"Müminler felaha ermiştir" (Mu'minin suresi 1.Ayet)
"Onlar namazlarında huşû duyanlardır." (Mu'minin Suresi 2. ayet)
"Mü’minler ancak o kimselerdir ki; Allah anıldığı zaman kalpleri ürperir. O’nun âyetleri kendilerine okunduğu zaman (bu) onların imanlarını artırır. Onlar sadece Rab'lerine tevekkül ederler.(Enfâl suresi 2. ayet.)
"Mü’min erkekler ve mü’min kadınlar birbirlerinin dostlarıdır. İyiliği emreder, kötülükten alıkoyarlar. Namazı dosdoğru kılar, zekâtı verirler. Allah’a ve Resûlüne itaat ederler. İşte bunlara Allah merhamet edecektir. Şüphesiz Allah mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir." (Tevbe Suresi 71. ayet)
"Sizin dostunuz yalnız ve yalnız Allah, O’nun Rasulü ve namaz kılan, rüku etmiş haldeyken zekat veren mü’minlerdir." (Maide Suresi 55.Ayet)
Sahabiden biri; "Ey Allah'ın Resulü, bana İslâm hakkında öyle bir bilgi ver ki, bana yetsin ve sizden başka kimseye İslam'dan sormaya hacet bırakmasın dedim. Şu cevabı verdi: "Allah'a inandım de, sonra da doğru ol" buyurdu. ( Müslim, İman 62, 38)
Başka hadislerde Hz. Peygâmber efendimiz,
"Mümin, müminin aynasıdır.”
“Mümin, müminin aynası ve kardeşidir. Din kardeşinin namus, şeref ve bütün işlerini korur, mümkün olan işlerini ise görür. Olmadığı zamanlarda (onu aratmadan) işlerini yapar” buyuruyor. Yine,
“Gerçek mümin, gerek eli, gerekse dili ile müminlerin can ve mallarına zarar dokundurmayan kimsedir. Muhacir ise, (Yurdunu terkeden değil) Allah'ın haram kıldığı şeyleri terkeden kimsedir.”
“Hakiki bir mümin, başkalarını seven mümindir. Sevmeyen ve sevilmeyen kimseler faydalı değildirler. İnsanların en iyisi, başkalarına faydalı olandır."
“Mümin, müminin kardeşidir. (Kendisinden gelen iyilik veya kötülük gibi) her halinde nasihatini terketmez."
“Gerçek müminin verdiği sözü yerine getirmesi vacibtir."
Aşağıdaki satırları, yukarıda aktardığımız hepmizi bağlayan öğütleri dikkate alarak okunması meram'ın anlaşılmasını kolaylaştıracaktır.
Bir kaç gün sonra,24 Haziran 2018 Pazar günü Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekili Genel Seçimi yapılacak. Cumhur ve Millet İttifakları dahil 11 siyasi parti seçimlerde yarışacak. 6 kişi Cumhurbaşkanlığı için yarışacak. 59 milyon 391 bin 328 seçmen oy kullanabilecek.
Bu bilgileri bir kenarda tutalım...
İstatistiklere ve yapılan araştırmalara göre ülkemizde yaşayanların %99,2 sinin müslüman olduğunu belirtiyor.
Ne güzel!
Konumuz mü'min ve müslümanların vasfı değildir. Birkaç gün içinde gireceğimiz ciddi seçim öncesi, ekseriyeti müslüman olan insanların özellikle sosyal medyada birbirine karşı kullandıkları dildir.
Seçim sürecinde siyasi partiler ve taraftarları sosyal medya üzerinden çalışmalarını ve vaadlerini paylaşmaktadırlar. Özellikle 2000'li yılların başından itibaren internetin yaygınlaşması ve internet tabanlı sosyal medyanın etkin, kullanışlı ve hızlı bir alan haline gelmesinden sonra en temel propoganda aracı haline gelmiştir.
Bu etkin, kullanışlı ancak bir okadar tehlikeli alanın başta "fenomen" denen kişiler ve takipçilerinin her konuda olduğu gibi, özellikle seçime dair yorumlarına bakınca içim kan ağladı.
O mecrada yazılanları ve söylenenlerin tamamını bu sayfada yazmak hiç uygun düşmeyecektir. Fakat anlatmak istediğimi anlaşılır kılmak için, kişilerin birbirlerine söylediklerinin en hafiflerinden bazılarını zihinleri de fazla meşgûl etmeden aktarmak istedim.
En hafifinden bazıları;
"nesebi gayri sahih"( kendince müridi olan bir zat, bu ifadenin argo lisanında olan kelimeyi de yazarak ifade etmiş), "sıçan", "abaza, pezevenk" "it sürüsü", "ucube", "kafir ve münafık","meymenetsiz", "sen müslümansan ben değilim", "... senin babandır...",".... ....... denen ... sorsan müslümanım diyecek.. . Utanmadan. Alçak."....
