OSMANLIDA CELALİ İSYANLARI VE KÖYLÜ

Doç. Dr. Muzaffer AYDEMİR

Değerli okuyucularım bu hafta sizlere tarihte eksik, yanlış bilinen bir konudan bahsedeceğim. Tarih kendisinden ders alınması gereken bir bilimdir. Tarih geçmiş ile gelecek arasındaki köprüdür. Eğer bu köprüyü doğru bir şekilde kuramazsanız geleceğe geçemezsiniz. Tarihi yok saymak için iki yol vardır. Birincisi gerçek tarihi bilgiden yoksun olmaktır. Bu her zaman tarihi bilgiden yoksun olmak şeklinde olmaz. Çoğunlukla yanlış veya saptırılmış tarihi gerçek olarak kabul etmek şeklinde de olur. Ki bu durum çok tehlikeli bir şeydir. Bilinç, şuur eksikliği acı sonuçlar doğurur. İkincisi ve birinciden daha tehlikelisi tarihi yok saymaktır. Bunun da ana nedeni gücün olumsuz etkileridir. Bulunduğu pozisyonun verdiği güç bazen insanların tarihin üzerinde görmelerine neden olur. Böylesi bireylerin davranış ve kararları da onarılması çok ağır bedellere yol açar.

Şimdi yazımızın öznesine gelirsek gerçek neden ve sonuçları çok az bilinen bir tarihi olay serisinden bahsedeceğim. Yazımızın öznesini en güzel tarif eden tarihçi Mustafa Akdağ’dır. Akdağ konunun önemini şu şekilde ifade etmektedir: “Bilindiği gibi, Osmanlı tarihinde «Celâli İsyanları» diye ün almış büyük bir olaylar serisi vardır ki, günümüze gelinceye dek üzerinde ciddî araştırmalar yapılmadığı için, Türk toplumunun geçmişindeki bu korkunç toplumsal karışıklık; yetersiz ve yanlış dolu bilgiler biçiminde bir öğreti niteliği sürdürüle gelmekteydi. Celâli İsyanlarının aslı nedir? Bu hareket siyasî ya da dinsel bir zümrenin mi ayaklanmasıdır? Bu büyük olayda sosyal, iktisadî, siyasî hattâ hukukî etkenlerin payı nedir?” Biz de yazarın sorularına birkaç ilavede bulunalım. İsyanların sosyolojik sonuçları neler olmuştur? Bizler günümüzde bu önemli tarihi gerçeklikten ne sonuçlar çıkarmalıyız?

Celali İsyanlarının ekonomik ve sosyal nedenlerini derinliğine araştırılmadan en kolay yol seçilerek olaylar serisini yazmak, konuyu çok dar bir alana hapsetmektir. Celali İsyanlarını doğru bir şekilde anlayabilmek için dönemin ekonomik koşullarının ve bunların sosyolojik yansımalarının neler olduğunun bilinmesi zorunludur. Osmanlı ekonomik ve askeri sistemi toprak düzenine dayanmaktaydı. Yani sistemin ana aktörü köylülerdi. Devletin temel ihtiyaçlarını üreten, vergiyi veren ve savaşta asker olan işte bu vefakâr kitleydi. İşte bu vefakarların yapısı, bütünlüğü ne zaman bozuldu devlet çok ciddi sıkıntılarla karşı karşıya geldi. Devletin yıkılma sürecinin başlangıcı köylünün hayatın merkezinden çıkartılmasıdır diyebiliriz.

Köylünün maruz kaldığı olumsuz etkilerden ilki ekonomisinin bozulmasıdır. Yani aslında bozulan imparatorluğun mali yapısıdır. İlginç olan bu isyanların imparatorluğun en güçlü dönemi olarak kabul edilen Yavuz Sultan Selim Döneminde başlamasıdır. Yavuz Sultan Selim çıktığı seferler sonucu imparatorluk hazinesini öylesine doldurmuştur ki kendisinden sonra kimse onun kadar onu dolduramamıştı. Ama gerçek sadece bu kadar mıydı? Tabi ki değil. O dönem devletin para birimi olan akçe çeşitli erozyonlara uğramaktaydı. Kalp veya bozuk akçe olarak adlandırılan kesilip kırpılmış, değeri düşürülmüş akçeler halkın hayatını zindana çevirmekteydi. Yani paranın oranı ve ölçüsü ile oynanarak değeri, alım gücü düşürülmekteydi. Yani günümüzdeki enflasyonun o dönemdeki karşılığı bu yöntemlerdi. Bu yaşananların sonucu ise faizciliğe neden olmaktaydı.

Celali İsyanlarının çıktığı dönemde devletin faiz işlemlerini yine devletin kavramı ile açıklayalım. “Muamele-i şeriyye” yani hayırlı işler olarak adlandırılan işlemlerin sonucu hiç de hayırlı değildi. Muamele-i şeriyye olarak adlandırılan faiz sisteminde devletin belirlediği oran %10-15’tir. Ama gerçek oran bu değildir. Bahse konu dönemde faizle para veren “Ribahur” tabir edilen kişilerin uygulama oranı %30-60 arasındadır. Yani gerçek değer resmi rakamın iki katıydı. Hatta sıra dışı bir oranı tarihi belgelerde görmek mümkündür. Tokat’ta yapılan bir şikâyette uygulanan faiz oranının %360 olduğuna ilişkin belge bulunmaktadır.

Celali İsyanları gibi imparatorluğun hayatında derin etkiler bırakan tarihi bir olayı bir bölge veya bir zümreye atfetmek tarihi gerçeklerden uzaklaşmaktan başka bir şey değildir. Dönemin ekonomik ve özellikle sosyal düzeninin bozulmasının nedenlerinin başında köylünün düzeninin bozulması gelmektedir. Gelecek yazımızda konunun detaylarını anlatmaya devam edeceğiz.

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (11)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.