Ülkemizin içinde bulunduğu kırmızı et krizi temelinde; meralarımızın yok edilmesi yatmaktadır. Oysa meralarda doğal olarak yetişen bitki örtüsü, hayvanların yem ihtiyacını karşılar, erozyonu önler, su varlığımızı korur, üstelik bunun için ücret de talep etmez. Bütün faydalarına rağmen 1940’lı yıllarda 46 milyon hektar olan mera varlığımız, 1950’li yıllarda 37 milyon hektara ve günümüzde 21,7 milyon hektara kadar düşmüştür.
TEMA Vakfı, kuruluşundan bu yana mera varlığımızın korunmasına dikkat çekmektedir. Vakfın Bolu Seben Kozyaka, İzmir Bergama Çamavlu, Edirne Merkez Elçili gibi çeşitli köylerde uyguladığı ilk örnek projeler, mera ıslah amaçlıdır. Vakıf ayrıca, 1998 yılında Mera Kanunu’nun çıkarılmasına önemli katkı sağlamıştır. Mera Kanunu’nun tüm maddeleriyle uygulanması hayvancılığımızın yeniden hak ettiği yere gelmesini sağlayacaktır.
İçinde bulunduğumuz durumun özeti şöyle: Besicilerimiz kaba yem ihtiyaçlarını maliyet olarak karşılayamadıkları için doğurgan dişi hayvanlarını bile kasaba vermektedir. Bu süreç kırmızı et, hatta kurbanlık ihtiyacımızın bile dışarıdan canlı hayvan ithal ederek karşılanmasına kadar varmıştır.
Kırmızı et ithalatı, et hayvancılığımızın tasfiyesine neden olacağı gibi, giderilmez sağlık sorunlarına da yol açacak niteliktedir. Halkımız sofrasına mısır ve soya gibi genetiği değiştirilmiş fabrika yemlerini tüketen hayvanlara ait etin gelme ihtimaline karşı büyük tedirginlik içindedir ve ne yiyeceğine kendi karar vermek istemektedir. Son günlerde medyada yer alan ve yoğunlukla GDO’lu yem kullandıkları bilinen Arjantin gibi Güney Amerika ülkelerinden yapılmak istenen et ve canlı hayvan ithalatı, öncelik ve ivedilikle durdurulmalıdır.
Yanlış hayvancılık sektör politikaları ve yetersizlikler sonucunda et fiyatları yükselişi gerekçe gösterilerek yapılan kırmızı et ithalatı daha şimdiden, çok ciddi üretim sorunlarına yol açmıştır. Et hayvancılığı gelişimi için doğru ve bilimsel politikalar oluşturarak uygulamak yerine, kolaycı yöntem seçilerek kasaplık hayvan ve et ithalatının önü açılmış, et hayvancılığı ve besicilik sektörü bu haksız rekabete karşı direnecek gücü olmadığı için ezilmiştir.
Çünkü; ülkemizde çok uzun zamandan beri yem fiyatları, süt ve et fiyatlarının üstünde seyretmektedir. Üstelik bu olumsuzluğu giderecek destekleyici bir politika uygulanmamaktadır. Et sorununun süt sorunu, süt sorununun da kırmızı et sorunu olduğu akıldan çıkarılmamalıdır. Gelişmiş ülke üreticileri 1 kg süt ile 2-2,5 kg yem alabilirken, yerli üretici 1 kg süt ile ancak 1 kg yem alabildiği için zorunlu tasfiye sürecine sürüklenmektedir.
Hayvancılığının gelişmesi için kaliteli kaba yem üretimi desteklenmeli ve yaygınlaştırılmalı, eskilerin deyimi ile “et meselesinin ot meselesi” olduğu gerçeği hiçbir zaman akıldan çıkarılmamalıdır
KAYNAK : TEMA VAKFI DERLEYEN: A.E.