90 bine yakın takipçisi olan birinin paylaşımı ve altındaki karşılıklı yorumlar:
"bekle kefere", "........ ve yalakaları", "terörist seviciler", "sapık", "bunların ta ......", "şerefsizler", "tasmalı", "kalleş .......:", "it sürüleri", "domuz sürüleri"," sapık oğlu sapık","....... koydum", "...... çocukları", "bu adam manyak", "inananlar manyak, akıl tutulması yaşıyor", vatan haini", vs..
Açılan tag'lardan birinin altındaki yorumlardan bir kısmı ise;
"pis şey", "... çuvalları", "dansöz", "tuzu kuru pislik", "...... çocuğu", "yurtsuz köpek", "kah.e kolpacısı","şerefsiz kö..k", "soğan erkeği", "bu sığırlar", ".... yalayıcı"," tırışkadan adam", "la ..... git, dangalak", "çirkef", "hırsız", "havlama", "Arapçı", "Yahudi", "ağzından salya akıyor", "pis", " hilebâz", "kereste","şerefsiz şerefsiz geziyor", "aptal", "saf", "ezik", "utanmaz", " nemalanan şerefsiz", "tuvalet kâğıdı", "beyinsiz" , vs. vs.... şeklinde.
Bu satırlara yazamadığım ve yazılmaması gereken o kadar ağır ve çok sayıda, her türlü küfür ve hakaret neredeyse açılan her konu,(tag'da) görmek mümkün. Bahsettiğimiz ifadeleri kullananlara baktığınızda, ciddi sayıda tekipçisi ve eğitimli(?) kişiler olduğunu görmek 2acınacak halimizin vehametini artırmaktadır.
Yazının başına hepimiz için bağlayıcı düstûr olan Kur'ân-ı Kerim ve hadis-i şeriflerden buyruklar yazdım. Eğer müslüman "elinden ve dilinden emin olunacak" kişi ise, aday olan kişiler; bizim tarafta veya karşı tarafta olsun, %99,2 si müslüman olan ülkenin mensupları ise ve yine, seçimlerde oy kullanacaklar da bizim tarafta veya karşı tarafta, ister sağda ve isterse solda olsun, bu müslüman ülkenin müslüman fertleri ise; seçimler için şu yukarıda yazdığım,herkes tarafından okunabilen ifadeler hangi ve nasıl bir müslümanlığın dilidir?
Yazılarımızı okuyanlar bilir. Neredeyse her yazımda "bekâ" vurgusu yaparım. Ülkenin, milletin ve devletin, hatta mensup olduğumuz inancın bekâsı için en önemli unsurun "İNSAN" olduğu gerçeği unutulmamalıdır.
Peki müslüman ülkenin fertlerinin bir kısmının veya kısımlarının, diğer bir kısmına veya kısımlarına, girişteki belirttiğim düstûrlara rağmen, küfür ve hakaretler yağdırırken nasıl bir birlik, beraberlik ve bekâ sağlanacaktır.
Altı üstü bir seçime gidiyoruz. Çok istisna bazı durumlar hariç, kullandığımız siyasi oy tercihlerimizle ne cennete gireriz, ne de cehenneme boylarız. Elbette siyasi partilerin kendi dünyamız için plân ve vaadleri önemlidir. Kendi dünya görüşümüze göre ve kendimize yakın gördüğümüz siyasi partilere ve kişilere oy vereceğiz. Bu herkesin en temel hakkıdır.
Önemli ve şart olan, bu hakkımızı kullanırken ülkenin bekâsının temellerini zedeleyecek tohumları ekmeden, zihinlerde ve hatırda kin ve nefret çekirdeklerini serpmeden hareket etmeliyiz.
Maalesef hâlâ kötülük tohumları ekilmeye devam ediyor.
Evet, siyasette ne yazık ki "dün dündür" pragmatizmi ülkemize yerleşti. Siyasi partiler katıldıkları seçimi kazanarak ülkeye hizmet etmek ister. Ma'şeri vicdanda makes bulan ipi göğüsler ve hizmeti devralır. Kazananlar azdır. Kazandıranlar çoktur. Dolayısı ile kaybedenler de çoktur. Birbirine nefretle, kinle bakan ve konuşan "çok"ları birarada ne tutacaktır?
Allah korusun dışarıdan gelebilecek her türlü me'şum girişim ve saldırılara karşı varlığımızı nasıl muhafa edeceğiz? Birbirine söven, aşağılayan bireylerle mi koruyacağız?
Ancak bizler, birbirimizin komşusuyuz, hemşehrisiyiz, müşterisiyiz, meslektaşıyız. Aynı toprağın harcıyız. Aynı inancın mensuplarıyız.
Daha da ötesi birbirimizin, girişteki düstûrlara göre, "aynasıyız". "Kardeşiyiz". "Dostuyuz"
Peki kardeşler, dostlar, aynalar birbirine küfreder mi, söver mi?
Eğer, cevap "evet" ise bizim bekâmız kalmamış demektir.
Kalın sağlıcakla...