Usta Gazeteci (!) olarak lanse edilen biri, kendi mahallesinden çocukluk arkadaşı bir komedyeni, her zaman olduğu gibi ekranlara çıkartıyor. Beyefendi konuşma esnasında Ak Parti’ye oy veren Türk vatandaşlarını kastederek, Aziz Nesin’in “Ne” olduğu herkesçe malum “mantığına” göndermede bulunuyor.
Devamı 6. Sayfada
İstanbul’un krema tabakasında yetişen bu komedyenin, komedi olmanın ötesine gidemeyen mantığı, bu sefer insanları güldürmek yerine öfkelendiriyor. Aslında öfkelenmeye değecek bir şey yok bu mantıkta. Sosyal olayları anlama kapasite ve olgunluğundan mahrum böylesi bir kafadan, daha nitelikli bir mantık bekleyenlere şaşıyorum ben.
Arkadaş kendince siyaset yapıyor. Bana sorarsanız bu açıklamaya sadece Bedri Baykam’ın üzülmesi gerekirdi. Çünkü kendisine yeni bir rakip çıkıyor. Türk halkına bu şekilde hakaret etme cüretini gösteren birinin, ben sanatçıyım ve istediğimi söylerim deme pişkinliğini de, espri olarak kabul ediyorum.
Ülkemiz hızlı bir değişim sürecinden geçiyor ve bazı dinozorlar bu değişimin mantığını gecikmeli olarak anlıyorlar. Zaman içinde bu kafaların değişmesi muhtemel olsa bile, Aziz Nesin mantığı ilelebet yaşayacaktır. Bundan hiç kuşkunuz olmasın.
Ömründe bir defa olsun, işçi sınıfından ya da tarım kesiminden biriyle aynı havayı teneffüs etmemiş birinin, bir tarihte, benim oyumla bir köylünün oyu aynı mı olmalı diyen bir kızcağızın mantığına sahip olması de üzüntü vermiyor bana. Bunlar en azından dürüst davranıyor, içlerindeki öfkeyi açığa vuruyorlar.
Bunların daha akıllıları, kalabalıkları öfkelendirmeden hakaret etme yeteneğine sahip oldukları için, muhtemelen bu tip safdillere için-için gülüyorlardır. Fakat Ümit Zileli gibi daha safdilleri, bu tipten azgelişmişleri cansiperane savunmak için kendilerini feda edercesine çırpınıyorlar. Vâ esefâ!
Bunlara da kızamıyorum sizin anlayacağınız. Barut tükenince parfüm muhabbeti yapmak yerine, Aziz Nesin fıkralarına takılmanın daha doğru olacağını düşünmüş olmalı hazret. Nasrettin Hocadan fıkralar nakletse, belki de bu kadar açığa düşmeyebilirdi. Ne de olsa Hoca Nasrettin, elli Aziz Nesin’i cebinden çıkartacak dehaya sahiptir.
Bunu da anlayabildiklerini zannetmiyorum. Oysa Nasrettin Hoca’ya atfedilen fıkraların büyük bir kısmı, hocanın değil, doğrudan Türk halkınındır. Bu arkadaşlar bunu da bilmezler. Bilseler sorarlardı, bilmezler ki sorsunlar.
Ak Parti propaganda uzmanlarının isteyip de başaramadığı bir pası, bu arkadaşların çıkarmış olmaları, kendilerinin zekâ seviyesini gösteriyor. Ülkemiz, Kemal Sunal filmlerindeki gibi, kendi kalesine gol atan bu tip yetenekleri hiçbir zaman unutmayacaktır.
Geçen akşam bir televizyon kanalında “faşist” bir ülkede yaşıyoruz, istediğimizi söyleyemiyoruz. Ben bir sanatçıyım, beni kızdırmayın, oraya gelirsem sizi nasıl susturacağımı bilirim diye tehditler savuran bu “komik sanatçı”, içimi acıttı doğrusu. Aydının kıymeti bilinmiyor bu ülkede diye hayıflandım!
Bazılarınızın içinden, “Nesin” sen, Aziz “Nesin” misin yoksa demek geçiyor olabilir bu komedyene. O bir kahraman, Miguel Cervantes’in ünlü romanında tiplediği bir Don Quijote hazret. Malum Cervantes, yıkılan aristokrasi sonrası İspanya’sında, kendi züğürtlüğüne mazeret arayan maceraperest bir bunağı hikâye etmişti o ünlü romanında.
Bizim edebiyatçılarımız da bir gün, nesli tükenmiş bu kelaynakları hikâye edecektir hiç kuşkusuz.
İyi ki varsın Uğur Dündar, iyi ki varsın Müjdat Gezen. Sayenizde aydınlandık. Ak Parti gerçeği ve seçmenlerinin kim olduğunu öğrenebildik nihayet.
Vatan size minnettardır!