Bugüne kadar ülkemizde 200’e yakın parti kurulmuş... Biri batmış, biri çıkmış. Kısa ömürlü sinekler… Demek ki hiç biri kendini millete kabul ettirememiş.
Parti, “bir fikir etrafında, aynı tavrı, tarzı ve metodu, ülke idaresinde hâkim kılmak için kurulmuş siyasî teşkilât” olduğuna göre… Şu anda da yeni parti arayışları devam ettiğine göre… Demek ki hiç biri, “etrafında toplanılacak bir fikir” sunamamış millete, bir buçuk asırdır. İçi boş teneke gibi tangırdayan partiler için tek akıbet, er veya geç, parti mezarlığını boylamak... Ölümcül hastanın, akıbetini beklemesi gibi… Partilerin hiç biri, bir “tezle” ortaya çıkmadı. Hepsi çeşitli çevrelere, anlayışlara ve inanışlara, daha çok da kendilerinden önceki partilere TEPKİ olarak kuruldu. Tepki sebebi ortadan kalkınca, kendileri de yok oldular. Çin atasözünün, “insanlar birbirini niçin öldürür ki, nasıl olsa herkes bir gün ölecek” dediği gibi zaten kapanacak partileri kapatma düşüncesizliği ve fikirsizliği de cabası…
CHP, bir asırlık partiyim diye şişinmesin. CHP mevzuu açılınca söylenecek çok. Ama meseleyi dağıtmayalım... Lâkin şu kadarını olsun söylemeliyiz: Kuruluşundan itibaren şu ana kadar millet desteği ile değil, başta devlet ve devletliler, devlet gibi kişiler olmak üzere birtakım güçlü çevrelerin destekleri ile ayakta kalabildi ve milletin reyi ile bir defa bile iktidar olamadı. Böyle bir parti, değil caka satmak, yemeyip içmeyip halinin muhasebesini yapmalı.
Bahse değmez ama partiler ve akıbetlerini ifadede tezimizin haklılığını itiraza mahal bırakmayacak şekilde gösterecek bir örnek olduğu için, yakın zamana ait bir partiden söz etmek istiyorum… Partiyi kurmaya azmettireni ve onun ihanetini, yine meseleyi başka yöne kaydırmamak için bir kenara bırakarak…
Ak Parti’den istifa eden Kütahya milletvekili İdris Bal, 4 Kasım 2014'te “Demokratik Gelişim” adında bir parti kurdu. Kuruluşunun ilk haftasında, kuruluşundan 7 gün sonra “MEZARLIK ADAYINIZ, HAYIRLI OLSUN” başlıklı bir yazı kaleme almış ve şöyle demiştim:
“Bakın Bal’ın parti kurma sebebi neymiş: “Zaten hukuksuzluk, kural tanımamazlık, devlet gelenekleri ile oynama, kutuplaşma, yalan ve iftira terörü, silâhlı terör bizim varlık sebebimiz ve bu adımı atma sebebimizdir.” Yani biz fikir sahibi değiliz, tepkiden ibaretiz… Aynadaki görüntü… “Varlık sebebimiz” dediği arızalar olmasaydı, kurulmayacaktı… Arızalar giderilirse de… Bir varmış bir yokmuş... (…) sembolü, havaya kaldırılmış açık el… Bakın ne ifade ediyormuş: “Bu açık el, hem yolsuzluğa, hırsızlığa, yoksulluğa 'dur' derken hem de şeffaflığı ve selâmı temsil etmektedir.” Parti; cemiyeti bir fikir etrafında toplamak, o fikre inandırmak ve o fikri cemiyete hâkim kılmak gayesiyle kurulur. “Yolsuzluğa, hırsızlığa, yoksulluğa dur” demek için değil... Senin getireceğin fikir, zaten onları yok edecektir. Getireceğin fikrin içinde onlar, denizde ceviz kabuğu… Meselâ ‘ahlâklı bir millet ve cemiyet ideali’ dedikten sonra… Kötülüklere “dur” deme “girişimi”nin lâfı edilebilir mi? Karanlığa defol deme, ışık yak! Allah’tan başka hiçbir şey bâkî değil... Kötülükler, Allah’ın bir vesile halketmesi ile ortadan kalkarsa, yapılacak ilk seçimlere katılacağı iddia edilen “girişim”, girişim olarak kalacak.
Parti mezarlığının yeni adayı hayırlı olsun. Aslında bahsetmeye değmezdi. Fikirsizliğin acı ve gülünç haline işaret etmek istedik. “Zaten” olayların öne çıkardığı genel başkan ve kurucu bir avuç arkadaşı; “bal gibi”, yavaş yavaş kaybolup giden gemiden el sallayanlara benziyor…” (11.11.2014)
Öyle oldu, Sayın Bal, genel başkanı olduğu partiden istifa etti. Kendisi ve partisi, seçimlere bile giremeden, işin iyisi altı ayda çıkar, altı ay olmadan gemisinden el sallayarak kendisi de gemisi de kayboldu gitti. Bir varmış, bir yokmuş…
Şimdi yeni bir parti kuruldu… Onun da ortaya koyduğu bir tez, bir fikir yok… (A) partisinin kırgınlarını, (B) partisinin kızgınlarını, (C) partisinin dargınlarını toplayacakmış… Partileri ile anlaşamayan küskünler demeti, bir araya gelince gül gibi geçinecekler… Ver elini iktidar… Yamalı bohça, iktidar olacak; “İYİ” mi?!..
Alacaklısı sıkıştırınca Nasrettin Hoca çözümü söylüyor: Şu yola çalı çırpı dizeceğim… Geçen koyunların yünleri takılacak çalılara… Onları satıp borcumu ödeyeceğim. Alacaklı bu olmayacak işe gülüyor. Hoca da diyor ki, “peşin parayı gördün, gülersin”… Şimdi siz; bir fikir söylemeden, çözüm düşünmeden seçim kazanmayı düşünen bu partiye; kırgınlardan, kızgınlardan, dargınlardan takılacak oylara bel bağlayan bu partiye; iktidar yolcusu gözüyle mi bakarsınız, başlıktaki cümleyi mi söylersiniz?