Elmanın kabuğu, hem içinin sırrını koruyor, hem içinden bilinmesi gerektiği kadarını haber veriyor. Kabuk yeşilken ham, kırmızıyken olgun… Çürümek üzere olduğunu da yine örtüsünün bozulmaya başlamasından anlıyoruz. Kabuk, için aynası… Kabuk, yani örtü, meyvanın hem muhafızı, hem halinin habercisi…
Şöyle etrafımıza bakalım.. Her şey, kat kat ambalaj içinde... Meselâ ceviz… İnce bir zarla çevrili meyva, yuvarlak ağaç kutu içinde… O da taze iken yeşil bir kabukla çevrili… Yeşil kabuk, meyvanın daha olmadığını, ağaç kabuk, meyvanın yenmeye hazır olduğunu bildiriyor. Hattâ insan, kendine bir baksın… Derisinin görevlerini hatırlasın… Sonra en küçükten, en büyüğe baksın, her şeye; kâinata baksın… Her şey böyle…
Sevgilisine bir yüzük “hah” deyip vermiyor. Küçük ve güzel bir kutuda pamuk üzerine konuyor önce… Sonra bu kutu şirin bir kâğıda sarılıyor. Son olarak da fiyonk yapılmış bir paket haline getiriliyor… Ondan sonra da güzel ve etkili sözlerle, takdim ediliyor. Aynı şekilde gelin de… Fevkalâde zarif bir kıyafetle erkeğe veriliyor. Gelinlik, kadına yakışan, insanın en güzel buluşlarından biri ve en güzel örtü… O mesut zamanı anlatan en güzel kitap… O mesut zamanın en başarılı ve etkili hatibi…
Kadında örtüye karşı çıkanların, dinin emrini kaale almıyorlarsa, etraflarına bakıp bu incelikleri kavramaları ve örtünün var olmanın bir icabı olduğunu anlamaları ve susmaları gerekmez mi?
Her şey, değerine göre bir örtü içinde… Ama fahişe, kendisini elbisesiz pazarlıyor. İcra ettiği faaliyet onu gerektiriyor. Çünkü bedenini göz önüne sermekten gayri cazibesi yok. Kendisini hediye paketi gibi sunacak değil… Kadının örtüsüne kırmızı görmüş boğalar gibi saldıranların, ahlâk seviyeleri bir yana, zevksizlikleri ve kabalıkları hangi seviyede görüyor musunuz?.
Her şey bir örtü içinde demiştik ama… Çirkin bir ambalaj içine bile alınmamış bir şey var… Tek bir şey… Her türdeki canlının pisliği… Posası… Evet, sadece yenen şeylerin posası, ambalaj içine konulmamış halde vücuttan defediliyor. Yalnız o, bir ambalaja ve örtüye lâyık görülmüyor. O bile, yine de, her mahlûkta ayrı bir form içinde defedilmekte. Eğer bedende bir hastalık varsa pislik, artık o formu da kaybediyor. O zaman daha da kötü bir koku yayıyor ortalığa. Burunlara, gözlere ve etrafa şirretçe, adeta saldırıp herkesi en kaba şekilde rahatsız ediyor. İşte o zaman, örtü içine alınmaya lâyık olmayan posa, örtüdeki inceliği anlamayan sulanmış beyinlere dönüyor.