Memur Sen’e bağlı Eğitim Bir-Sen Bilecik Şubesi, İl Milli Eğitim Müdürlüğü önünde basın açıklaması yaparak Milli Eğitim Bakanlığı Performans Yönetmeliğini eleştirdi. Eğitim Bir-Sen Bilecik Şube Başkanı Ahmet Selöz: 'Bakanlığın kurumsal performansı sorgulanmadan öğretmenin performansı değerlendirilemez.' dedi. Okullarda yaşanan şiddet olaylarına tepki gösterilen açıklamada Eğitim Bir-Sen Bilecik Şube Başkanı Ahmet Selöz şunları kaydetti: 'Millî Eğitim Bakanlığı’nın, eğitimcilerin moral ve motivasyonunu bozacak, yüz yüze bakanları karşı karşıya getirecek, saygınlığını zedeleyecek performans değerlendirme sistemi taslağına ilişkin itirazlarımızı haykırmak; iş barışına halel getiren, vicdanları yaralayan, adalet duygusunu örseleyen mülakatla sözleşmeli öğretmen atama uygulamasına yönelik eleştirilerimizi dile getirmek; son zamanlarda artan, bazısı ölümle sonuçlanan eğitimcilere şiddet olaylarını protesto etmek , sesimizi duyurmak, yetkilileri uyarmak için bir aradayız.
Ekim 2017 tarihli Kurum İdari Kurulu Çalışma Raporu’nda "pilot illerde uygulaması denenmeye başlanılan, öğretmen motivasyonunu olumsuz etkileyecek, çalışma barışını bozacak, kanuni dayanağı olmayan öğretmenlerin performans değerlendirmesi uygulamasına son verilmesi” konusu üzerinde çalışma yapılması imza altında alınmasına rağmen böyle bir taslağın hazırlanması, söz konusu çalışmanın yapılmadığını, Bakanlığın, attığı imzanın gereğini yerine getirmekten imtina ettiğini göstermektedir.
'EĞİTİMİN VAR OLAN NİTELİĞİNE DARBE VURACAĞI HESABA KATILMALI'
Taslak bir bütün olarak incelendiğinde, eğitimin niteliğine ve öğretmenin mesleki gelişimine hiçbir katkısının olmayacağı, aksine kurumsal bütünlüğü, mesleki motivasyonu, çalışma barışını ve iş birliğini zedeleyeceği, öğretmeni mesleğine odaklanmak yerine performans puanını yükseltme ve yazılı sınava hazırlanma eksenli bir çalışma hayatına yönlendireceği görülmektedir. Performansı ölçmek iddiasıyla öğretmenleri ayrıştıracak, kurumsal bütünlüğü, mesleki dayanışmayı, iş birliği içinde çalışma güdüsünü zedeleyecek bir uygulamanın eğitimin var olan niteliğine de bir darbe vuracağı hesaba katılmalıdır.
Eğitimde; öğretmen açığı, mülakatla sözleşmeli öğretmenlik, ek ders esaslarındaki eşitsizlik, ders ücretlerindeki adaletsizlik, okulların bütçe sorunu, yabancı dil pilot uygulaması, rehberlik hizmetlerinin hizmetin özüne uygun kurgulanamaması, teftiş sistemindeki dönüşümün tamamlanamaması ve rehberlik ayağının ihmal edilmesi, ortaöğretime geçişte yeni sürecin soru işaretleri içermesi, alan değişikliği taleplerinin karşılanmaması, yer değişikliği sürecinde yaşanan sorunlar, öğretmene karşı giderek artan şiddet gibi, bir an önce yapılması gereken çok iş, çözüme kavuşturulmayı bekleyen onlarca sorun varken, bunlara yenilerini ekleyecek, çalışma barışını bozacak uygulamalarda ısrar etmek, yönetilmesi zor süreçlere yol açacaktır.
'HUKUKİ VE KANUNİ DAYANAĞI BULUNMAMAKTADIR'
Hayata geçirilmek istenen performans değerlendirmesinin hukuki ve kanuni bir dayanağı bulunmamaktadır. Aday öğretmenlerin asli öğretmenliğe geçiş süreci hariç tutulursa, 657 sayılı Kanun ve 652 sayılı KHK başta olmak üzere, eğitim çalışanlarının statülerini düzenleyen temel düzenlemelerin hiçbiri taslakta yer alan türden bir performans değerlendirmesine imkân tanımamaktadır.
