Kurumları ilgilendiren konularda yazmadan önce, ilgili kurum amiri ile görüşmek ve sonucuna göre hareket etmek prensibimdir. 20 Mart Pazar günü yaşadığım bir olayla ilgili olarak Karayolları 14. Bölge müdürünü Pazartesi günü aradım. Sekreterlerin genel tavrıdır “müdür bey toplantıda, müsait olunca biz sizi ararız” derler ve sizin telefonlarınızı alırlar ama o müdür hiç müsait olmaz. Salı günü tekrar aradım. Yine toplantıda cevabı ile karşılaşınca ben de kendisine “artık beni aramanıza gerek yok, derdimizi gazeteden okurlar diye cevap verdim.
Pazaryeri-Bursa bağlantısını sağlayan karayolu ile ilgili, siyasiler her seçim öncesi yol yapılacak, virajlar kaldırılacak diye söz verirler ama seçimlerden sonra nedense, (son seçimde de olduğu gibi) bu sözler unutulur. Seçimde gündeme getirirler, çünkü bu yol Pazaryeri seçmeninin derdidir. Siyasiler de bunu bildikleri için seçim malzemesi olarak kullanmaya, vatandaş ta bu vaatleri yutmaya devam eder. Bozüyük-Bilecik arasındaki duble yol yapımı sırasında, Pazaryeri kavşağının alt geçitten verilmesi isteği defalarca söylenilmesine rağmen yine bildiklerini okudular. Şimdi, Bozüyük istikametinden gelen ve Pazaryeri’ne dönecek olan araçlar için bu kavşak adeta kazalara davetiye çıkarmaktadır.
Pazar günü yaşadığım olayı anlatmak istiyorum. Eşimle birlikte saat 22.00 civarında Bursa’dan dönüyoruz. Kurşunlu beldesini geçtikten sonra Ahıdağı’nı tırmanmaya başladık. O kadar aşırı bir sis var ki, bir metre önünü görmek mümkün değil. Yol çizgisi hiç yok, bazı yerlerde eski çizgi kalıntıları var. 15 dakikalık yolu 1 saatte katederek ve hayatî tehlikeler atlatarak Nazifpaşa köyüne kadar gelebildik. Yol çizgileri olsa en azından şarampole veya uçuruma düşme tehlikesi atlatmadan yavaş yavaş yolumuza devam edebilirdik. Bu halde yola devam etmemiz mümkün değildi. Nazifpaşa köyünde ışığı yanan bir evin kapısını çaldık, misafirlik konusunda hiç tereddüdümüz yoktu. Milletimiz, kapısına geleni geri göndermez, bu hal onun asaletinde olan bir haslettir. Yanılmadığımızı, ailenin misafirperverliğinde gördük. Bu vesile ile o zor gecede bize evini ve gönlünü açan Ercan Güneş ve ailesine teşekkürü bir borç biliyorum. Yaptığımız sohbet sırasında, sis sebebiyle araçlarını şarampole düşürenlerin, kaza yapanların, hayatî tehlike geçirenlerin olduğunu öğrendik.
Virajlı ve dar olan Ahıdağı yolu yıllardır yapılmıyor, vatandaş uyutuluyor, bunlara katlanıyoruz, yüksek rakım sebebiyle hemen hemen sisi hiç bitmeyen yola, hiç değilse seneden seneye veya yılda iki defa yol çizgileri de mi çizilemez? Bu memleket bu kadar mı sahipsiz? Bu güne kadar mutlaka ilgililere bu konu aktarılmıştır. Benim Bursa’ya yolum yılda 3 veya 5 defa düşerse, bu yolu kullanan, Bursa ile ticarî ve aile bağları olan yüzlerce insan her gün bu tehlikelere maruz mu kalacak? Ecdadımızın kazma kürekle yaptığı yolun bakımından da mı aciziz! İlgililer sorumluluklarını ne zaman hatırlayacaklar merak ediyoruz.