Kur’an-ı Kerim insanı her türlü güzellikler üzerinde hak sahibi olarak tanıtır. İnsanın her şeyden Allah’ın koyduğu ölçüler çerçevesinde istifade etme hak ve salahiyeti vardır. Bu sebeple insanın, tabiatta gördüğümüz yaratılmışların, canlı cansız tamamından, meşru ölçüler çerçevesinde istifade edebilmesine izin verilmiştir.
Dinimize göre her hak, sahibine aittir ve kendi rızası dışında ikinci şahıslarca kullanılması mümkün değildir. Ama hiç unutmamak gerekir ki, hak sahibi hakkını, başkalarının hakkını ihlal edecek şekilde kullanamaz. Hiçbir kişi ya da varlığın özellikle müslümandan zarar görmesi düşünülemez. Zira Hz. Peygamber (SAV) şöyle buyurur: “Müslüman, Müslümanların elinden ve dilinden zarar görmediği kişidir. Muhacir de Allah’ın yasakladıklarını terk eden kişidir.”(Buhari, İman,3).
Dinimize göre insan mükerremdir ve hakkı da saygı değerdir. Hakka saygı olgunluk gerektirir. Kişinin ahlaken ve edeben olgunluğa erişmesi dinimizin insana kazandırmak istediği ana özelliktir. Çevremizde yaşayan kişi ve varlıkların haklarına saygı gösterdiğimiz kadar saygı görürüz. Bu sebeple olgun mü’min olma gayretinde olmalıyız. Bu konuda Hz. Ali’ye kulak verelim:
“Bilin ki ey Allah'ın kulları, gerçekten bir mü'min, geçen yılda helâl bildiğini hu yıl da helâl bilir; geçen yıl haram saydığını bu yıl da haram sayar. Haram olan şeylerden, insanların helâl saydıkları size helâl olmaz; çünkü helal, Allah'ın helâl kıldığı şeydir; haram da yine Allah'ın haram kıldığı şeydir. Nifaktan, halkın arasını açmaktan ve ahlâkınızı bozmaktan sakının; dilinizi tek ve uz tutun; gönlünüz başka düşüncede, diliniz başka sözde olmasın. Herkesin dilini tutması gerekir; çünkü bu dil serkeştir; sahibini eğri yola götürür, sapıtır. Allah'a and olsun ki Allah'tan sakındığını söyleyen birinin, dilini zapt etmedikçe, Allah'tan sakınmasından dolayı bir fayda elde ettiğini görmedim...
Bir hayır gördünüz mü, ona yardım edin; bir kötülük (şer) gördünüz mü ondan uzaklaşın. Nitekim Allah Rasûlü, ‘Ey Adem oğlu! Hayır işle, şerri bırak. Böyle yapmakla mutlu olur, doğru yolu bulursun. Namaz her takvâ sahibinin, Allah'tan sakınan kişinin Allah'a yaklaşmasıdır. Hac, her zayıfın cihadıdır. Her şeyin bir zekâtı vardır; bedenin zekatı ise oruçtur. Akıl gibi zenginlik; cehalet gibi fakirlik; edep gibi güzel miras ve danışmak gibi de yardım yoktur.’ buyurmuştur.
İyiyi (hayrı) işleyen, bizzat iyiden daha iyidir; kötüyü işleyen de bizzat kötüden daha kötüdür. Kişi bilmediğinin düşmanıdır. Her şey azaldıkça, ilim ise arttıkça kıymetlenir. Size en büyük âlimin kim olduğunu haber vereyim mi? Allah'ın kullarına onun yasaklarını câzip göstermeyen, Allah'ın verdiği mühlete aldanıp da ilâhî azaptan kurtulduklarını telkin etmeyen ve O'nun rahmetinden ümit kesilmesine sebep olmayan kimsedir."
Görüldüğü gibi dinimizin nihaî gayesi Allah katında en kıymetli varlık olan insanı iyilik üzere daimi tutmaktır. İnsanın var edildiği kıymet üzere kalabilmesi, insanlık haysiyet ve şerefini muhafaza edebilmesi esastır. Allah gönderdiği dinleri gönderme gayesinde, kendini bildirmek maksadı yanında insanın kendini yaratıldığı gibi muhafaza etmesini temin de vardır. Bu sebeple yeryüzü, insanın var edilmesi ile birlikte eğitiminin de başladığına şahittir. Bundan dolayıdır ki ilk insan ilk peygamberdir. Bildiğimiz gibi peygamberler Allah’ın eğitiminden geçmiş insanlardır ve hepisi birer eğitimci olarak peygamberliğe hazırlanmışlardır. Peygamberimiz Efendimiz Muhammed (SAV): “Beni Allah terbiye etti ve terbiyemi ne güzel yaptı” buyurmuştur. Allah insanlıkta görmeyi murat ettiği iyiliği, evvela eğitimci olarak gönderdiği peygamberlerini iyilikle donatmak suretiyle model insan olarak hazırlayarak tahakkuk ettirmeyi irade etmiştir. İlk İnsan ve ilk peygamber Adem (AS)’den Hz. Peygamber Efendimiz’e kadar aralıksız gelen peygamberlerin birer eğitimci oluşu ve gönderilmelerindeki tek gayenin yer yüzünde iyiliğin hakim olması düşünüldüğünde hiçbir devirde
insanlık iyilik telkininden mahrum kalmamıştır. Son Peygamber Hz. Muhammed (SAV) ve getirdiği ilahi mesaj Kur’an-ı Kerim sonsuza kadar bu iyilik gayesinin tek kaynağı olarak insanlığa ışık olacaktır.
İnsanlar bu ilahi kaynak etrafında aydınlandıkça iyilik üzere kalacaktır.