Geçtiğimiz günlerde Avrupa Bakanlığı'nın Afyon'da bir toplantısı oldu. Toplantıya gazetemiz de davetliydi. AB Bakanlığı bölgenin gazetecilerini buluşturarak AB konularında bilgi verdi. Toplantı arasında meslektaşlarımız ile sohbet ederken Afyonlu bir gazeteci “Bilecik'in nesi meşhur” diye sordu.
Ben de siz bir gazeteci olarak bu soruyu sorduğunuza göre Bilecik'in bir şeyini meşhur edememişiz” dedim. Evet Bilecik'in değerleri çok ama bunu meşhur yeni tabir ile marka haline getirememişiz.
Nesi meşhur denildiği zaman ilk akla gelen coğrafi ve iklim özelliklerinden kaynaklı başka yerlerde yetişmeyen sebze, meyveler akla geliyor. Ve yine Bilecik'in ayvası, narı, karpuzu cevizi meşhur deniliyor.
Yine sanayi alanında Bilecik'in bej rengi mermeri, ipeği meşhur diyebiliyoruz.
Bütün bu saydığımız Bilecik'in değerleri, ülkemizin diğer illerinde alternatifleri var. Ancak tarihimizin alternatifi yok. Osmanlı bu topraklarda kuruldu. Osmanlı Devleti'nin kurucusu Osmangazi bu topraklarda at koşturdu, babası Kayı Boyu Aşiretinin Reisi Ertuğrulgazi Söğüt'te yatıyor.
Osmanlı'nın manevi kurucusu olarak bilinen ve “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın” diyen Şeyh Edebali yine Bilecik'in büyük değeri.
Ancak Bilecik için avantaj mıdır dezavantaj mıdır bilemiyorum Bilecik'in bu değerleri aynı zamanda Türk-İslam coğrafyasının ortak değeri. Osmanlı'dan bahsedilirken çoğu kişinin aklına bizim memleketimiz gelmiyor. Muhteşem yüzyıl bugünlerde revaçta. Diyorumki Kanuni Sultan Süleyman Bilecikli diyorum, “yapma ya gerçekten mi?” Diyorlar. Sadece Kanuni Sultan Süleyman değil bütün padişahlar Bilecikli. Ama biz bu algıyı yerleştiremedik.
Konya bunu iyi başardı. Mevlana herkesin sahip çıktığı bir değer. Ama Mevlana deyince Konya, Konya deyince mevlana akla geliyor.
Amasya, Trabzon, Tokat, Manisa şehzadeler şehri, şehzadeler şehri diye diye kendisini tanıttı biz Padişahların memleketini tanıtamadık.
Peki ne yapmalı!..
Bir sonraki köşe yazısında.