Dünya Nükleer Sanayi Vaziyet Raporu 2012'ye göre; - 2011 yılında tüm dünyada toplam 19 reaktör kapatıldı, 7 yeni reaktör ise devreye sokuldu. - 4 ülke nükleer enerjiden 1 yıl içinde vazgeçebileceğini açıkladı. - En az 5 ülke nükleer enerji programlarını başlatmama ya da yeniden başlatmama kararı aldı. - Hatırlarsanız Japonya, Fukuşima kazasının sonrasında tüm reaktörlerini devre dışı bırakmıştı ancak 5 Temmuz'da Ohi Nükleer Santrali'nde bir reaktörü tekrar devreye soktu. Yakın zamanda ikincisini de devreye geçirecekleri ve diğer reaktörlerü açmak için de izin bekledikleri biliniyor. - Bulgaristan ve Japonya'da iki reaktör devre dışı bırakıldı ve terk edildi. - 4 ülke yeni nükleer enerji inşaat projelerini resmen iptal etti. - Dünyada yenilenebilir enerjiye yapılan toplam yatırım miktarı 2011′de 260 milyar $ (ABD Doları) seviyesine ulaşarak 2004′ün neredeyse 5 katına çıktı. 2004-2011 arası dönemde toplam yenilenebilir enerji yatırımı 1 trilyon $ (ABDDoları)nı aştı. Aynı dönemde nükleere yapılan yatırım 120 milyar $ ABD Doları‘nda kaldı. - Dünyada kurulu toplam nükleer enerji kapasitesi 2011′de yine azaldı. Kurulu rüzgar enerjisi gücü ise sadece 2011′de 41 GW arttı. Avrupa Birliği’nde de 2000 yılından beri kurulu nükleer enerji kapasitesi 14 GW azalırken tam 142 GW kurulu güçte yenilenebilir enerji santralleri hayata geçti. Aynı dönemde yeni kurulan doğalgaz santrali kurulu gücü ise 116 GW’de kaldı. Türkiye'de durum ve sonuçlar Yukarıda da okuduğunuz üzere artık dünya yenilenebilir enerji kaynaklarına yatırım yapmaya başlamış ve ülkelerindeki nükleer santral reaktörlerini tek tek devre dışı bırakmaya başlamışken; biz ise 3 yeni nükleer santrali Türkiye'ye kurmak için çaba sarfediyoruz. Bunlardan birisi Mersin Akkuyu, diğeri Sinop Hamsilos olarak belirlenmişken üçüncüsünün de Kırklareli'nin İğneada'sında olması bekleniyor. Avrupa ülkelerinin büyük kısmı nükleer enerji kullanımını reddediyor. Bu reddediş, büyük ölçüde Çernobil felaketi deneyiminin ve nükleer karşıtı hareketin hiç ara vermeden sürdürdüğü çabaların sonucu. Böylece insanlar ciddi bir nükleer kaza olması riskinin varolduğunu hiçbir zaman unutmadılar. Otuz yıldır süren araştırmalardan ve yatırılan milyarlarca avrodan sonra bile, nükleer atık sorununa bir çözüm bulunabilmiş değil. Avrupalıların çoğu radyoaktif atıkların yüzbinlerce yıl güvenli ve kapalı bir yerde saklanabilmesinin son derece güç olduğunu düşünüyor. Ayrıca sivil denilen nükleer teknolojinin askeri kullanımı ihtimali hiçbir zaman tamamen ortadan kaldırılamaz. Dolayısıyla sadece devletlerin elindeki nükleer silahlar değil, nükleer terörizm de nükleer enerjinin kullanımına karşı çıkmamızın önemli bir nedeni. Herşeyden önce Türkiye’de nükleer karşıtı olmanın sebeplerinin değişmiş olduğunu düşünmüyorum. Riskler kırk sene önce neyse, şimdi de o. Karadeniz kıyılarında yaşayan Türkiye vatandaşları, nükleer serpintinin topraklarını ve tarlalarını kirletmesinin verdiği şok edici tecrübeyi yaşadılar. Ayrıca deprem tehlikesi Türkiye’de herhangi bir nükleer santral yapılmasını iyice mantıksız hale getiriyor. Japonya geçen yaz yaşadığı depremden sonra, aldığı tüm güvenlik önlemlerine rağmen ülkenin en büyük nükleer santralinin ciddi bir hasar görmesi nedeniyle nükleer enerjinin sürdürülebilirliği iddiasını gözden geçirmek zorunda kaldı. Çünkü tüm önlemler yetersiz kalmıştır.