OSMANLI KAYITLARINDA BİLECİK DEMİR MADENİ

Bilecik Demir Madeni’nin izini Osmanlı arşivlerinde sürmeye devam ediyoruz.

Başbakanlığın herkesin kullanımına açık Osmanlı Arşiv kayıtlarında yaptığım inceleme neticesinde özellikle 16. yüzyıla ait “Mühimme Defterleri”nde Bilecik Demir Madeni ile ilgili pek çok emirnamenin bulunduğunu gördüm. Mühimme Defterleri Osmanlı İmparatorluğu’nun en üst düzey karar alma organı olan Divân-ı Hümâyun’da alınan kararların bulunduğu defterlerdir. Bu defterler incelendiğinde imparatorluğun her noktası ile ilgili olarak hem hukuki hem de idari yönden merkezi teşkilatın çeşitli kararlar aldığı görülmektedir. Mühimme defterlerinde bulunan karar ve hükümler günümüzde Bakanlar Kurulu kararları ile eşit derecededir. Bu bakımdan oldukça kıymetli bir kaynaktır. Şu anda Devlet Arşivlerinin internet sitesinde mühimme defterlerinin sadece küçük bir bölümü bulunmaktadır. 1558 ile 1569 yılları arasındaki yayınlanmış olan toplam 7 ciltlik mühimme defterlerinde “Bilecik Demir Madeni” ile ilgili olarak da alınmış pek çok karara rastladım. Kararlar incelediğinde madenin büyüklüğü ve çalışma prensipleri ile ilgili bir fikir edinmek mümkün…

Bizim yaptığımız iş, üniversitelerde akademik bir çalışma olmadığı ve şimdilik sadece bu türden çalışmalara bir yol feneri niteliğinde olduğu için, mühimme defterlerinden demir madeni ile ilgili kararlardan örnekler koyarak bunlarla ilgili küçük açıklamalar yapmanın meselenin daha iyi anlaşılmasını sağlayacağını bu konu hakkında çalışmak isteyen akademisyenlere de bir yol göstereceğini düşünüyorum.

Madenin nerede olabileceğine dair belge:

Saruhan (Manisa) piyadelerinin beyine hitaben yazılan yazının Küre Emini Hasan Kethuda’ya verildiğinden bahsedilmektedir. “Kethuda”lık; Osmanlı devlet sisteminde bir yörede, bölgede devlet adına işleri takip eden kimselere verilen bir sıfattır. O halde, yazının Küre Emini Hasan Kethuda’ya verildiği belli olduğuna göre, madenin Küre’de bulunduğu düşünülebilir. Her halükarda maden Küre’de değilse dahi, maden çıkarma ve işleme faaliyetinden Küre bölgesinin sorumlu olduğunu anlayabiliriz. Ayrıca yine aynı yazıda Küre’ye Manisa bölgesinden bir nevbetlü piyadenin görevlendirildiği anlaşılmaktadır. Nevbetlüden kastın ise 586 kişi olduğu yazıdan bellidir. Buna göre madende çalışacak işçi sayısının sadece Manisa’dan gelen 586 kişi olduğu bellidir.

Üretim miktarını gösterir belge:

Yazıda yuvalak ismi ile bahsedilen top güllelerinin toplam 15.000’e tamamlanması, 15 bine tamamlandıktan sonra geriye kalan madenin ise topçubaşı tarafından gönderilen kalıba göre dökülmesi emredilmektedir. Üç çap halinde dökülmesi emredilen güllelerin toplamı mı 15 bindir, yoksa bu rakam her çap için ayrı ayrı üretilecek miktarı mı göstermektedir, yazıda net bir şekilde ifade edilmemiş ise de, 15 bin tamamlandıktan sonra geriye kalanlar için topçu başı tarafından gönderilen kalıba göre üretim yapılması da emredildiğine göre, top güllesi üretim hacmi oldukça fazladır.

Hangi bölgelerden çalışmak için işçi geldiğine dair belge:

Belgeye göre işçiler Teke, Bolu, Karesi, Biga, ve Sultanönü’nden gelmektedir. Her ne kadar gelecek olan işçilerin adedi belli değil ise de, gerek bir önceki belgede de belirttiğimiz üzere gerekse genel olarak başka emirnamelerden de anlaşıldığı üzere bir bölgeden gelen işçiler 400 ila 700 arasında değişmektedir. Bu emirnamede ise bölgelerden gelecek işçiler için “Bir nevbetli müsellem” tabiri kullanılmaktadır. Müsellemden kastın yaya, yani piyade asker olduğu bellidir. Nevbetlü’den kasıt ise 550 askerdir. Bu yazı doğrudan Teke Sancağı beyine yazılmış ise de diğer sancaklar da ilgi tutulduğuna göre, her sancaktan yaklaşık 550 işçi istendiği kabul edilebilir. O halde maden ocağında çalışan işçi sayısı da yaklaşık olarak 3 bin civarında olacaktır. O günün şartlarında bu kadar işçinin çok fazla olduğu kabul edilebilir. Her halükarda madenin sadece belirli dönemlerde ve ordunun ihtiyaçlarına göre üretim yaptığı düşünülse dahi, bu kadar işçi demir madeninin büyüklüğü ve üretim kapasitesi ile ilgili fikir vermektedir.