Öğretmenin performansının ölçülmesine neden gerek duyulduğu, kamuoyuyla ve sosyal taraflarla paylaşılmadığı gibi performans ölçümünün neye hizmet edeceği de ortaya konulmamıştır. Her ne kadar taslak metinde performans değerlendirmesinin amacı, öğretmenin görevindeki gayret, verimlilik ve başarısının tespit edilmesi, bilgi ve beceri düzeyinin ve eğitim ihtiyaçlarının belirlenmesi ve ödüllendirilmesinin sağlanması olarak ifade edilmiş ise de, taslak ekindeki değerlendirme kriterlerinin bu amacı sağlamaktan uzak olduğu görülmektedir. Mesleğe girişte diğer kamu görevlerinden farklı olarak KPSS puanının yanında alan bilgisi sınavına ve sözlü sınava tabi tutulan, adaylık sürecinin sonunda yazılı ve sözlü bir sınava daha tabi tutulan öğretmenin, bütün bu sınav sürecinden sonra hâlâ bilgi ve beceri düzeyinin tespit edilemediğini, bu sebeple her dört yılda bir yeniden yazılı sınava ve her yıl performans puanlamasına tabi tutulması gerektiğini iddia etmek, aslında bütün bu sınav sürecinin gereksizliğini ve yersizliğini kabul etmek anlamına gelmektedir.
'HEM YORUCU HEM YIPRATICI SÜREÇLERE YOL AÇACAKTIR'
Motive etmek yerine olan motivasyonu bitirmek ve kamu görevlilerini tehdit etmek sonucu üreten bir içerikle performans sistemi kurmak, herkes için hem yorucu hem de yıpratıcı süreçlere yol açacaktır.
Eğitim kurumlarının konumu, bulunduğu bölge, il, ilçe, coğrafi konum ve çevre şartları, fiziki donanım ve altyapı, öğrenci kitlesi ve ebeveynlerin sosyal, kültürel ve ekonomik konumları, eğitim yönetimi ve diğer kurumlarla ilişkiler gibi eğitime doğrudan etki eden faktörler, ülkenin tamamında eşit bir şekilde dağılmadığından ortak değerlendirme kriterlerinin ortaya konulması mümkün görünmemektedir. Buna rağmen performans değerlendirmesi yapmaya kalkmak, eşit imkân ve şartlara sahip olmayan kişilerin bireysel çaba ve fedakârlıklarının göz ardı edileceği, hakkaniyet boyutuyla vicdanları zedeleyen sonuçlara yol açacaktır.
'ÖĞRETMENİN PERFORMANSI DEĞERLENDİRİLEMEZ'
Bakanlığın kurumsal performansı sorgulanmadan öğretmenin performansı değerlendirilemez. Eğitim sisteminin mevcut durumu ve ortaya koyduğu sonuçlar açısından öğretmenin görevini ifasının tek başına belirleyici bir ölçüt olmadığı bir sistemde, politika üreticilerin ve karar alıcıların hatalarının sonuçları nasıl değerlendirilecektir? Performansa etkisi kabul edilecek midir? Bu husus tartışma konusu yapılmaksızın öğretmenlerin performansını ölçmeye kalkmak, müsebbibi olmadıkları sorunlara ilişkin soruların cevabını öğretmenlerde aramak anlamına gelecektir. Öğretmenlere mesleklerini ifada neredeyse hiçbir özerkliğin tanınmadığı, eğitim hizmetinin sunumunda öğretmenin karar alma mekanizmasından dışlandığı, sadece verili görevleri ifasının istenildiği bir ortamda öğretmenlerin oluşturulmasında yer almadıkları kararların öngörülebilir sonuçlarından dahi sorumlu tutularak değerlendirilmeleri kabul edilemez.
Hâlihazırda Öğretmen atama ve yer değiştirme yönetmeliği çerçevesinde yapılan performans değerlendirmelerine ilişkin mahkeme kararlarında, somut bilgi ve belgeye dayanmayan değerlendirme puanlarının hukuki denetime elverişli olmadığı için hukuken korunmayacağı hususu sık sık vurgulanmıştır. İdari yargı mercileri, hukuki denetime elverişli bir değerlendirme süreci konusunda ısrarcı olmakta, bunun yanında olumsuz değerlendirmelere yol açan nedenlerin ve bu olumsuzlukların hizmete etkisinin ortaya konulmasını özellikle aramaktadır. Buna rağmen performans değerlendirme taslağında hukuki denetime elverişli bir değerlendirme setine yer verilmemiş, mahkemelerce aranan kriterleri cevaplayacak tarzda bir değerlendirme süreci öngörülmemiştir. Taslağın bu şekliyle yürürlüğe konulması hâlinde dava konusu edilen her değerlendirmenin idari yargı mercilerinden döneceği, bunun da süreci işlemez ve işlevsiz kılacağına şüphe yoktur.
