–Ne işimiz var bizim Suriye'de?..
Bu sözü, hangi memleketin politikacıları söyleyebilir? Koreli söyleyebilir… Kanadalı söyleyebilir… İsveçli söyleyebilir… Çin, İngiliz, Fransız, Meksika, Somali, Endonezya… Hattâ Amerika ve Rusya… Yani Suriye’ye uzak olanlar… Ama Suriye’ye komşu, hele onunla uzun sınırı olan devletlerin politikacıları, ‘Suriye’de olanlara boş ver’ mânâsına, basiretsiz lâflar edemezler… Hele orada akrabaları, dindaşları olanlar; Suriye’deki her şeyi dikkatle takip edecektir, etmelidir. “Ne işimiz var bizim Suriye'de?” denememesi, komşuya ve kan çanağı haline getirilen ülkesine karşı olan sorumluluktan çok; ülkemize, vatanımıza, milletimize karşı olan sorumluluktandır. Kendi güvenliğimiz için… Zira orada yanan ateş, bize de sıçrar. Ateşten kaçanların sığınacağı ülkenin siyasîleri, Suriye’de olan bitenler bizi ilgilendirmez diyemez. Sadece iktidar ve ana muhalefet partileri değil, küçük partiler de diyemez. Sivil ve resmî hiçbir kurum ve kuruluş da diyemez. Basın yazamaz, söyleyemez… Hattâ hiç biri ima dahi edemez… “Ne işimiz var bizim Suriye'de?” demeyecek ülke bir taneyse, o Türkiye’dir.
Aşağı yukarı 6 ay önce Kılıçdaroğlu, hiçbir CHP’linin tasvip etmeyeceği bir lâf etti: “Ne işimiz var bizim Suriye'de?”… Günün moda tâbiriyle, “maksadını aşan bir söz”… Suriye’nin içişlerine karışmayalım! Ne yaparlarsa yapsınlar… Orada ne olursa olsun… Sadece orada olanları değil, oradan kaçanları da görmezden gelelim. Bilmeyelim, duymayalım, görmeyelim… Başımızı kuma sokup rahatımıza bakalım… Evet, bu sorumsuz, ufku dar sözü, hiçbir CHP’li tasvip etmez. Buna rağmen genel başkanları söyledi.
Geçen hafta, Suriye sınırımızı ihlâl ettiği için bir uçağı düşürmek zorunda kaldık. Bütün ikazlara rağmen cevap alamayınca, daha önce ilân ettiğimiz üzere ve daha önce yaptığımız gibi düşürdük. 5 saniye içinde 10 defa ikaz etmişiz. Askerimiz olan biteni belgeleriyle, itiraz edilemeyecek şekilde ortaya koydu. Bu yazıyı hazırlarken açıklandı ki, Rus uçakları, dışarıyla irtibatlarını kesmişler. Kendilerini, duymaz ve cevap veremez duruma getirmekle, vurulmaya dâvetiye çıkarmışlar.
NATO Genel Sekreteri başta olmak üzere, pek çok yabancı devlet adamının da ifade ettiği gibi her ülkenin sınırını korumaya hakkı var. Küçük tecavüze ses çıkarmayan, büyüğüne dâvetiye çıkarmış olur. Kendisini küçük felâkete müstahak gören, büyüğüne de müstahak olur. Sınırımızı ihlâl eden, güçlü bir ülke olsa bile gereken anında yapılmalı… Bu hususta da devlet ve millet yekpare olmalı. Bu durumda mütecaviz ülkeye Kılıçdaroğlu’nun, daha önce kendi devletine söylediği gibi “Senin ne işin var Suriye’de?” demesi gerekmez miydi? Üstelik de sınırımızı ihlâl ediyorsun!.. Daha önceden insansız hava uçağına karşı yaptığımızı gördüğün halde… Demek daha büyüğü için bizi test ediyorsun!..
Millî birlik, vatan, millet, memleket falan demiyorum… ‘Sınırımızı ihlâl edene nasıl karşı çıkmazsın, sen onun sözcüsü müsün’ falan da demiyorum. Onları da söylemek haktır ama daha o noktaya gelmeden, kendi sözü var… O söz onu bağlar. Kendi sözüne göre “Rusya’nın ne işi var Suriye’de?” demesi gerekirdi. Kendi devletine böyle söyleyen, başkalarına haydi haydi söylemeli… Senin ne işin var Ortadoğu’da… Komşu değilsin, ortak tarihin yok, aynı kültürün insanları değilsiniz… Seni, Sibirya soğuğundan, Ortadoğu sıcağına getirecek hiçbir haklı sebebin yok… Üstelik menzili başkentimize kadar uzanan füzeler de getiriyorsun… Terör bahanesiyle, soydaşlarımızı ve dindaşlarımızı vuruyorsun… Bütün bunların özeti halinde, sadece partisinin ve partililerinin değil, milletin sesi olarak “Rusya’nın ne işi var Suriye’de?” demesi gerekirdi?
Bizim işimiz yoksa Suriye’de, Rusya’nın hiç yok... Sayın Kılıçdaroğlu kendi ortaya koyduğu mantığa göre bunu düşünmeliydi… Rusya’ya karşı kükremesi gerekirken, Türk devletine kızdı… Ve dedi ki… “Sınırımızı ihlâl etti diye Rusya'nın uçağını düşürdünüz.” Dünyanın gözü önünde hem de haklı iken yabancı uçağın düşürülmesine bozuluyor ana muhalefet partisi başkanı… İhlâl ederse etsin… Koskoca Rusya’ya kafa tutulur mu? Yarın başımıza neler gelecek düşünemiyor musunuz? Ve soruyor: “Sınırlarımızı ihlal etti diye uçak düşürdük. Bu olayın sorumlusu kim?” Ortada vahim bir “suç” var zat-ı âlilerine göre; onu tartışmıyor, suçlunun “kim” olduğunu soruyor. Hiçbir haklı sebep yok… Sebep söylemeye bile gerek görmeden, Ortadoğu’yu ateşe vermeye gelen ve roketlerini başkentimize çeviren Moskof’un hiçbir suçu yok… Güçlüyse, suçlu değildir…
Demek ki, Sayın Kılıçdaroğlu, vatanını koruyan, yılanın başını küçükken ezen devletinin değil, kuvvetlinin yanında… Rusya’nın yerinde küçük bir devlet olsaydı, uçağını niye vurdunuz diyecek miydi? Yoksa lâyığını buldu, haddini bilseydi mi diyecekti? Haklılığına inanıyorsa, yapacağı ve büyük ihtimalle yine genel başkan seçileceği kurultayda delegelere sorsun…