Geçtiğimiz hafta Toprak mağdurları seramik fabrikası yemekhanesinde TMSF yetkilileri ile bir görüşme yaptılar. Ancak yine görüşmelerden bekledikleri sonuç çıkmadı. Görüşme boyunca gelişmeleri yakından takip ettim. Saat 11:30 gibi başlayan görüşmeler sonrasında umduğunu bulamayan işçiler zaman ilerledikçe 3’er 5’er gruplar halinde fabrikayı terk ettiler.
Vaziyet böyle olunca hemen Nasrettin Hoca ile Timur’un fil hikayesi geldi aklıma. Görüşmeler sonrasında yüzlerce işçi içerisinden 50-60 kişilik bir grup Eskişehir- Bozüyük yolunu trafiğe kapatmak istediler. Jandarmanın müdahalesi karşısında hemen çark eden grup hiç olmazsa tek şeridi kapatarak ilçe merkezine kadar yürüyelim dediler, öyle de oldu.
Kimi zaman yoldan kimi zamdan kaldırımdan Cumhuriyet meydanına kadar yürüdüler. Cumhuriyet meydanında yetkililer gelsin bize açıklama yapsın dediler. Yetkili vatandaşın ayağına gelir mi hiç? Sonunda Kaymakam beyden randevu aldılar ve işçileri temsilen 3-5 kişi, sendika yetkilileri ve Belediye Başkanı Ahmet Berberoğlu ve belediye yetkililerinin bulunduğu bir ortamda görüşmeler yapıldı.
Bizler basın olarak içeri girmiştik ki. Kaymakam bey bizzat kendisi makam odası girişindeki bizleri kibarca, basın dışarı sözleri ile odadan uğurladı. Bizlerde bu incelik ve nezaket karşısında makama olan saygımızdan dolayı sadece makam odasını değil, anında hükümet konağını terk ettik. Belli ki içeri de kamuoyu ile paylaşılması istenilmeyen gizli görüşmeler yapılacaktı. Olayların gelişme süreci bu şekilde.
Burada iki hususa dikkat çekmek istiyorum. Birincisi toprak işçileri arasında bir bütünlük göremedim. Binlerce insanın mağdur olduğu bir konuda mağduriyeti dile getirmeye çalışanlar ise sadece bir avuç insan. Görünen o ki bu durum işçilerle olacak olursa, Nasrettin Hoca ile Timur arasında ki fil hikayesinden öteye geçemeyecek. Sanki 50- 60 kişi mağdur, diğerleri halinden memnunmuşçasına yapılanlara ve yaşadıklarına karşı böylesine duyarsız……
Diğer yandan bu mağduriyetin çözülmesi için konuyu sürekli gündemde tutmaya çalışan ve kaymakamlık makamında bu konunun görüşmeleri yapılırken kibarca kapı dışarı edilen basın mensuplarının düştüğü durum. Görünen o ki toprak çalışanlarının bir çoğu kendi davalarına basın mensuplarının sahip çıktığı kadar bile sahip çıkmıyor.
Gelelim Kaymakamlık’ta yaşananlara, Kaymakam bey tarafından Toprak işçileri ile yapılan görüşmelerin neden gizli kapılar ardında bırakılmak istendiğini hala anlayabilmiş değilim. Zaten kamuoyu nezdinde en ince ayrıntısına kadar bilinip, yakından takip edilen toprak işçilerinin sorununu dinlerken sanki devlet sırrıymış gibi görüşmeleri niçin kamuoyu ile paylaşmak istemediniz? Niçin basına yasak koydunuz? Kaymakam bey. Yoksa, bugüne kadar sorunlarıyla ilgilenilmeyen toprak işçileri ile basının ününde yüzleşmekten mi korktunuz? Sonuçta gizli kapılar ardında yapılan görüşmeleri kamuoyundan gizlediniz. Ancak yapılan bu davranış kamuoyunca hoş karşılanmayıp, hiç de kabul görmedi Kaymakam bey…..
SAYGILARIMLA…
Vaziyet böyle olunca hemen Nasrettin Hoca ile Timur’un fil hikayesi geldi aklıma. Görüşmeler sonrasında yüzlerce işçi içerisinden 50-60 kişilik bir grup Eskişehir- Bozüyük yolunu trafiğe kapatmak istediler. Jandarmanın müdahalesi karşısında hemen çark eden grup hiç olmazsa tek şeridi kapatarak ilçe merkezine kadar yürüyelim dediler, öyle de oldu.
Kimi zaman yoldan kimi zamdan kaldırımdan Cumhuriyet meydanına kadar yürüdüler. Cumhuriyet meydanında yetkililer gelsin bize açıklama yapsın dediler. Yetkili vatandaşın ayağına gelir mi hiç? Sonunda Kaymakam beyden randevu aldılar ve işçileri temsilen 3-5 kişi, sendika yetkilileri ve Belediye Başkanı Ahmet Berberoğlu ve belediye yetkililerinin bulunduğu bir ortamda görüşmeler yapıldı.
Bizler basın olarak içeri girmiştik ki. Kaymakam bey bizzat kendisi makam odası girişindeki bizleri kibarca, basın dışarı sözleri ile odadan uğurladı. Bizlerde bu incelik ve nezaket karşısında makama olan saygımızdan dolayı sadece makam odasını değil, anında hükümet konağını terk ettik. Belli ki içeri de kamuoyu ile paylaşılması istenilmeyen gizli görüşmeler yapılacaktı. Olayların gelişme süreci bu şekilde.
Burada iki hususa dikkat çekmek istiyorum. Birincisi toprak işçileri arasında bir bütünlük göremedim. Binlerce insanın mağdur olduğu bir konuda mağduriyeti dile getirmeye çalışanlar ise sadece bir avuç insan. Görünen o ki bu durum işçilerle olacak olursa, Nasrettin Hoca ile Timur arasında ki fil hikayesinden öteye geçemeyecek. Sanki 50- 60 kişi mağdur, diğerleri halinden memnunmuşçasına yapılanlara ve yaşadıklarına karşı böylesine duyarsız……
Diğer yandan bu mağduriyetin çözülmesi için konuyu sürekli gündemde tutmaya çalışan ve kaymakamlık makamında bu konunun görüşmeleri yapılırken kibarca kapı dışarı edilen basın mensuplarının düştüğü durum. Görünen o ki toprak çalışanlarının bir çoğu kendi davalarına basın mensuplarının sahip çıktığı kadar bile sahip çıkmıyor.
Gelelim Kaymakamlık’ta yaşananlara, Kaymakam bey tarafından Toprak işçileri ile yapılan görüşmelerin neden gizli kapılar ardında bırakılmak istendiğini hala anlayabilmiş değilim. Zaten kamuoyu nezdinde en ince ayrıntısına kadar bilinip, yakından takip edilen toprak işçilerinin sorununu dinlerken sanki devlet sırrıymış gibi görüşmeleri niçin kamuoyu ile paylaşmak istemediniz? Niçin basına yasak koydunuz? Kaymakam bey. Yoksa, bugüne kadar sorunlarıyla ilgilenilmeyen toprak işçileri ile basının ününde yüzleşmekten mi korktunuz? Sonuçta gizli kapılar ardında yapılan görüşmeleri kamuoyundan gizlediniz. Ancak yapılan bu davranış kamuoyunca hoş karşılanmayıp, hiç de kabul görmedi Kaymakam bey…..
SAYGILARIMLA…