Küresel ısınma ve küresel iklim değişimi süreci, şimdiye kadar gerçekleşmiş ve
gerçekleşmekte olan ekolojik afetlerin en tehlikelisi olarak kabul edilmektedir. Bu olayın
önüne geçmek için gereken önlemlerin bugün alınması halinde bile, doğacak zararların önüne
geçilemeyeceği hususunda bilim insanlarının fikir birliğine varmış olmaları, bu olaya ait
potansiyel tehlikelerin ne kadar büyük olduğunu ortaya koymaktadır. Bu konuda yıllarca
çalışmış bilim insanları ve uzmanların kanaat ve düşünceleri şöyle ifade edilmektedir: Küresel
ısınmaya neden olan sera gazları salınımı hemen durdurulsa bile gezegenimiz on yıllarca
ısınmaya devam edecek ve bu ısınmanın etkileri 50 – 100 yıl boyunca sürecektir.
İngiltere’deki Uluslar Arası İklim Konferansına sunulan raporda, geri dönülmez noktaya
yaklaşan küresel ısınmada meydana gelecek 1 – 3˚C’lik sıcaklık artışlarının gelecek 100 yıl
içinde yapacağı etkiler şöyle sıralanmaktadır (2005 Şubat – Dış Basın):
· 2025 yılına kadar Avustralya ve Güney Afrika Tropikal Ormanları yok olacak;
Akdeniz bölgesinde orman yangınları artacak, besin üretimi ve su kaynakları azalacaktır.
· 2050’de Avustralya’daki mercan resifleri yok olacak. Alpler’deki bitki ve hayvan
türleri azalacak, Çin’in büyük ormanları hızla ölecek, suların yükselmesiyle verimsiz ve kurak
hale gelen topraklardan göç edecek insan sayısı 150 milyona ulaşacak.
· 2070’te Kuzey Buz Denizi tüm canlıları ile yok olacak, Amazon Ormanları’nda
zarar geri dönülemez noktaya ulaşacak, 5.5 milyar insan gıda sıkıntısı çekecek.
Bu afetler dizisi, aşağıda belirtilen gerçeklere dayalıdır (Flavin and Dunn 1998).
1) İnsan aktivitesinden kaynaklanan ve atmosferde biriken en önemli sera gazlarından
karbondioksit, fosil yakıt kullanımı ile artmış ve gittikçe artmaya devam etmektedir.
2) Bir karbondioksit molekülünün atmosferdeki ömrü 50 – 100 yıl olarak tahmin
edilmektedir.
3) Küresel Karbon yayılımı 1996 yılında 6,2 milyar ton ile rekor düzeye çıkmıştı. Bu
miktar 1950 yılına ait CO2 yayılımının yaklaşık 4 katıdır.
4) Sanayileşmiş ülkeler, 1950 yılından bu yana atmosferde biriken karbon salınımının
% 76’sından sorumludur. Ulaşım sektörünün hızlı gelişim göstermesi, bu konuda büyük bir
paya sahiptir. Çünkü 1950 yılında 50 milyon olan motorlu araç sayısı, günümüzde 500
milyonun üzerine çıkmıştır. Aynı gelişim ülkemiz içinde geçerlidir.
Teknik araç sayısı gittikçe çoğalmış ve bu yolla da karbon yayılımı katlanarak
büyümüştür.
6) Kyoto protokolünü hazırlayan bilim insanları, şimdiye kadar yapmış oldukları
araştırmalara dayanarak üç temel ilke üzerinde durmuşlar ve bu ilkelerin benimsenerek
uygulamaya konması için büyük çaba harcamışlardır.
Küresel ısınmayı ve buna bağlı olarak küresel iklim değişimini bir dereceye kadar
engelleyebilecek strateji olarak kabul ettikleri bu üç temel ilkeyi şu şekilde belirlemişlerdir:
- Bütün dünya için yaklaşık 200 milyar dolar tutarındaki geleneksel enerji üretim
kaynaklarını destekleme fonu azaltılmalı, karbon vergisi fonları, temiz enerji üretimi için
harcanmalıdır.
- Enerji kullanımında verimlilik ve tasarruf önlemleri alınmalı ve yaygınlaştırılmalı.
- Temiz enerji kaynakları bulunması ve kullanılmasını destekleyecek önlemler
alınmalıdır. Örneğin güneş, rüzgar, hatta deniz dalgaları enerjisinden yararlanılmalıdır. Bu
hususta Japonya’nın “Güneş Enerjisi Damlar Projesi” örnek olarak verilebilir.
Kyoto protokolünün uygulanması ile bu üç temel ilkeye dayanan sera gazları salınımı
önemli ölçüde azalacaktır. Onun için bu protokol tüm insanlığın umut kaynağı olmuştur.