30 Ekim 1918 tarihi sonrası Mondros Ateşkes Antlaşması imzalanmış ve Anadolu toprakları düşman kuvvetleri tarafından işgal edilmeye başlanmıştı. Ateşkes Antlaşması imzalandığı sırada Suriye’de bulunan Mustafa Kemal Paşa’da 13 Kasım 1918 tarihinde İstanbul’a gelmişti. Ancak Mustafa Kemal’in İstanbul’a geldiği saatlerde Düşman donanmaları da boğaza konuşlanmaktaydı. Bu nedenle Mustafa Kemal Paşa, Haydarpaşa’dan Pera Palas oteline gitmek için 3 saat beklemiş ve daha sonra “ Kartal İstimbotuna ” binerek Avrupa yakasına geçmiştir.
Mustafa Kemal, hepimizin bildiği “ Geldikleri gibi giderler ” şeklindeki tarihi sözü de burada söylemiştir.
İstanbul’da 6 aya yakın bir süre kalan Mustafa Kemal Paşa, 16 Mayıs 1919 tarihinde İstanbul’dan ayrılacak ve 19 Mayıs günü Samsun’a çıkacaktır. Böylece Türk Milli Mücadele hareketi de büyük bir ivme kazanacaktır.
Önce Havza ve Amasya Genelgeleri, ardından Erzurum ile Sivas Kongreleri düzenlenecek ve Mustafa Kemal Paşa Ankara’ya Aralık 1919 tarihinde gelecektir.
Bugün düşünüldüğünde Milli Mücadele Destanımızın üzerinden 100 yıldan fazla bir zamanın geçmiş olduğu görülmektedir.
Dolaysıyla da birçok şehirde İstiklal Savaşımızda gerçekleşen önemli hadiselerin 100. Yıl dönümleri ile ilgili kutlamalar yapılmaktadır. Mustafa Kemal Paşa’nın Anadolu’daki herhangi bir kenti ziyareti de illerimiz açısından övünç kaynağı olarak görülmekte ve kutlanmaktadır.
Bilecik şehri de Milli Mücadele tarihimizde önemli olayların yaşandığı şehirlerin başında gelmektedir. Dolayısıyla burada da birçok kutlama idari kurumlar tarafından yapılmaktadır.
Ancak bir yanlışı artık düzeltmemiz gerektiği düşüncesiyle bu haftaki köşe yazımın başlığını
“ Mustafa Kemal Atatürk, Bilecik’e Geldi mi? ” şeklinde atma gereği duydum.
Şimdi akıllara “Mustafa Kemal Paşa Bilecik’e gelmedi mi?” şeklinde bir soru gelebilir ve hemen cevap olarak da “elbette ki geldi” diyebilirsiniz.
Aslında burada dikkat çekmek istediğim Devletimizin kurucusu ve Cumhuriyetimizin mimarı olan Mustafa Kemal Atatürk’ün Bilecik’e kaç defa veya ilk ne zaman geldiği ile ilgili yapılan hata.
Yapılan kutlamalarda, verilen kutlama mesajlarında ve basına yansıyan haber başlıklarında hep bu hata yapıla gelmekte. Ne yazık ki bu hatayı yapanlar da ilimizin yöneticileri.
Şimdi kutlama mesajlarında “Mustafa Kemal Atatürk’ün Bilecik’e gelişinin 97’inci, 98’inci, 99’uncu, 100’üncüyılı kutlandı” denilerek sanki Mustafa Kemal Atatürk Bilecik’e ilk defa kutlama mesajının verildiği gün, gelmiş gibi bir algı oluşuyor. Ya da Mustafa Kemal’in her gelişi birileri tarafından sayılmış gibi komik bir durum ortaya çıkıyor.
Mustafa Kemal ilk defa Bilecik’e ne zaman geldi? Kaç defa geldi? Veya ne kadar kaldı? Bu soruların tamamına cevap vermek elbette ki çok zor. Ancak şurası bir gerçek ki Mustafa Kemal Atatürk, Batı Cephesi merkezinin Bilecik olması ve İsmet Paşa’nın Batı Cephesi Komutanı olarak atanmasından sonra sürekli olarak Bilecik’e gelmiştir.
Bir komutan olarak da Mustafa Kemal’in Cephenin merkezinde olması kadar doğal bir şey yoktur. Bu nedenle Milli Mücadele yıllarında Mustafa Kemal’in Bilecik’e defalarca geldiğini söylemek hata olmaz.
Umarım bundan sonraki kutlama mesajlarında ve yapılan törenlerde bu hataya düşülmez. İlin Yöneticileri olarak imza atılan mesajlara da daha fazla dikkat edilir.
Yazımı sonlandırırken tarihin sayfalarında yerini almış Mustafa Kemal Atatürk’ün Bilecik’i ziyaretlerinden bir tanesinde yaşananları olduğu gibi aktararak sonlandırıyorum.
