OSMANLIDA CELALİ İSYANLARI VE KÖYLÜ 3

Doç. Dr. Muzaffer AYDEMİR

Değerli okuyucularım Celali İsyanlarının sebeplerinden olan Levendât yani levendler olayının sonuçlarına bu hafta da değinmeye devam edeceğiz. Akdağ’ın eserinden örnekler ile konuya devam edelim. Levendât olmayı tercih edenler başlangıçta, 15-20 kişiyi pek aşmayan bir yapıda idiler. Bu kişiler genelde çiftçiliği terk ettikleri yerlerde değil farklı coğrafyalarda olmayı tercih ediyorlardı. “Erzurum, Diyarbakır, Urfa gibi uzak yerlerden Bursa, Afyon, Eskişehir taraflarına yol kesmeye gelenler vardı”.

Köylünün geçinememesi, toprağından olması nüfus değişikliğine de neden oldu. Çiftlerini bozanlar daha müsait olan yerlere gitmeye başladılar. Anadolu’da çiftbozanlar için uygun yerler Rumeli’nin verimli bölgeleriydi. Bunun için en uygun geçiş yeri Gelibolu idi. Durumun farkında olan devlet Anadolu’dan, Gelibolu üzerinden Balkanlara geçişi kontrol almaya çalıştı. Konunun farkına varan devlet yetkilileri Levandâtların boğazı geçişini yasakladı. Bu emir de diğerleri gibi gerçekte pek etkili olmadı. Düzen, sistem bir kere bozulmuş, ok yaydan çıkmıştı. Birçok çiftbozan Rumeli’ye geçti. “Her şeye rağmen, Rumeli’ye kolayca geçmek imkânını bulan bu levendler oralarda pek çok evleri bastılar, cinayetler işlendi”. Aynı zamanda batıya göçün tam tersi durum gerçekleşti. Balkanlardan önemli miktarda Levendât akını Anadolu’da birikti. “Rumeli’ye olan bu «levendât» akını sırasında, Rumeli’den de Anadolu’ya ehemmiyetli bir «Arnavut levandat» hücumu vardı. Bunlar Marmara'nın Anadolu çevrelerindeki ekâbir çiftliklerine çobanlık ve ırgatlık etmeye geliyorlardı. İzmit, Yalova ve Bursa taraflarında o kadar çok kefere çoban ve ırgat toplanmıştı ki, bunlar bir hayli yolsuzluklar ediyorlardı. İstanbul’a yapılan pek çok şikâyetler üzerine, hükümet bu Hıristiyan levendlerin Anadolu’ya taşınmasını gemi reislerine yasak etti”.

Levendât birliklerinin ortaya çıkmasının psiko-sosyal nedenleri vardır. Toprağını kaybeden halk feodal yapıda köle olmayı kabul etmemiştir. Onun yerine eli silahlı olmayı tercih etmiştir. Anadolu çiftçileri toprağından olduktan sonra çok uzaklara giderken Balkanlardaki çiftbozanlar da tersine Anadolu’ya geldiler. Anadolu ve diğer coğrafyaların nüfus yapısı, sosyolojisi hızla değişti.

Köylünün toprağında gelirinden olması ahlakın tamir edilemez düzeyde bozulmasına da neden olmuştu. Sayısız genç artık hayatına bekar olarak devam etmek zorunda kaldı. “Bölük bölük ulûfeye yazılarak, kalelere azap, yeniçeri, sipahi ve gönüllü yollananlar da bekâr yaşıyorlardı. Nihayet köylerden şehirlere geçinmeye gelen pek çok insan da buralardaki ömrünü bekâr geçirmekte idi”. Artık çiftbozanlar yaşamlarının kalanını bekar geçirmek zorunda idiler. “Celâli vekayiini izah ederken görüleceği üzere resmî hüviyetli şahısların emrinde hizmet eden insanların ve devletin ulûfeli askerlerinin köylerde yaptıkları zulümlerden en çok şikâyet mevzuu olan hal de, bu «bekâr» kimselerin gelip halkın evlerine konmaları ve bu şekilde” ifade edilemeyecek kötülükler yapmalarına neden oldu.

Ahlakın düşmesi sadece kırsalda değil büyük şehirlerde de ortaya çıktı. Büyük şehirlerde ortaya çıkan yeni kahvehaneler ahlakın ayaklar altına düştüğü yerler oldu. Dönemin fermanları incelendiğinde konunun ciddiyetinin farkına varıldığı anlaşılmaktadır. Örneğin Dağlıoğlu, 1553 tarihli fermanda açılan kahvehanelerin levendler için birer içilip eğlenilen yerler olduğunu belirtmektedir. Olayı daha vahim kılan levendlerin eğlendikleri kitledir. Biz onların kimler olduğunu yazmayacağız. İlgili olanlar konuya ilişkin eserlerden inceleyip detayları öğrenebilirler.

Toplumun üretim sistemi bozulmaya başlandığında kısa süre sonra psiko-sosyal sistemi de bozulur. Onu hemen ahlaki sistemin bozulması takip eder. Ahlak ve adalet bozulunca toplumun sonu gelmeye başlamıştır. Bu yıkım bir günde gerçekleşmez. Bazen asırlar alabilir. Süreyi uzatan o milletin özü, gerçek karakteridir. Yarım asırdan kısa sürede Batı Anadolu’nun küçük kasabasından Balkanlara geçen bir düzenin yıkılması da asırlar almıştır. Ancak bozulmanın başlangıcı ise basit sebeplerle başlamıştır. Pek göze çarpmayan, yöneticiler için hiç de önemli görülmeyen bu basit sebepler asırlar boyu sürecek bozulma ve yıkımların başlangıcı olmuştur. İşte köylünün, geniş halk kitlelerinin geçinemez olması, toprağını satmak zorunda kalması ya da bir şekilde elinden alınması yıkımın ilk çıkışı olmuştur.

Gelecek yazımızda köylünün düzeninin bozulmasını yarattığı ikinci kitleyi yazacağız. Görüşmek dileğiyle.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.