2016 yılının Tarım Bakanı Faruk Çelik’in ayrı zamanda yaptığı açıklamaya istinaden 10 Ekim tarihinde aşağıdaki yazımda düşüncelerimi paylaşmıştım.
“ŞEHİRDE HEDER OMAYIN TOPRAKLARINIZA DÖNÜN"
Yazının başlığını ben değil Tarım Bakanı Faruk Çelik koydu. Türkiye’de elli yıldır tarımı bitirme politikası uygulanıyor. Bu uygulamaya hayvancılıkta eklendi, eti ithal eder olduk. Ak Parti iktidarı da maalesef tarım bitirme politikalarına ayak uydurdu. Ak Parti 14 yıllık iktidarında Milli Eğitim ve Tarım Politikalarında başarılı olamadı. İlk iktidar olduğu dönemde Sami Güçlü Tarım Bakanı olmuştu, başarılı olmasına rağmen görevden alındı, yerine Mehdi Eker geldi. 10 yılı aşkın tarım bakanlığı yapan Eker tarımın ve hayvancılığın gerilemesine sebep oldu. Tarımı sadece seracılıktan ibaret saydı. Hayvancılığı ithalatla halledebileceğini sandı.
Ak Parti iktidara geldiğinde köylerde nüfusun %37’si yaşıyordu. Türkiye Cumhuriyeti Devleti kurulduğunda köyde yaşayan nüfus %85 idi. Şu anda nüfusun %25’i köylerde yaşıyor.
Tarım Bakanı Çelik Lüleburgaz Tarımı İşletmesi Müdürlüğünde yaptığı açıklamada “Şehirlerde, daracık sokaklarda, fabrikalarda bin bir türlü zahmetle, şehir hengamesi içerisinde ayakta durmaya çalışan, köydeki varlığını terk ederek şehirlere koşan gençlerimize sesleniyorum; artık o bir geçiş dönemiydi, şimdi köye, toprağa, tarıma, hayvancılığa dönme zamanı. Peygamberler mesleği çobanlık, hayvancılık. Burada yadsınacak bir şey yok. Tarım ülkemiz açısından da son derece önemli. Avrupa Birliği ülkeleri bütçelerinin %40’ını tarıma ayırıyorlar. Neden, çünkü büyük bir tehlike görünüyor. Atıl arazilerin kullanımı konusunda ülkeler büyük bir yarış içindeler. Hükümet olarak bunu bilincindeyiz. İnşallah baş tacı meslekler olarak inşa etmek istiyoruz” diyor.
İnsanlar ürettiklerinden para kazanamayınca doğdukları toprakları terk etmeye mecbur kaldılar. Binlerce değil, on binlerce tarım arazisi ekilmiyor, birçok tarım arazisi ormanlık oldu.
Geçenlerde yine Bakan Çelik ekilmeyen tarım arazilerini alacakları tedbirlerle işletilir hale getireceklerini söyledi. Bakan “Şimdi köye, toprağa, tarıma, hayvancılığa dönme zamanı” diyor. “Avrupa’da nüfusun %5’i tarımla uğraşıyor, bide tarımla uğraşan nüfus fazla %5’e çekmeliyiz” diyorlardı. Daha %25’lerde gelen tehlike görüldü.
Ziraat Bankası, Tarım Kredi Kooperatifleri tarımla uğraşanlara en kolay seri ve geliri arttırıcı destek verir hale getirilmeli. Tarım İl Müdürlükleri dairelerde tarımı idare edilir halden sahada verimi arttırmacı çalışır hale getirilmeli.
Bazı yanlış uygulamalar aile içi tarımcılığı bitirir hale getirdi. Yanlış uygulamalar tarımda tecrübeyi kaybettirdi.
Bir arada 10 inekten az alana kredi verilmedi. Mısır, yonca gibi hayvan yiyeceklerine 10 dönümden aşağı ekenlere destek verilmedi. Şimdi 5 dönüme indirildi. 1 dönüme dahi verilmeli. Masa başından halktan kopuk alınan yanlış bir karar birkaç sene devam edince meydana gelen zararın telafisi yıllar alıyor.
