda gerçekleşebilmektedir. İnsanın sahip olduğu yeteneklerin bir kısmı bize bu imkânı sunmaktadır. Kuatum kuramının açıkladığı şekilde ani ve süreksiz sıçramalar madde enerji ilişkisinde oluşabilmektedir. Örneğin düşünce ışık hızından çok hızlı gerçekleşebilmektedir. Düşünce yoluyla insan saliseler içinde güneşi düşünebilmektedir. Bu ani düşünce değişikliği süreksiz olduğu için ana yapıda değişiklik söz konusu değildir. Kısacası Newton ve Einstein’in kuramlarına karşın kuantum kuramına göre ışık hızının altındaki bir nesnenin ışık hızı üstüne çıkabilmesi ancak süreksiz bir sıçrayışla mümkündür.
Günümüz bilimine göre bizim madde olarak algıladığımız olgunun gerisinde sonsuz ve bütünsel bir enerji yer almaktadır. Bu yaklaşım deneylerle de ispatlanmış bir durumdur. Bizim parça olarak isimlendirdiğimiz maddesel varlıklar gerçekte enerjinin yoğunlaşmış bir formundan başka bir şey değildir. Onları farklılaştıran bizim şuur seviyemiz, bilinç yapımızdır. Geçen yazımızda da belirttiğimiz gibi bu algı, tanımlama dışımızda değil beynimizin içinde gerçekleşmektedir. Beyin içerisinde tekrarlanan enerji akışı bütünsel boyuta geçmekte ve sabitlenmektedir. Böylelikle dışarıdan alınan bilgiler bir süre sonra unutulmaz hale dönüşmektedir. Kuantum kuramında holografik kayıt olarak adlandırılan bu durum bize has bir özellik de değildir. İnsan sadece şuurun bir tezahürü değildir. İnsan yapısında bulunan melekelerden birisi de sezgidir. Sezgi bedenin tümünü kapsayan beyin ile sınırlanması mümkün olmayan bir özelliktir. Bu yetenek beden enerjisinin vücudun dışına çıkarak uzaklara erişmemizi sağlanmaktadır. Ancak bu yeteneği kullanabilmek için bilinç düzeyimizin artması gerekmektedir.
Bilgi mekanizmasında biraz daha ilerleyelim. Bilgi varlık ilişkisi asırlardır sorgulanan bir konudur. Ontoloji* ve epistemoloji* bu sorgulamanın metodolojik karşılıklarıdır. Bilgi de aslında enerjinin bir diğer formudur. Dışımızda olan bu enerji dalgaları algılanarak bilgi haline dönüştürülmektedir. Burada dikkatimizi çeken metodoloji olmaktadır. Ontoloji keşfe, icat ise epistemoloji ile gerçekleşmektedir. Yani var olan keşfedilir, var olmayan ise düşünce yardımıyla icat edilir. Kavramlar ise keşif ve icadın ortak ürünleridir. Adalet, ahlak, devlet gibi birçok kavramlar hem gözlem keşif hem de icat ile gerçekleşmiştir. Kökenlerinde doğa örnekleri yer almaktadır. Şimdilik yazımıza burada son verelim. Gelecek yazımızda konuya kaldığımız yerden devam edeceğiz. Şimdilik hoşça kalın.
* Ontoloji varlık bilimi, epistemoloji de bilgi bilimi anlamlarına gelmektedir.