MURSÎ’NİN GAZASI MÜBAREK OLSUN

ALİ ERDAL

Her milletin, hükümdarlık makamını ifade için kendine mahsus unvanları var… Batı’da kral… Araplar sultan, melik, emir… Hintliler raca… Ruslar çar… İranlılar kisra, şah… Bizans’da kayzer.. Biz kağan, hakan, han, sultan, padişah… Yakın zamanlarda yaygın olarak cumhurbaşkanlığı, başkanlık…

Bunlar makama verilen mücerret unvanlar… Kişileri ifade etmezler. Papa, halife, kral, padişah, raca vesaire dediğinizde akla fert gelmez. İyi, kötü, doğru, yanlış gibi bir mânâ da ifade etmezler. Kişiden bahsedecekseniz, ismini de söylemeniz, bir mânâ ile anacaksanız belirtmeniz gerekir… Sultan Alpaslan, Abdülhamid Han gibi… “İyi, doğru, kötü, zalim” benzeri bir sıfat getirilmedikçe unvan sahibinin nasıl bir kişi olduğu anlaşılmaz… Kişiler; meselâ adil halife, zalim kral, ulu hakan şeklinde benzerlerinden sıfatlarıyla ayırılır... Bunun üç istisnası var… İkisi menfi biri müspet… Bunlar bulundukları mevkide yaptıkları ile öyle özdeşleşmişler ki, hükümdarlık unvanı onların ismi gibi olmuş.

Habeş hükümdarlarına “Necaşi” deniyor… Habeşistan’a hicret zorunda kalan ilk Müslümanlara sahip çıkan, Allah Resulü’nün (sav) gönderdiği mektup üzerine Müslüman olan necaşinin (hükümdarın) ismi Eshame… Vefatı üzerine Peygamber Efendimiz (sav) gıyabında cenaze namazını kıldırdı. Sahabeleri gördüğü için “Tâbilerden” olan bu mübarek hükümdar, sanki ismi Necaşi imiş gibi anılmakta. Hükümdar olarak yaptıkları öyle yüce ki, işte hükümdarlık budur, hükümdar ancak böyle olur mânâsına “Necaşi” diye anılmış… İcraatı ile fani ismini aşmış… Hükümdarlık (necaşilik) budur…

Nemrut, Keldânî krallarına verilen unvan… Hz. İbrahim’i (as) ateşe atan nemrut, hükümdarlık gücünü öylesine zulmü için kullanmış ki, adı unutulmuş. Akıl almaz teşebbüsü yüzünden “nemrut”; aksi, ters, zulümde inat eden kişilere sıfat olmuş… Atasözlerine deyimlere girmiş. Bir sinek karşısındaki aczi ile insanlığa ibret olmuş bir zavallı ahmak…

Mısır hükümdarlarına firavun (fir’avn) denirdi… Bir nesli katledecek kadar zulüm… O günkü firavunun zulmü, unvanı ile özdeşleşti ki, “firavun”, kanlı zalim mânâsına geldi.

Bugün Mısır’daki darbeciler, halkın seçtiği cumhurbaşkanını idama mahkûm ettiler. Yazılı ve sözlü basında görüyoruz, darbecilerden yana olanlar bile, firavun yaptı yine yapacağını şeklinde yayın yapıyor. Kamuoyun onları buna mecbur ediyor.

Hayırlı iş yapan, kıyamete kadar hayrı ile anılacak ve bu anmalar ona dua olacak… Şerri ile anılanlar için de tam tersi… Bugün bize düşen, kimin kimi nasıl andığına bakarak, kimin hakkın ve bâtılın yanında olduğunu anlamak ve ona göre hareket etmektir. Herkes neye lâyıksa öyle anılır. Kişi, kendi lâyığına uygun olanı anar. Mursî’nin gazası mübarek olsun; akıbeti kimlerin akıbetine uygun oluyor bir düşünün… Zulüm ebedî olmaz, ama hakta olanlar ebedîdir.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.