Yıllar evvel keçinin ormana zarar verdiği iddia edildi, sürü sahiplerine cezalar verildi ve keçi sayısı çok çok azaldı. Şimdi keçi teşvik kapsamında zararı kim ödüyor hem üretici hem tüketici.
Gazetenin kurulduğu tarihten bu yana 27 yıl geçti. Tarım ve hayvancılıkla ilgili sayısız yazılarım oldu. Birçoğunun başlığını unuttum. Hatıramda kalan birinin başlığını yazayım da nasıl eti ithal eder hale geldiğimiz daha net anlaşılsın. “Köyleri İnsansız Dağları Hayvansız Bıraktılar”
Dağlar yabani hayvanlarla doldu. Domuzlar, ayılar az sayıda üreticinin ürettiğine büyük zarar veriyor. Üretici “Bizim zararımızı düşünen yok, domuzlar ve ayılar bizden çok koruma altında tarlamızın içinde dahi mahsullerimizi korumak için silahla bekçilik yapamıyoruz. Jandarma ve çevreciler ceza yazmak için sırada bekliyor” diyor.
Köylerde üç beş üretici kaldı, böyle davranışlarla onları da kaybetmek işten değil.”
Tarım Bakanlığı “İki yıl üst üste ekilmeyen tarım arazilerini tespit edip kiralamaya vereceğini, ücretlerini de arazi sahiplerine ödeneceğini açıkladı. Uygulamanın doğru olacağını düşünmekle beraber, bir yanlış yapıldığında kötü sonuçlar doğuracağını söyleyebilirim.
Tarımda bugün alınan bir kararın semeresini bir yıl sonra görürsünüz. On yıl evvel söylediğinizi on yıl sonra uygulamaya kalkarsanız on yıl geride kalmış olursunuz.
2016 yılının Tarım Bakanı Faruk Çelik’in açıklamalarıyla ilgili 31 Ekim 2016 tarihinde yine bir köşemde şöyle değerlendirmiştim;
“Geçtiğimiz ay Tarım Bakanı Faruk Çelik, köy nüfusu azaldığından ekilmeyen birçok arazinin olduğunu, bu arazilerin ekilmesi için tedbir alacaklarını belirtti.
Buna yakın bir tehlikeden daha bahsetmek istiyorum. Büyük şehirlerde yaşayan, hali vakti yerinde, parası olanlar, şehrin bunaltan yaşantısından bıktı. Bunlar Anadolu'muzun birçok köyünden üreticinin tarımdan istediği kazancı elde edememesinden istifade ederek tarla alıyor. Ekilmiyor, biçilmiyor. 'Bir gün gelir bir ev yaparım, şehirden uzak yaşarım' düşüncesiyle hareket ediyor.
Bir kısım Dünya, Türkiye her geçen gün nüfusunu artırıyor. Bir gün tarımda ne üretilirse para edecek bende arazi alayım fırsat bulduğumda tarıma başlarım düşüncesiyle arazi alıyor.
Bazıları 3-5 dönüm tarla alayım yazlık bir ev, fidan dikeyim, fırsat bulduğumda gelir vakit geçiririm düşüncesinde. İlimizde de bu şekilde birçok arazi satıldı ve bugün bomboş duruyor. Ülkemiz için bu tarım arazilerin çalıştırılmaması büyük kayıp.
Tarımda geç veya yanlış alınan kararların telafisi zor oluyor. İlgilileri uyarmak için bu hususu gündeme taşımak istedim.”
Yine Faruk Çelik’in;
Bakanlıkta 10 yıl evvel yapılması düşünülen 10 yıl sonra uygulanmaya başlanabiliyor.
O tarihlerde birinci yazımın okuyucu sayısı 3423 ikinci yazımın ise 2555.
Yazılarımda bugün satılan arazilere ev yapılmasına dikkat çekiyorum. Bugün ise tedbirsizlik yüzünden büyük sorun haline gelmiş durumda.