Geçen hafta sosyal devlet anlayışının bir sonucu olarak asgari ücret 5500 tl’den 8500 tl’ye çıkartılmıştır. %35’lik çalışan kısmını temsil eden bu maaş gurubu halk tarafından mutlulukla karışlanmıştır. Asgari ücret aslında bir ülkede işe yeni başlamış deneyim ve diploma sahibi olmayanların; yani vasıfsız işçilerin alabileceği en dip rakam olarak tanımlanmaktadır. Fakat ülkemizde çok yüksek oranda çalışanı kapsayan bu ücret türü; günümüzde ekonomik çıktıları belirleyen temel bir parametre olmuştur. Ayrıca maalesef bu ücret % 19’luk enflasyona bağlı memur maaş artışı durumunda, yaklaşık 10,200 tl’lik en düşük memur maaşına yaklaşmış olacaktır. Yani 18 yaşında hayata çırak olarak başlayan bir gencimizin alması gereken maaş miktarı; neredeyse genç öğretmen maaşına eşitlenecektir. Memur ve emeklilerimiz bu durumun önlenmesi adına; en az harç, ceza ve vergilerin gerçek enflasyona göre düzenlenmesi anlamına gelen yeniden değerlendirme oranında maaşlarına artış talep etmektedirler.
Ekonomide yüksek maaş artışlarının enflasyon doğuracağı ile ilgili çıkarımda bulunan bir görüş genelde hâkimdir. Bu durumun yanı sıra son zamanlarda durağanlık anlamına gelen resesyonun daha fazla zarar vereceği düşünülerek maaşların daha yüksek oranda verilmesi gerekliliğini savunan bazı uzmanlar ortaya çıkmıştır. Ekonominin durması yerine büyümesi ve mümkün olduğu kadar enflasyon oluşturmaması felsefesi özellikle ülkemiz tarafından da benimsenmiştir. Dolar artışı ve cari açık temelli enflasyon hareketi sonucunda azalan alım gücü artırılmalıdır. Aksi takdirde temel ihtiyaçları bile karşılamakta zorluk çeken halkımız için; ev almayı bırakın kenara bir beyaz eşya bile almak hayal olacaktır. Bu durumun bir sonucu olarak ekonomi de durma noktasına gelecektir. Son üç ayda piyasanın hareketli olmasında; borçlanmaya bağlı olarak ve enflasyon korkusuyla ortaya çıkan taleplerin çoğunlukta olduğu gözlenmektedir. Zamlar sonrası iç piyasa yeterli maaş verilmemesi durumunda yavaşlayacaktır.
Gözlemlediğim en büyük problemse asgari ücret karşısında memur ve emekli maaş oranlarında yıllara bağlı olarak azalmadır. Bu dengesiz düzenleme memur ve emekli maaşının erimesine neden olmuştur. Bu da ülkemizde sağlık çalışanları başta olmak üzere, doktorların ve öğretmenlerin son günlerde ortaya çıkan sorunlarının temelini oluşturmuştur. Geçen sene asgari ücret 2800 tl civarındayken, yer altından emekli olmuş bir işçi 4200 tl maaş almaktaydı. 2023 yılında ise %15 refah payı eklenmesi durumunda bile alacağı rakam 8000 tl’ye çıkacaktır. Aslında diğer yıllara göre bu emekli amcamız en az 9000 tl alması gerekli olup, ayrıca bir refah payı alması sosyal devlet anlayışı gereği yapılması gerekendir.
Devletimiz vergi ve ceza fiyatlamasında temel parametre olarak kabul edilen; yeniden değerlendirme oranını %120 olarak hesaplanmıştır. Yani en düşük emekli maaşının bu oran dikkate alınarak 6300 tl olması gereklidir. Bu rakam ceza ve vergilerin gerçek enflasyon dikkate alınarak belirlenmiş halidir. Aynı zamanda uzman memurlarımızın belirlediği bir sayısal veridir. Eğer durağanlık yaşanmasın istiyorsak bu uzmanları dinlememiz gerekecektir.