Değerli okurlar; ülkemizin kalkınmasında öncü olacak işletme grubu modelinin ilk örneğini önceki yazılarımızda yazmıştık. Banka merkezli İşletme Grubu Modelinin ikinci örneği de “Sanayi ve Maadin Bankası”dır. Modelin ilk örneği özel teşebbüs olan İş Bankası’dır. İkinci örnek ise bir devlet teşebbüsüdür.
Kurtuluş Savaşı sonrasında cumhuriyetin devraldığı fabrika neredeyse yok gibidir. Osmanlıdan kalan fabrika sayısı bir elin parmağından azdır. Burada zannedilmesin ki savaş Almanya’daki gibi devasa fabrikaları yok etti geriye bir şey kalmadı. Zaten koca coğrafyada elle tutulur bir fabrika yoktu. Osmanlı coğrafyası asırlar boyunca sanayileşen batının ucuz hammadde kaynağı ve daha da önemlisi rakipsiz pazarı olmuştu. Batı sanayisi ucuza aldıkları hammaddeleri sanayi ile işleyerek tekrar imparatorluk coğrafyasında satmıştır. Bu da son derece doğaldır. Çünkü fiziksel alemde olduğu gibi sosyal düzende de güç hakimdir. Zaten böyle olmasa ne bir fiziksel ne de sosyal düzen kurulamaz, devam edemez. Gücün olmadığı yerde gelişme, gelişmenin olmadığı yerde de düzen olmaz. Asırlar boyunca milyonlarca kilometre kare toprağı adaletle yöneten İmparatorluk, yeterli sermaye birikimi oluşturamamış, gerçek bilimi öncelik sıralarından çıkartıp teknolojik gelişmelerden uzaklaşmış, toplumsal gelişme ve kalkınmayı sağlayacak örgütleri, işletmeleri kuramamış ve sonunda batı ülkeleri ve sanayi için rakipsiz bir pazar olmuştur. Kurtuluş Savaşı sonrası Sanayi ve Maadin Bankası bu koşullarda faaliyet başlamıştır.
Sanayi ve Maadin (Madencilik) Bankası bir devlet teşebbüsü olarak kanunla kurulmuştur. 19 Nisan 1925 tarihinde 633 sayılı kanun ile kurulan bankanın kuruluş sözleşmesi İş Bankası’nın kuruluş sözleşmesi ile neredeyse aynıdır. Bankanın örgütsel modeli ve yönetim esaslarının yer aldığı ikinci maddesi beş alt maddeden oluşmaktadır. Bu beş maddenin dördü işletme kurmak, kurulan işletmelere iştirak etmek ve onları yönetmek ile ilgilidir. Sadece bir madde bankacılık işlemleri ile ilgilidir.
Sanayi ve Maadin Bankası imparatorluktan devralınan dört fabrika ile faaliyete başlamıştır. Fabrikalar tekstil sektöründe faaliyet gösteren işletmelerdir. Söz konusu şirketler; Hereke ipekli ve yünlü dokuma fabrikası, Bakırköy pamuklu dokuma fabrikası, Feshane yünlü dokuma fabrikası ile Beykoz deri ve kundura fabrikasıdır. Bankanın devraldığı fabrikaların üretim kapasiteleri toplumun ihtiyaçlarını karşılamaktan uzaktır. Fabrikalar esasında sarayın ve ordunun ihtiyaçlarını karşılayarak dışa bağımlılığını azaltmak için kurulmuşlardır. Sayısal olarak açıklamak gerekirse dört fabrikanın en büyük günlük üretim kapasitesi Beykoz deri ve kundura fabrikasınındır. Fabrika günde 350 çift potin yani bot/ayakkabı üretebilmektedir. Savaştan çıkmışsınız, her yer harap, birinci önceliğiniz yaşamak, günlük basit ihtiyaçlarınızı karşılamak. En büyük fabrikanız 350 çift ayakkabı üretiyor. Bankanın isminden de anlaşılacağı gibi milli kalkınma için el atılması gereken ikinci sektör de madenciliktir. Bu nedenle banka kuruluş yılında devraldığı şirketlerle birlikte 16 şirkete iştirak etmiştir.
İlerleyen süreçte bankanın kuruluşları ve iştirakler artmıştır. Türkiye Sanayi ve Maadin Bankası beş farklı sektörde yirmi işletme ve iştirak ile bir bankadan oluşmakta idi. Bu sektörler; tekstil sekiz işletme, tarım üç işletme, ulaştırma üç işletme, madencilik üç işletme, enerji iki işletme, tekstil-tarım-enerji tamamı bir işletme ve bir bankadır. Sektörel değerlendirme yaptığımızda, toplumsal ihtiyaçların karşılanması ve kalkınmanın gerçekleştirilebilmesini sağlayacak temel sektörler olduğu görülür. Banka İş Bankası ile beraber dönemin ilk hatırı sayılı sanayi kuruluşlarının kurucusu, sahibidir. Zira savaşın etkileri hale olumsuz şekilde devam etmektedir. Milli kalkınma için hedeflenen ulusan sanayi hamlesi tam karşılığını bulamamıştır. 1927 yılındaki sanayi sayımına göre sanayinin %85.9’u az çalışan istihdam eden küçük atölye niteliğindeki küçük sanayiden ibarettir.
Sermaye birikimi olmayana ve asırlar boyu çiftçilik ve askerlikten başka meslek sahibi olmamış, sanayiyi esnaflığın ötesine getirememiş, okumayı memurluk için bir basamak olarak kullanmış Türklerin medeniyet aleminde yer alabilmek için işletme ve sanayiciliği, teknolojiyi öğrenmesi gerekmektedir. Bunun için de önce bu işi öğrenmesi gerekmektedir. Bunun örnek modeli de yine dönemin koşullarının bir sonucu olan Banka Merkezli İşletme Grubu Modelidir.
Sanayi ve Maadin Bankası maalesef İş Bankası kadar başarılı olamamıştır. Bir devlet kuruluşu olan banka 1929 Büyük Buhranın yarattığı olumsuz koşullardan etkilenmiştir. Yeterli sermaye birikimi de oluşturamayan banka birkaç örgütsel değişiklik geçirerek bilinen ve yakın tarihe kadar faaliyet gösteren başka bir işletmeye dönüşmüştür. Hatta içinden bir değil iki işletme grubu çıkmıştır. Gelecek dönemde onlardan da bahsetmek yaralı olacaktır. Sanayi ve Maadin Bankası’nın kapanması bir başarısızlık örneği değildir. Dönemin koşulları sonucu değişim geçirmiş ve varlığını diğer işletmelerde yıllarca sürdürmüştür.
Sonuç olarak, dönemin koşullarını doğru değerlendiren liderler kalıcı eserler bırakırlar. Atatürk savaş yönetme yeteneğinin dışında örnek modeller kurarak halkına hizmet etmiş, bu konuda ağır kriz ve savaşlar yaşamış diğer ülkelere de örnek olmuştur. Dönemin işletmeleri ancak dönemin koşulları ile doğru bir şekilde değerlendirilebilir. Biz buna yönetim biliminde durumsallık yaklaşımı demekteyiz. Sanayi ve Maadin Bankası dönemin koşullarına bağlı olarak ortaya çıkan bir modelin ikinci örneğidir. Saygılarımla.