Yapılacak olan top güllelerinin nitelikleri ile ilgili belge:

Top güllelerinin 16, 14 ve 11 vukuyye atar çaplı olması gerektiğine dair bu yazıdan da anlaşılacağı üzere üç değişik çapta top güllesi üretilmektedir. Küre Köyü Muhtarı İbrahim Ağabey, üretilen bu güllelerden muhtarlık binasında bulunanları bize göstermişti. Bir önceki yazımızda resimlerini de yayınladığımız bu gülleler iki değişik çapta olup, yine İbrahim Ağabey’in söylediğine göre bir çapta daha gülle Küre’de bulunduğu tespit edilmiştir. Ancak başka bir emirnamede, toplam 5 değişik çapta gülle dökülmesi emredilmiştir. Demek ki maden ocağı, devletin istediği çapta ve istediği adet gülle dökmeye müsait bir şekilde yapılandırılmıştır…

Bölgedeki maden ocağı sayısını gösterir belge:

Bu belgede toplam 67 adet ocak açıldığından bahsedilmektedir. Bir bölgede 67 adet maden ocağı açılması, hayatın olağan akışına aykırı olacağından sanırım, bu ocakların küçük işletmeler ve tespit edilen maden damarı cevherinin çıkartılması şeklinde anlamak uygun olacaktır. O halde önceki yazımızdaki demir madeninin tek bir bölgede değil, Bilecik’in değişik bölgelerinde çıkartılan küçük damarlar şeklinde Bilecik’in büyük bir bölümüne matuf olduğu tezimiz doğrulanmış olacaktır. Zira tek bir bölgede 400-700 işçinin çalışacağı nitelikte ve yaklaşık en az 15 bin güllelik bir üretim yapacak tesisin bölgede açılan küçük küçük ocaklar şeklinde olması akla daha yatkındır. Ayrıca yazıda bu 67 ocağın 30’dan fazlasının Sultanönü (Eskişehir) Beyi’nin işçilerin tamamını göndermemesi sebebiyle kapalı kaldığından bahsedildiğine göre ocaklarda çalışan işçi sayısı az çok tespit edilebilir. Buna göre, hükümet tarafından sancaklara maden ocağında çalıştırılmak üzere bir “nevbetlü” birliğin gönderilmesinin emredildiği nevbetlüden kastın ise yaklaşık 550 civarında piyade olduğu bellidir. Eskişehir beyi işçilerin tamamını göndermediğine ve bu sebeple de yaklaşık 30 ocak kapandığına göre her ocakta yaklaşık 10-20 işçinin çalışmakta olduğu düşünülebilir.

Ocakta çalışan işçilerin ihtiyaçlarının ne şekilde karşılandığına dair belge:

Mühimme defterlerinde yazılı olan emirnamelere göre, madende çalışan işçilerin ve hayvanların her türlü ihtiyacı bölgeden sağlanmaktadır. Bununla ilgili bir emirnamede işçilerin ihtiyaçlarının karşılanması için Bilecik, Yarhisar, Gölpazarı, İznik, İnegöl ve Yenişehir kadılarına emir yazıldığı anlaşılmaktadır. Aynı bölgelere bu tedarik için yazılan pek çok emir bulunmaktadır.

Madeni ortadan kaldırmak isteyenlerin yakalanması ile ilgili belge

Böyle büyük bir işletme olur da yolsuzluk olmaz mı?.. Mühimme defterlerinden Bilecik madeninde yolsuzluk yapan ve madeni ortadan kaldırmak için çalışan iki kişiden bahsedilmekte ve bu kişilerin yakalanması için Pazaryeri Kadısı’na emir verilmektedir. Verilen emir hicri takvime göre Şevvâl ayında verilmiş ve Hâliyâ Deli Mahmud ve Memi Fakîh isimli iki şahsın madeni ref ettirmek (ortadan kaldırmak) için yolsuzluk yaptıkları iddialarının bulunduğu, bununla ilgili tahkikat yapılması emredilmektedir. Hemen bir ay sonra yine Pazaryeri Kadısı’na yazılan emirde bu sefer de Mahmud isimli şahsın yakalandığı ve suçunu itiraf ettiği için cezalandırılması amacıyla İstanbul’a gönderilmesi emredilmektedir. 1 ay içerisinde yolsuzluk yapan Mahmud ve Fakih isimli şahısları yakalayarak suçlarını da itiraf ettiren Pazaryeri Kadısı’nı tebrik etmek gerekir. Buna benzer başka bir emirnamede de Hükümet, Anadolu Kethudası’na Bilecik Demir Madenini işletme görevini verdiğini, bu görevi Kethuda’nın oğluna yaptırdığı oğlunun ise işle ilgilenmemesi sebebiyle üretimin düştüğü bu sebeple Kethuda’nın uyarılması, devamı halinde ise cezalandırılması emredilmektedir. Osmanlı Hükümeti’nin demir madenine verdiği önemi sadece bu emirnameden dahi anlayabiliriz.

Sonuç itibariyle, Bilecik Demir Madeni bölgede büyük bir üretim faaliyetinin bulunduğunu ve üretimin sadece Bilecik’i değil, çevredeki diğer illeri de kapsayacak şekilde Osmanlı Hükümeti tarafından organize edildiği anlaşılmaktadır. Resmi kayıtlara geçtiği kadarıyla en az 67 ocağın bulunduğu bölgede bir üretim dönemi içerisinden 15 binden fazla ve değişik çaplarda gülle dökebilecek kapasitede bir potansiyel bulunmaktadır. Şehir dışından getirtilen bu işçilerin bütün tedariki Bilecik bölgesinden sağlanmakta olup kararlardan örnekler aldığımız 16. yüzyılda bu madenin Osmanlı Devleti için stratejik bir ödene sahip olduğunu söyleyebiliriz.

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (3)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.

Sakarya Gazetesi Haberleri