ABD’nin kuzeybatısındaki Pasifik kıyısı ormanlarında yaşayan benekli baykuşu bekleyen akıbetten, Malezya’daki topraklarını buldozer ve elektrikli testere istilasından kurtarmaya çalışan Penan halkının ne olacağına kadar, ormanlar üzerine sürüp giden tartışmalar, ekonomik gelişme ile çevre koruması konularında zorlu sorular çıkarıyor ortaya. Çok uzun süre sınırsız bir kaynak sayılan orman, şimdi giderek büyük bir hızla, insanların ihtiyaç duydukları ya da arzu ettiklerini, sağlıklı bir gezegen için zorunlu olan ekolojik hizmetleri karşılayamayacak kadar seyrekleşmekte ve bozulmaktadır.
Yeryüzünü örten ormanlar, geçtiğimiz 10.000 yıl içinde, tarım alanları, otlaklar ve kentler için yer açma amacıyla yapılan kesimler sonucunda üçte bir oranında azalmıştır. Her yıl 17 milyon hektarlık tropikal orman alanının yok olduğu bu süreç devam ederken bile, ormanın başlıca ürünü olan ağaca yönelik talep hiç azalmamakta, her dönem yüksek kalmaktadır. Bütün bunlar olup biterken, ormanların, iklimi, toprak ve su kaynaklarını korumada; biyolojik çeşitliliğin sürmesini sağlamada oynadığı rolün giderek daha çok anlaşılması, bu varlığın korunması zorunluluğunu açıkça ortaya koymuştur.
Ormanlarının biyolojik değerine ilişkin bir envanter çıkarmış ülke çok azdır. Buna rağmen, en gerçekçi tahmin olarak şu söylenebilir: İnsanlık yerleşik tarıma başlamadan önce 6.2 milyar hektar genişliğinde olan bozulmamış, birincil ormanlardan bugün geriye 1.5 milyar hektarlık bir alan kalmıştır. Tropikal ormanların en başta kapladığı alanın yarısı, köylülerin, hayvancıların ve kereste işiyle uğraşanların ellerinde yok olmuştur. Geride kalan diğer yarı ise, bugün, ekolojik bütünlüğü tehdit eden kesim faaliyetlerine tanık olmakta ya da başka faaliyetlerle bozulmaktadır.
Avrupa’nın özgün ormanları, bugün hemen hemen yok olmuş durumdadır. Bunların yerini, ancak birkaç ağaç cinsi barındırabilen ve insanlarca yoğun biçimde denetlenmeye muhtaç ağaçlıklar almıştır. Alaska hariç Birleşik Devletlerde, birincil orman alanlarının hiç bozulmadan kalabilen bölümü yüzde 5’ten azdır. Dünyada henüz balta girmemiş en geniş ormanlık alanlar, Kanada ve Sovyetler Birliği’nin kuzey uçlarında bulunmaktadır. Buraları, geniş ölçekli işletmeler ya da insan yerleşimi açısından çok uzak ve verimsiz kalan alanlardır.
İkincil hiç bir orman ya da insan eliyle yapılan hiçbir ağaçlandırma, birincil ormanların biyolojik zenginliğiyle ya da ekolojik açıdan taşıdığı önemle kıyaslanamaz. Birincil ormanların yüzlerce yıllık dev ağaçlarından, hektar başına elde edilen büyük verimden hareketle kerestecilik, bir dönem büyük bir patlama yaşadı. Örnek vermek gerekirse, Amerika’nın kuzeybatı Pasifik kesiminde bulunan 500 yıllık köknarlardan yalnızca bir tanesi, tipik bir Amerikan evinin yapımında gerekli olan bütün ahşap malzemeyi sağlamaya yetiyordu.
Ne var ki, bu alabildiğine hızlı ormancılık, çok ciddi ekolojik ve ekonomik sorunlara yol açtı. Örneğin Dünya Bankası’nın yaptığı tahminlere göre aşırı ağaç kesimi yüzünden, tropikal ağaç ihraç eden ülkelerin sayısı önümüzdeki on yıl içinde 33’ten 10’a kadar düşecektir. Ilıman kuşağın yaşlı ormanlarına bağımlı olan Kuzeybatı Pasifik yöresi ve diğer bölgelerde, elde kalanlar kesildikçe bu dalda bir gerilemeye tanık olacaklardır. Tabii bu arada, ormanların yok olmasıyla ortaya çıkan tüm topluma dönük maliyetler (toprak erozyonu, türlerin yok olması ve diğer çevresel zararlar) büyük ölçüde hesaba katılmadan geçiştirilecektir.
Türkiye’deki ormanlar, ülke yüzeyinin %25.6’sını kaplamaktadır. Bunun miktarı 20.2
milyon hektardır. Odun hammaddesi üretimi bakımından ülkemiz ormanlarının ancak %44’ü
verimli ormanlardır. Geriye kalan %56’sı ise bozuk, verimsiz ormanlar ile orman içi açıklıklar ve orman içi meralardır.
Kaynak : TEMA VAKFI