OSMANLI’NIN İLK MESCİDİ

UMUT ÖZDEMİR

Uzun bir süredir sizlere çeşitli bilgiler aktardığım yazılarımın temel noktası hep, tarihi zenginliklerimiz ve tarihimize şan ve şeref kazandıran şahıslar oldu. Zaten kuruluş ve kurtuluşun şehri Bilecik'imizi anlatırken bizim öncelikle ele almamız gereken konunun tarihi zenginliklerimiz ve bu değerli eserleri bizlere miras bırakanlardır.

Bu haftaki yazımıda siz değerli okuyucularımla ilimiz Bilecik'in şirin bir ilçesi ve aynı zamanda her fırsatta dile getirdiğimiz Osmanlı Devleti'nin 400 çadırla yerleştiği Söğüt ilçemizdeki tarihi mescit hakkında bilgi vermek istiyorum.

Yazımın başlığında da yer aldığı şekliyle Osmanlı'nın ilk mescidi özelliğini de taşıyan ve ''Ertuğrul Gazi Mescidi'', diğer adıyla ''Kuyulu Mescit'' olarak bilinen yapı, Söğüt ilçemize bağlı Cumhuriyet Mahallesi Köprü Caddesi Mescit Sokak'ta Söğüt’ün Güneybatısında küçük bir tepenin yamacında bulunmaktadır.

Kuyulu Mescit, şanlı, bir o kadar da uzun soluklu devletin tohumlarının atıldığı, kuruluş ve kurtuluşun şehri, dirilişin toprağı Bilecik’in tarih kokan ilçesi Söğüt’te, Ertuğrul Gazi’nin liderliğinde kayı aşiretinin 400 çadırla geldiği, ilk otağın kurulduğu, Kayı boyu’nun topluca alınlarının secdeye vardığı ilk yerdir. Söğüt’te bulunan mescit, Osmanlı’nın ilk eseri, ilk mescidi olarak bilinmektedir. Yapının kesin yapılış tarihi bilinmemektedir. Yapının girişinde yer alan levhada yapılış tarihi 1281’den önce yazmaktadır. Ancak, Söğüt’ün Ertuğrul Gazi’ye verilmesinden sonra,  Ertuğrul Gazi döneminde 13. yüzyılın ilk yarısında inşa edilmiş olduğu düşünülmektedir.  Günümüze ulaşan yapı orijinal değildir. Yapı bilinen ilk restorasyonunu Çelebi Mehmed döneminde geçirmiş. Mescit en büyük tamiratı ise 1902 yılında Sultan 2. Abdülhamit döneminde mescidin etrafındaki evler istimlak edilerek yıkılmış ve mescit yeniden ortaya çıkartılarak eski temelleri üzerine yeniden inşa edilmiştir.

Mimari ve sanat yönünden önem arz etmeyen yapı, kare planlı bir harim alanı ile enine dikdörtgen planlı ve kapalı son cemaat yerinden meydana gelir. Kurşun kaplı bir ahşap çatının örttüğü son cemaat yerinin kuzey duvarında basık kemerli girişle iki tarafında büyük boyutlu ve yuvarlak birer pencere, yan duvarlarında ise bunların birer eşi bulunmaktadır. Basık bir kasnağın üzerine oturmuş kurşun kaplı tek bir kubbe ile örtülüdür. Tek minare yapının batı cephesinde harim ile son cemaat yerinin sınırında bulunan ve dışarı taşan kare tabanlı bir kaidenin üzerinde yükselmektedir. Önceleri dışarıda olan son cemaat yeri 19. Yüzyılda mescidin yeniden inşası sırasında, binaya adını veren kuyu ile birlikte içeriye dahil edilmiş. 

Ertuğrul Gazi mescidinin diğer cami ve mescitlerde olmayan bir özelliği var. Mescidin ana bölümü Osmanlı’nın ilk eseri, kapı ile mescit arasındaki giriş bölümü ise Osmanlı’nın son eseridir ve yeri için özellikle Rum köylülerinin su ihtiyacını karşıladığı kuyunun yanı seçiliyor. Ertuğrul Gazi bu sayede namaz için mescide gelen Türkmenler ile Rum komşuları arasında dostane diyalog kurulacağını ve Müslümanlar ile Rumlar arasındaki ilişkilerin sıcaklaşacağını düşünüyor. 

Ertuğrul Gazi’nin Göçmen Kayı Aşireti’nin yerleşik hayata adaptasyonu sırasında inşa edilen mescidin Aktopraklık mevkiinde Rum Mahallesine yaptırmış olmasının sebebi ile ilgili şöyle bir hikaye anlatılır:   Bu mescidin bahçesindeki kuyudan Rum halkı suyunu almış, böylelikle her gün bu mescide gelerek, Osmanlı ahalisiyle ilişki kurmuştur. Bunun yanı sıra Osmanlılar da günde beş kez Rum mahallesindeki bu mescide gelerek, Rum ahaliyle ilişkileri geliştirmiş ve zaman içinde Rum Köylüleri sadece içmek için kullandıkları kuyu suyunu zamanla abdest almak için de kullanmaya başlamışlar. O topraklarda yaşanan kanlı savaşlara ve kışkırtmalara rağmen hala Hıristiyanlığa iman edenler ve o Hıristiyanların Türk komşularının namusuna duyduğu güven de inanç dönüşümünün zorlamayla değil, gönüllü tercihle  olduğunun ispatını taşımaktadır.

Fiziki anlamdaki varlığıyla günümüze ulaşmış bu nadide eser, insanların ibadet yeri olmasının yanı sıra Türkler ve Osmanlı arasında büyük bir sosyal işlevi de görmüştür. Şu an yurt içinden ve yurt dışından ziyaretçilerin uğrak yeri olan Kuyulu Mescit gibi eserlerimizin daha yüzyıllarca ayakta durabilmesi ve varlığıyla bizlere huzur vermesi dileğiyle hoşça kalın.                                                                                                             

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.