'MÜLAKATLA ATAMADAN SÖZLEŞMELİ ÖĞRETMENLİKTEN VAZGEÇİLMELİDİR'
Mülakatla atamadan da sözleşmeli öğretmenlikten de vazgeçilmelidir. Verdiğimiz mücadele sonucu 2011 yılında kaldırılan sözleşmeli öğretmenlik uygulamasına 2016’da 668 sayılı KHK ile tekrar geçilmiştir. Tek başına sözleşmeli öğretmenlik uygulaması çok ciddi bir sorun iken, atamaların mülakatla yapılması, yapılan mülakatlar çerçevesinde adayların kazanma ya da kaybetme nedeninin objektif bir şekilde izah edilmemesi, birçok yazılı sınavdan geçen öğretmen adaylarının farklı komisyonlarca bir kaç dakikalık mülakatla elenmesi adalet duygusunun zedelenmesine neden olmaktadır. Farklı istihdam modellerinden vazgeçilmelidir. Bakanlık, öğretmenler arasında fark oluşturan ve öğretmenlerin özlük haklarında sorunlara neden olan sözleşmeli öğretmenlik uygulaması yerine, dezavantajlı bölgelerde çalışacak öğretmenleri teşvik edecek bir mekanizma geliştirmelidir.
'ŞİDDETİN ÖNLENMESİ İÇİN TEDBİR ALINMALI'
Eğitimcilere yönelik Şiddetin önlenmesi için ivedilikle tedbir alınmalıdır. Eğitimcilerin terörün, hain darbe girişiminin ve şiddetin hedefi olması eğitim camiasını umutsuzluğa düşürmeye başlamıştır. Hain darbe girişimi aramızdan Yusuf Elitaş’ı aldı, teröristler mesleki hayatının henüz başlarında Aybüke Yalçın ve Necmettin Yılmaz’ı hedef aldı, şiddet ise başta İzmir’de Ayhan Kökmen olmak üzere birçok öğretmenimizi katlederek geride kederli bir camia ve aile bıraktı. Iğdır’da Yücel Düzci öğretmenimiz, saldırıya uğrayan öğrencilerini korurken, gözü dönmüş kişilerin şiddetine maruz kaldı. Ağrı Patnos’un Aktepe köyündeki Yatılı Bölge Okulu Müdürü Yusuf Vural, bir öğrencinin kardeşi tarafından sırtından bıçaklandı. Son olarak daha dün Kayseri’de Gülhan Şaşmaz hocamız disiplin sorunu olan bir öğrenci tarafından bıçaklandı. Öğretmenlerin emeğini yok sayan, itibarını zedeleyen, eğitimdeki etki alanını daraltan, eğitimin aktörünü neredeyse bir figürana dönüştüren, bu mesleği her türlü haksızlığa ve saldırıya açık hâle getiren yaklaşımlar, politikalar bugün geldiğimiz noktanın sebebidir. Yaşanan mesleki erozyon öğretmeni savunmasız bırakmış, saldırılara açık hâle getirmiştir. ‘Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum’ diyen bir medeniyetin çocuklarının öğretmenlerini sırtından bıçaklar hale gelmesini başta bakanlık yetkilileri olmak üzere tüm toplum acilen değerlendirmelidir. Topluma verdiklerine ters orantılı olarak yeteri kadar mağdur edilen öğretmenlerimiz ilgisiz, desteksiz, çaresiz bırakılmamalıdır. Öncelikle MEB, misyonuyla yakıştıramadığımız ve anlaşılmaz bir şekilde her defasında öğretmeni zora sokan, mağdur eden uygulamalardan bir an önce vazgeçmeli, onları en etkili ve güven verici tarzda korumalıdır.
'ÖĞRETMENLİK MESLEĞİNİN SAYGINLIĞINA GÖLGE DÜŞÜRMEKTEDİR'
Öğretmen yetiştirmedeki yanlış politikalar, istihdam sürecindeki zorluklar ve haksızlıklar, öğretmen açığı, sözleşmeli öğretmenlik sorunu, Alo 147 garabeti, istihdamda güçlük çekilen bölgelerdeki mahrumiyetler, iş güvencesi açısından yaşanan kaygılar, eğitimin öznesi öğretmenlerimizin şiddetin nesnesi hâline getirilmesi gibi olumsuzluklar ve devam eden sorunlar, eğitimin niteliğinin artırılmasına engel teşkil etmekte, öğretmenlik mesleğinin saygınlığına gölge düşürmektedir.
Eğitim-Bir-Sen olarak, performans değerlendirmesi başta olmak üzere, öğretmenlik mesleğini değersizleştiren ve eğitimin sorunlarını derinleştiren uygulamalara karşı sonuna kadar mücadele edeceğiz bu amaçla gerekirse iş bırakma dahil sendikal bütün argümanları kullanmaktan geri durmayacağız.' dedi.