Hicretin ikinci senesinde emredilen, akıl ve büluğ çağındaki hür, mûkim Müslim, zengin olan kimseler için mâlî ibadetlerden sayılan ve iki dinî bayramdan birine ismini veren Kurban ibadeti, Mevlâ’ya kulluk şuuru içerisinde yakınlaşmak, rızâsına kavuşmak, tâzim ve teslimiyet görevini yerine getirmek, şükran duygularını ifâde etmek üzere, Kurban olması meşrû görülen hayvanların, usûlüne uygun olarak kesilmesi demektir. Tarih boyunca farklı anlam ve uygulamalarla bütün dinlerde Kurban keyfiyeti mevcuttur. Hıristiyanlık’ta insanların aslî günahına karşı İsa’nın çarmıha gerilerek Kurban edilmesi inancı Kurbana ayrı bir boyut getirmiştir.
Evet, 15 Kasım-Pazartesi günü arefe, Salı günü Kurban Bayramı. Pazartesi, sabah namazından itibaren başlayıp, bayramın dördüncü günü ikindi vaktine kadar 23 vakitte, farz namazlardan sonra kadın-erkek herkese vacip olan ‘Teşrik Tekbirleri’ yani: ‘Allahu Ekber, Allahu Ekber, Lâilâhe İllallâhü Vallâhu Ekber, Allahu Ekber, Velillâhil Hamd / Allah büyüktür, Allah büyüktür, Allah’tan başka Tanrı yoktur, Allah büyüktür, Allah büyüktür, Hamd Allah içindir’ mânâsındaki inananların dudaklarından beste beste dökülen duâlar, niyazlar, yalvarışlar, yakarışlar ve özellikle hacıların dillerine pelesenk ettikleri ‘Lebbeyk Allâhümme Lebbeyk... / Buyur Allah’ım buyur! Bu kul emrine âmâdedir’ anlamındaki telbiyeler, bayram süresince nefes nefes ufkumuzu ihâta edecek, şerha şerha gönüllerimizi fethedecek, atlastan ibrişimle mukaddes mekanları gergefleyecek, buram buram müstesnâ zamanları mübarekleştirecek, nakış nakış atmosferimizi taçlandıracaktır... Bayramın ilk üç gününde, nemlenen ve buğulanan gözlerden yanaklara süzülen damlaların hüzün mecrasında, buruk dillerin titrek tellerinde tüllenen ‘Allahu Ekber, Allahu Ekber, Bismillahi Allâhu Ekber’ tekbiriyle özel iltifatlara mazhar olarak kesilen kurbanlıkların maddesi değil, yalnız niyetler, ihlâslar ve takvâlar helezonî bir aşk ve istiğrakla arzdan arşa kanat çırpacaktır.
Mevla’mız da öyle demez mi: “Kurbanlıkların ne etleri ve ne de kanları Allah’a ulaşacaktır. Allah’a varacak olan ancak sizin O’nun için yaptığınız gösterişten uzak amel ve ibadettir.Habibim de ki: Namazım, kurbanım, hayatım ve ölümüm, âlemlerin Rabbi Allah içindir.” Kurbanlarını bizzat kesen, keserek ümmetine öğütleyen, öğreten ve belleten yüce peygamberimizin mübarek sözleri: “Ey insanlar! kurban kesiniz ve onun kanı karşılığında sevap ümit ediniz. Zira kan, her ne kadar yere düşerse de, hakikatte Allah’ın himayesine düşer. Kim gönül hoşluğu ile Allah’tan sevap umarak kurbanını keserse, onun için ateşten bir perde olur. İmkanı olduğu halde kurban kesmeyen kimse bizim namazgâhımıza yaklaşmasın.”
Herkes konuşsun ve kim ne derse desin; müminler, bin dört yüz seneden beri kendine mahsus içtimâî hikmet ve ibretleriyle uygulanan kurban kesme emrine, ‘ilâhî ferman budur ve böyledir teslimiyetiyle’ boyun eğerek, ‘yeni uçuk ve de buçuk söylemlere’ hiç mi hiç aldırış etmeyerek ve hatta kulak tıkayarak, kitâbî inançlarından kaynaklanan ‘yükümlülüklerinin’ gereğini kıyamete dek yerine getireceklerdir.
Sevinci, saâdeti, sulhu, selâmeti ve kardeşliği yağmur misali sağanak sağanak İslam âlemine yağdıracak, kuraklıktan kavrulan gönülleri ıslatacak, pelteleşen duygu ve düşünceleri, kaditleşen ve çirozlaşan ruhları ebemkuşağı ikliminde yumuşatacak, voltaj ve amperajı yüksek ideallere, zirvelere, yücelere ulaştıracak bayramlarda, özlenen, gözlenen, beklenen bayramlar gibi gerçek bayramlarda bayramlaşmak ve kucaklaşmak ümidiyle, değerli okurların, dostların, aziz milletimizin ve tüm İslam âleminin Kurban Bayramlarını yürekten tebrik ediyor, idrak edeceğimiz her günün, bayramların sımsıcacık mânâsına ve anlamına hâmile olmasını yüce Mevla’mızdan niyaz ediyorum... Bayramınız mübârek olsun...