GAZİMİZİN BİLECİK’İ ZİYARETİ
(24 Mayıs 1926 Bilecik Gazetesi)
Perşembe günü şehrin sokakları büyük küçük, kadın erkek yoğun bir halk kitlesi ile dolup taşmıştı. Herkes şevk ve heyecan içinde bulunuyordu: Gazimiz geliyor!
Ana mektebi, İlk Kız Mektebi, Erkek Mektebi, talebeleriyle memurlar, eşraf, daha doğrusu bütün memleket sakinleri Gazi’lerine bir an evvel kavuşmak için şehirden çok uzak mesafelere kadar gitmişlerdir.
O sabah muhterem Münci (Kurtarıcı) Eskişehir’den hareketle güzergâhlarına çıkan Çukurhisar köyü halkı tarafından Çukurhisar İstasyonunda, Söğüt kaymakamı Necati beyle Söğüt ve İnönü heyetleri ve İnönü mektepleri talebesi tarafından İnönü İstasyonunda büyük tezahüratla karşılanmışlar ve oradan da Bozüyük’e teşrif buyurmuşlardır.
Bozüyük istasyonunda Bilecik Halk Fırkası, Türk Ocağı, Muallimler Birliği, Himaye-i Etfal, Hilâl-i Ahmer, Baro ve Ticaret Odası âzasıyla kadın erkek Bozüyük halkı ve mektepleri tarafından parlak bir surette karşılanmış ve istasyonun girişinde sıra halinde dizilmiş saygı duruşu vaziyetinde olan kız ve erkek mektepleri talebesi candan nutuklar irad eylemişlerdir.
Kız Mektebi talebelerinden Neziha hanımın Gazi’ye hitaben irad eyledikleri nutuk:
Ey Büyük Kurtarıcı!
Her gün bizim şu küçük ve mütevazi kasabamızı aydınlatan, vücudumuzu ısıtan güneşin rengi bize bugün daha parlak görünüyor. Tesir-i hayatîsi daha kuvvetli geliyor. Havalarımızı tebdil eden rüzgârlar sanki müşfik bir el gibi omuzlarımıza dokunuyor.
Sabahları mektebe yetişmek için gün doğmadan uyanmış, evlerimizin doğuya bakan penceresinden birkaç dakika olsun o gün bize yeni hayatlar verecek olan yeni doğan güneşi kızıl yatağında seyrederek gözlerimle onun bütün hayat kuvvetini iç içe damarlarıma doldurmak adetimdir. Bugün yine o güneşe bakmadı. Gözlerime gelen ışık başka, vücudumu yakan güneş başka, damarlarımın içinde kanımı koşturan kuvvet yine başka idi.
Bu küçük yaşımla seni anlayamadım. Mektepte muallime sordum “Nedir? Güneş niçin böyle parlıyor, rüzgârlar neden tatlı esiyor? Kazamızın bacaları sanki daha kuvvetli, canlı tütüyor?” Anlattı… “Yavrum,”dedi Sekiz sene oluyor bu Anadolu’ya anavatanına bir güneş doğdu, bizi Yunan düşmanının kahrından kurtardı, ölürken diriltti. Yanan, yıkılan evlerimizi yaptırdı. Sönen ocaklarımızı tüttürdü.
Bugün işte o güneş bu aciz kazamızı tenezzül ile bizleri mesut ediyor. Git bütün mektep arkadaşların ve heyet-i talimiye nâmına o muhterem ve muazzez kurtarıcıya “Hoş geldin!..” de ve bastığı toprakları minnet ve şükranla öp…(Nezihe hanım bu sözü söyler söylemez yerlere kapanarak Gazi Paşa Hazretlerinin ayaklarını öpmek istemiş ve müşarünileyh ellerinden tutmak suretiyle kızcağızı yerden kaldırmıştır).
“Çünkü o mukaddes ayaklar, vatanımızı kurtarmak için sınır boylarında can veren babalarımızın, kardeşlerimizin izleri üzerlerinden geçmişlerdir kızım” dedi.
İşte muhterem Gazimiz; bu mukaddes vazifenin bu cihetten doğan neşe ve iftihar hisleriyle göğsümün kabardığı şu anda sizi selamlar, kazamızı teşrifinizden dolayı bütün mektebim namına arz-ı teşekkür eylerim” diyerek paşa hazretlerini selamlamış ve bunu müteakip otomobillerle Kereste Fabrikasına gidilerek fabrika bütün teferruatıyla faaliyette bulunduğu bir sırada gezilmiş ve Gazi Hazretleri fabrikanın kurucusu muhterem mebusumuz İbrahim beyefendiye mükerreren beyan-ı taktiratta bulunarak orada hazır bulunanlara hitaben:
“Efendiler, İbrahim Bey arkadaşımızın mazideki hayatının ne kadar vatanperverâne ve kahramâne safahat ile dolu olduğunu bilmeyen yoktur. Milli Mücadele’nin başlangıcında da müşterek maksadı temin için çok eksik vasıtalarla, çok gayr-i müsait şerâit içinde benimle beraber çırpındığı ve muvaffak olduğunu kemâl-i iftiharla yâ’d etmeliyim.
İstiklâl muharebelerinin devamı müddetince en itaatkâr bir asker olarak mühim süvari kıtaatımız başında çalıştığı ve ilk semerelere bu dakikada bulunduğumuz havalide cereyan eden muharebelerde muzaffer olduğu, düşmanı kahraman süvarilerin önünde olarak Bursa ovalarında takip ettiği, kılıcından geçirdiğini tarih harbimiz elbette ehemmiyetle kaydedecektir. İbrahim silahlı mücadelenin sona erdiği devreyi idrak eder etmez teşriî bir vazifeye millet tarafından intihab olundu. Bu esnada memleket ve milletin en esaslı ihtiyaçlarını düşünmek ve onun teminine teşebbüs etmek en yüksek vazife olduğunda büyük sür’at-i intikal göstermiştir. Bunun neticesi olarak bu dakikada gözlerimizin önünde hayat, faaliyet, medeniyet, ümit tecessüm ettiren (canlandıran) bu muazzam eseri vücuda getirmiştir. Bu uğurda çok müşkülatla karşılaştığına şüphe edilemez.
Bütün müşkülatı göğüslemiş, çaresizlikler içinde asla ümidini kesmemiş, milletine faydalı olacağına tereddüt eylemediği eseri üzerinde muharebede düşman üzerine yürüdüğü gibi cesurane yürümüştür. Kendisini özellikle tebrik ederim. Memleket ve millet için buna benzer müesseseleri vücuda getirmek elzemdir. İbrahim beyin memlekette çok olduğunu kabul ettiğim müteşebbisler (girişimci, iş adamları) için teşvik edici, örnek telakki edilmesini temenni ederim.
Hükümet-i Cumhuriyenin namuskâr, vatanperver, Cumhuriyetperver erbab-ı mesaiye daima faydalı olacağına şüphe edilmemelidir”.
İbrahim Bey iftihar ve meserretten titreyen sesiyle şöyle mukabelede bulundular:
“Hakkımda gösterilen teveccühlere karşı arz-ı teşekkür eylerim. Bu müessese zat-ı devletlerinin ve arkadaşlarınızın büyük yardımlarıyla vücuda gelmiştir. Bu müessesenin vücuda gelmesi için bana elinizi uzattınız, bizzat vücuda getirmiş gibi iftihar edebilirsiniz. Başta büyük reis-i cumhurumuz olmak üzere cumhuriyet hükümetimiz tarafından gösterilen yardımlara karşı şükranlarımı tekrar eylerim”.
Müşarunileyhi Eskişehir’de karşılayan valimiz Tevfik beyefendinin vuku’ bulan davetleri üzerine Bilecik’e teşrif etmek üzere refakatlerine muhterem mebusumuz İbrahim bey ve seryaver Suhi beyleri de alarak oradan hareketle saat 16.00’da Bilecik’imize vasıl olmuşlardır.
Büyük Gazi kasabadan uzak yerlere kadar karşılamaya çıkan halkı görünce otomobilden inmişler ve muhterem mebusumuz Ahmet İffet Beyefendinin de dahil olduğu hazırda bulunanların birer birer ellerini sıkmak suretiyle hâl ve hatır sormuşlardır.
Hazır bulunan kız ve erkek mektepleriyle Ana mektebi yavruları tarafından nutuklar irad edilerek yoluna dökülen bütün memleket halkının alkışlarına bilhassa saçı ağarmış, beli bükülmüş ihtiyar validelerin “Paşa oğlum hoş geldin, sefa geldin, Allah sana ömürler versin…) dualarına karşı paşa hazretleri güler yüzlü bir çehre ile teşekkür etmiş ve bu heyecanlı, samimi tezahürat ilelebet unutulmayacak bir hatıra olarak kalplere nakşedilmiştir.
Büyük kurtarıcımız müessesat-ı resmiye ve hususiye hakkında ayrı ayrı malumat aldıktan ve hükümet konağını teşrif ve bir müddet dinlendikten sonra, Bursa’ya müteveccihen hareket buyurmuşlardır.
Kurtarıcımızın vuku’ bulan davete icabet ederek lütfen ve tenezzülen Bilecik’imize teşrif buyurmalarından dolayı büyük reisimize arz-ı teşekkürü aciz Bilecik kendisine bir borç bilir.
Sağlıcakla kalın. Haftaya yeniden buluşmak dileğiyle…